159Allah’tan bir rahmet iledir ki, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsa idin, etrafından dağılırlardı. Artık onları affet, onlar için bağış dile ve iş hususunda onlara danış. Karar verdiğin zaman Allah’a güven. Şüphesiz Allah kendine güvenenleri sever. "Fe-bima rahmetin minallahi linte lehüm": Ferrâ’, İbn Kuteybe ve Zeccâc şöyle demişlerdir: Burada "ma” zaittir, "febima nakdıhim misakahum” kavlinde olduğu gibi. İbn Enbari de şöyle demiştir: Burada manın gelmesi manayı tekit eder. Şair Nabiğa şöyle demiştir: Kişi uzun yaşamak ister, Uzun yaşamaksa ona zarar verir (mayedurru). Burada "ma"yı zikrederek manayı tekit etmiştir. Rahmetin kiminle ilgili olduğu hususunda da iki görüş vardır: Birincisi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile ilgilidir. İkincisi: Mü’minlerle ilgilidir. Katâde şöyle demiştir: "Linte"nin manası uyumlu davrandın, güzel ahlakla muamele ettin ve sıkıntılarına çok katlandın, demektir. Zeccâc şöyle demiştir: Fazz: Kaba ve kötü huylu demektir. Fezazte tefizzu fezazeten ve fezazen denir, fazz, hayvanın işkembesindeki su ve dışkıdır, demiştir. Ona fazz denilmesi, meşrebinin kaba olmasındandır. Ğalizul kalb ise: Katı kalplidir, denilmiştir. Bu durumda fezaza ile ğılazın birlikte zikredilmesi aynı manaya ve tekit için olur. İbn Abbâs da şöyle demiştir: Fazz: Sözde, ğalizul kalp de fiilde kullanılır. "Lenfaddû": Ayrılırlar demektir. Fadadtü anilkitabı hatmehu, mektubun mührünü açtım, demektir, dağıtmak manasınadır. "Onları bağışla": Günahlarından geç, Allah’tan günahlarının bağışlanmasını dile, demektir. "İş hususunda onlara danış": Bu da fikirlerini sor, ne düşündüklerini öğren, manasınadır. Bunun: "Şurtül asele’den (bal sağmaktan) geldiği söylenmiştir. Şöyle bir beyt getirmişlerdir: Onlar Allah’a yemin etti: Siz sağdığımız baldan daha tatlısınız, dediler. Zeccâc da şöyle demiştir: Şavertürrecüle müşavereten ve şevren denilir, bundan gelen meşure de isimdir (danışma). Bazıları da: Meşveret, der. Fülanün hesenussureti veşşureti, tipi ve giyimi hoştur, demektir. Şavertü fülanen ise: Fikrimi ve fikrini açıkladım, demektir. Şürtüddabe de: Hayvanı denemek, yürüyüşünü öğrenmektir. Şurtül asele de: Petekten bal sağmaktır. Aselün muşar da: Sağılan baldır. Şair A’şa şöyle demiştir: Sanki ağzında karanfil ile Bal gecelemiştir (mis gibi kokuyor; ağzından bal akıyor). El- Eryü, bal demektir (arı köküne dikkat. Mütercim). Yüce Allah Nebisine görüşü mükemmel ve tedbiri tam olduğu halde ne için ashabı ile müşavere etmesini buyurduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir, bunda üç görüş vardır: Birincisi: Ondan sonrakilerin de sünnetine uyması içindir, bu da Hasen ile Süfyan b. Uyeyne’nin görüşüdür. İkincisi: Kalplerini hoş etmek içindir, bu da Katâde, Rebi’, İbn İshak ve Mukâtil’in görüşleridir. İmam Şâfiî radıyallahu anh de şöyle demiştir: Bu: Evlenirken bakire kıza danışılır 15 hadisine benzer, maksat gönlünü almaktır, yoksa istemese de babası onu zorlar. İbrahim aleyhisselam’ın oğlunu kurban ekmekle emrolunduğu zaman onunla müşavere etmesi de böyledir. 15 - Buhârî hariç, Sıhah-ı Sitte sahipleri rivayet etmişlerdir. Üçüncüsü: Müşaverenin (danışmanın) bereketini öğretmektir, bu da Dahhâk’in görüşüdür. Danışmanın bir bereketi de başarılı olamadığı takdirde başarısızlığın sırf takdir-i İlâhi ile olduğunu anlamaktır. O zaman kendini kınamaz. Bir faydası da şudur: O bir şeye karar vermiştir, doğrunun başkasının görüşünde olduğu meydana çıkmıştır, o zaman tek başına çıkarının nerede olduğunu bilmekten aciz olduğunu anlar. Hazret-i Ali radıyallahu anh şöyle demiştir: Danışma doğru yolu bulmanın ta kendisidir. Kendi görüşü ile yetinen kendini riske atmıştır. Tedbir seni pişman olmaktan kurtarır. Bir hekim de şöyle demiştir: Danışma kadar doğruyu ortaya koyan bir şey yoktur. Nimetleri de iyilik etmek kadar koruyan bir şey yoktur. Kibir kadar da nefret kazandıran bir şey yoktur. Şunu bil ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı ile iştişare etme emri vahiy gelmeyen hususlardadır. Onları genel olarak zikretmişse de maksat fazilet sahibi ve tecrübeli kimselerdir. Danışması emredildiği şeyde de iki görüş bildirilmiştir, bunları da Kadı Ebû Ya’lâ aktarmıştır: Birincisi: O, özellikle dünya işidir. İkincisi: Din ve dünya işidir, bu daha doğrudur. İbn Mes’ûd ile İbn Abbâs: Ve-şâvirhüm fi badıl emr (onlara bazı işlerde danış) şeklinde okumuşlardır. "Fe-izâ azemte": Azm: kalbi bir şeye bağlayıp onu yapmaktır. Ebû Rezin, Ebû Miclez, Ebû’l - Âliyye, İkrime ve Cuhderi, tenin zammesiyle "feiza azemtü” okumuşlardır. Tevekkülün ise açıklaması yukarıda geçmiştir. Kelâmın manası şöyledir: Bir şeyi yapmaya karar verdiğin zaman Allah’a tevekkül et, danışmaya değil. |
﴾ 159 ﴿