19

Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir. Apaçık kötü bir hareket yapmadıkça, onlara verdiğiniz (mehrin) bir kısmını ele geçirmek için onlara engel olmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, olur ki, bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah ona birçok hayır koymuş olabilir.

"Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir":

İniş sebebi şöyledir: Bir adam öldüğü zaman, onun velileri karısına daha çok hak sahibi olurlardı. İsterlerse onu evlendirmezlerdi, âyet bunun üzerine indi. Bunu İbn Abbâs, demiştir. 13

13 - Taberi, Tefsir, 8/104.

Başka bir rivayet de şöyledir: İslâm’ın ilk yıllarında bir adam öldüğü zaman ona en yakın kimse ayağa kalkar, onun karısının üzerine bir örtü atar ve nikahına mirasçı olurdu.

Mücâhid şöyle demiştir: Bir adam öldüğü zaman en büyük oğlu karısına en haklı olurdu. İsterse onun nikahlar, yahutta onu istediği biri ile evlendirirdi. Ebû Ümame Sehl b. Huneyf şöyle demiştir: Ebû Kays b. Eslet ölünce, oğlu ölümünden sonra karısı ile evlenmek istedi, bu da cahiliyede onlar için vardı; âyet bunun üzerine indi. 14

14 Taberi, Tefsir, 8/105.

İkrime de şöyle demiştir: O kadının adı: Kebişe bint Ma’n b. Âsım’dır. Bu adet Araplarda vardı. Ebû Miclez de: Ensar da bunu yapardı, demiştir.

İbn Zeyd: Bu adet Medine’de de vardı, demiştir.

Süddi şöyle demiştir: Bu, kadın önce hareket edip de ailesine varmadıkça veliler için bir hakti. Ama kadın giderse artık söz kendisinin olurdu.

"Kadınlara zorla mirasçı olmanız"ın manasında da iki görüş vardır:

Birincisi: Nikahına mirasçı olmanız, bu cumhûrun görüşüdür.

İkincisi: Mallarına zorla mirasçı olmanızdır. İbn Ebi Talha,

İbn Abbâs’tan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ölünün yakını genç kızın üzerine bir örtü atardı, eğer güzel ise onunla evlenirdi, çirkinse ölünceye kadar hapseder, ona mirasçı olurdu.15

15-Taberi, tefsir, 8/109

Kurralar "kürh” kelimesindeki kâfin fethi ve zammı üzerinde dört yerde ihtilaf etmişlerdir: Burada, Tevbe’de ve iki yerde de Ahkaf’ta; İbn Kesir, Nâfi ve Ebû Amr hepsini kâfin fethası ile Hamze de zammesiyle okumuştur. İbn Âmir de Nisa ve Tevbe’de feth, Ahkaf’ta da zam ile okumuştur. Bunların ikisi de lügattir, bunları Bakara’da anlatmış bulunuyoruz.

"Onlara engel olmayın": Bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: Bu eşlere (kocalara) hitaptır.

Sonra yasak olan engelleme üzerinde de üç görüş vardır:

Birincisi: Erkek karısıyla bir arada bulunmaktan nefret ederdi, eşinin de onda mehri olurdu, kadını hapsederdi; vazgeçmesi için onu döverdi. Bunu İbn Abbâs, Katâde, Dahhâk ve Süddi, demiştir.

İkincisi: Erkek şerefli kadını nikahlardı, bazen de geçinemezlerdi; ondan ayrılırdı; izni olmadan da evlendirmezdi ve buna şahit tutardı. Biri kadını istediği zaman kadın onu razı ederse, ona izin verir, yoksa ona mani olurdu. Bunu İbn Zeyd, demiştir.

Üçüncüsü: Onlar talaktan sonra da mani olurlardı, nitekim cahilîyede böyle yaparlardı, bundan men edildiler. Bu da İbn Zeyd’den rivayet edilmiştir. Bakara’da şunu da zikretmiştik: Adam kadını boşar, onu tekrar alırdı, yine boşar, tekrar alırdı, kadına zarar vermek için bunu sonsuza kadar tekrar ederdi, bunun üzerine:

"Boşama iki defadır” (Bakara: 229) âyeti indi.

İkinci görüş: Bu velilere hitaptır,

sonra bu yasaklandıkları şeyde de üç görüş vardır:

Birincisi: Cahiliyede adamın yakın bir kadın hısımı olursa, onun üzerine bir örtü atardı, bir daha onun izni olmadan evlenemezdi. Bunu İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: Bir adamın yanında yetim kız olurdu, onu ölünceye kadar hapsederdi, yahutta oğlu ile evlendirirdi, bunu da Mücâhid, demiştir.

Üçüncüsü: Veliler kadınlara mirasçı olmak için kadınların evlenmelerine mani olurlardı. Yine bu da Mücâhid’ten rivayet edilmiştir.

Üçüncü görüş: Bu,

"kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir” denilen kocaların mirasçılarına hitaptır. Adam yakınının karısına mirasçı olur, ölünceye kadar onu engeller ya da mehrini geri alırdı. Bu da İbn Abbâs ile diğerlerinin görüşüdür. Buna göre kelâm, yukarıya bitişik olur. Bundan önceki görüşlere göre de engelleme zikri

"kadınlara mirasçı olmanız” kavlinden ayrı olur.

"Kötü bir hareket” (fahişe) hakkında da iki görüş vardır:

Birincisi: Kocaya karşı dik başlılık etmektir, bunu İbn Mes’ûd, İbn Abbâs Katâde ve diğerleri, demiştir.

İkincisi: Zinadır, bunu da Hasen, Atâ’, İkrime ve bir grup müfessir, demişlerdir.

Ma’mer, Atâ’ el - Horasani’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Kadın fuhuş yaptığı zaman kocası ona verdiği mehri geri alırdı ve onu evden çıkarırdı. Bu, zina haddi ile neshedildi.

İbn Cerir de şöyle demiştir: Bu görüş doğru değildir, çünkü had Allah’ın hakkıdır, fidye ise kocanın hakkıdır. Dolayısıyla biri diğerini iptal edemez. Doğrusu şudur: Kadın zina gibi veyahut dille eziyet etme gibi çirkin bir hareket yaparsa, ona engel olup mehrini fidye olarak geri verinceye kadar ona baskı yapması câizdir.

"Mübeyyineten” kavline1 gelince: İbn Kesir ile Ebû Bekir - Âsım’dan rivayetle - iki yerde yenin fethası ile

"mübeyyeneten” ve

"ayatin mübeyyenatin” okumuşlardır. İbn Âmir, Hamze, Kisâi - Âsım'dan rivayetle - ikisini de yenin kesresi ile okumuşlardır.

Nâfi ile Ebû Amr, kesre ile

"mübeyyineten” ve fetha ile de

"ayatin mübeyyenatin” okumuşlardır.

"İşret” (geçim) kelimesinin manası da yukarıda geçmiştir.

"Olur ki, bir şeyden hoşlanmamanız":

İbn Abbâs şöyle demiştir: Olur ki, Allahü teâlâ onlara bir çocuk nasip eder de o çocuğa birçok hayır ve bereket vermiş olur.

Âyet istenmese de kadını nikahta tutmaya çağırmış ve iki manaya da dikkat çekmiştir:

Birincisi: İnsan hayrın nerede olduğunu bilemez; bazen kötü bir şey iyi hale gelir, iyi bir şey de kötü hale gelir.

İkincisi: İnsan neredeyse içinde sevilmeyen bir şey olmayan iyilik bulamaz; onun için sevdiği şeyden dolayı sevmediğine katlanmalıdır. Bu manada şöyle bir şiir demişlerdir:

Kim arkadaşına göz yummazsa,

Bazı şeylerini görmezden gelmezse, itap ederek ölür.

Kim başkasının tökezlemesini araştırırsa,

Bulur, ömür boyu da kusursuz arkadaş bulamaz.

19 ﴿