188

Getirdikleri şeyle (kötülükleriyle) sevinen ve yapmadıkları şeyle övülmelerini isteyen kimselerin, onların azaptan kurtulacakları bir yerde olacaklarını sanma. Onlar için çok acıklı bir azap vardır.

"Vela yahsebennellezine yefrahune bima etev": Kufeliler te ile tahsebenne okumuşlardır.

Sebeb-i nüzulü için sekiz görüş vardır:

Birincisi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Yahudilerden bir şey sordu, onlar da onu gizlediler, başka bir şey haber verdiler ve onu haber verdiklerini gösterdiler, bundan övülmelerini talep ettiler, bunu gizledikleri için de sevindiler. Bunun üzerine bu âyet indi.

İkincisi: Bu, Yahudilerden bir topluluk hakkında indi, onlar elde ettikleri dünyalıkla sevindiler ve insanların: Onlar Âlimlerdir, demelerini istediler. Bu ve bundan önceki görüş İbn Abbâs’a aittir.

Üçüncüsü: Yahudiler: Biz İbrahim dinindeniz, dediler ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'i zikretmeyi gizledir. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu da Said b. Cübeyr, demiştir.

Dördüncüsü: Medine Yahudileri Irak ve Yemen Yahudilerine ve kitaplarının yeryüzünde ulaştığı bütün Yahudilere: Muhammed Peygamber değildir, dininizden ayrılmayın, diye yazdılar. Onu inkâr üzerinde söz birliği ettiler. Buna da sevindiler ve: Bizler oruç ve namaz ehliyiz, Allah’ın dostlarıyız, dediler. Bunun üzerine bu âyet indi. Bu Dahhâk ile Süddi'nin görüşleridir.

Beşincisi: Hayber Yahudileri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile ashabına geldiler: Biz de sizin görüşünüzdeyiz, biz sizin destekçilerininiz, onlarsa sapıklardır, dediler ve Allah Nebisinin onları yapmadıklan bir şeyle övmesini istediler, bunun üzerine bu âyet indi. Bunu da Katâde, demiştir.

Altıncısı: Yahudilerden bazı insanlar Paygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e karşı bir ordu hazırladılar ve aleyhlerine ittifak ettiler, bunun üzerine bu âyet indi. Bunu da İbrahim Nehaî, demiştir.

Yedincisi: Yahudilerden bir topluluk Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdiler, sonra çıkıp Müslümanlara ona bildikleri birçok şeyleri haber verdiklerini söylediler, Onlar da kendilerini övdüler, içlerindekinin tersini açıkladılar. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu Zeccâc demiştir.

Sekizincisi: Münafıklardan bir grup Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile savaşa gitmez, geri çekilirlerdi, Peygamber döndüğü zaman da ondan özür dilerlerdi. Yemin eder ve yapmadıkları şeyle övülmelerini isterlerdi. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu Ebû Said el-Hudri, demiştir. Bu görüş, âyetin münafıklar hakkında indiğini gösterir. Daha öncekiler de Yahudiler hakkında indiğini gösterir.

Getirdikleri (yaptıkları) şey hakkında da sekiz görüş vardır:

Birincisi: O, bildikleri hakkı gizlemeleridir.

İkincisi: Tevrat’ı değiştirmeleridir.

Üçüncüsü: Fâni dünyayı ahiret sevabına tercih etmeleridir.

Dördüncüsü: İnsanları saptırmalarıdır.

Beşincisi: Peygamberi yalanlama üzerinde işbirliği etmeleridir.

Altıncısı: Kalplerindekinin zıddını açıklamakla münafıklık etmeleridir.

Yedincisi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile savaşmaya sözbirliği etmeleridir. Bunlar: Onlar Yahudilerdir diyenlere göredir.

Sekizincisi: Savaşlara gitmeyip geride kalmalarıdır. Bu da: Onlar münafıklardır diyenlere göredir.

"Yapmadıkları şeyle övülmelerini isterler":

Bunun üzerinde de altı görüş vardır:

Birincisi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kendilerinden sorduğu bir şeye cevap vermedikleri halde cevap vermişler gibi övülmelerini istediler.

İkincisi: İnsanların onlara: Âlimler, demelerini istediler, halbuki alim değillerdir.

Üçüncüsü: Yapmadıkları namaz ve oruçla övülmelerini istediler. Bu üç görüş İbn Abbâs’tan nakledilmiştir.

Dördüncüsü: Biz İbrahim dinindeniz, demelerini istediler, halbuki ondan değillerdi. Bunu da Said b. Cübeyr, demiştir.

Beşincisi: Biz, Peygamberin getirdiklerinden razıyız, demişlerdi, halbuki öyle değillerdi. Bunu da Katâde, demiştir. Bu görüşler: Onlar Yahudilerdir diyenlere gürdedir.

Altıncısı: Onlar Müslümanlar zafer kazandıkları zaman: Zaferinizden sevindik diye yemin ederlerdi, halbuki öyle değillerdi. Bunu da Ebû Said el - Hudri, demiştir. Bu da: Onlar münafıklardır, diyenlere göredir.

"Felâ tahsebennehüm":

İbn Kesir ile Ebû Amr:

“Ye” ile, “be” de mazmum olarak “fela yahsebünnehüm “okumuşlar;

Nâfi, İbn Âmir, Âsım, Hamze ve Kisâi de

“te” ile, “be” de meftuh olarak okumuşlardır.

Zeccâc şöyle demiştir:

"Tahsebünnehüm"ün tekrar edilmesi kıssanın uzamasındandır. Araplar kıssa uzadığı zaman

"hasibtü” ve benzerlerini tekrar ederler, olayın başa bağlı olduğunu bildirmek isterler. Meselâ: Fela tezunnenne Zeyden iza cae ve kellemeke bikeza ve keza, fela tezunnennehu, derler.

"Bi-mefâzetin": İbn Zeyd ile İbn Kuteybe: Kurtulacak yer, demişlerdir.

188 ﴿