123

İş ne sizin kuruntularınızla ne de kitap ehlinin kuruntularıyladır; kim bir kötülük yaparsa, onunla cezalandırılır. Allah’tan başka kendisi için ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilir.

"İş sizin kuruntularınızla değildir":

İniş sebebi için üç görüş vardır:

Birincisi: Din mensupları tartıştılar; Tevrat ehli: Kitabımız kitapların en hayırlısıdır, peygamberimiz de peygamberlerin en hayırlısıdır, dediler. İncil ehli de aynısını söylediler. Müslümanlar da: Bizim kitabımız, bütün kitapları ortadan kaldırmıştır, Peygamberimiz de Peygamberlerin sonuncusudur, dediler. Bunun üzerine bu âyet indi. Sonra Allahü teâlâ dinler arasında şu kavli ile seçim yaptı:

"Kendini Allah’a teslim edenden dini daha güzel kimdir?” dedi. Bunu da el - Avfi, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. Mesruk, Ebû Salih, Katâde ve Süddi de bu manaya kail olmuşlardır.

İkincisi: Araplar: bizler öldükten sonra dirilmeyiz, azap görmeyiz, hesaba çekilmeyiz, dediler; bunun üzerine bu âyet indi. Bu da Mücâhid’in görüşüdür.

Üçüncüsü: Yahudi ve Hıristiyanlar: Cennete bizden başkası girmez, dediler. Kureyş de: Öldükten sonra dirilmeyiz, dediler. Bunun üzerine bu âyet indi. Bu da İkrime’nin görüşüdür.

Zeccâc şöyle demiştir: "Leyse"nin ismi gizlidir, mana da: Allah’ın sevabı sizlerin kuruntularınıza göre değildir, şeklindedir. Sevabı gösteren şey yukarıda geçmiştir, o da:

"Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere girdireceğiz” kavlidir.

"Sizin kuruntularınız” kavlindeki sizden kimler kasdedildiği hususunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Onlar, çoğunluğa göre Müslümanlardır.

İkincisi: Mücâhid’in kavline göre de müşriklerdir. Müslümanların kuruntuları:

"Bizim kitabımız bütün kitapları ortadan kaldırmıştır, Peygamberimiz de ahir zaman peygamberidir” demeleridir. Müşriklerin kuruntuları da: Öldükten sonra dirilmeyiz, demeleridir. Ehl-i kitabın kuruntuları da: Bizler Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz, ateş bize ancak sayılı günler dokunur, kitabımız kitapların en hayırlısıdır, peygamberimiz de peygamberlerin en hayırlısıdır, sözleridir. Allahü teâlâ ise cennete girmek ve mükafat kazanmak amellerledir, kuruntularla değildir, dedi.

"Kötülük"ten ne murat edildiği hususunda iki görüş vardır:

Birincisi: O günahlardır, Ebû Bekr es-Sıddik’in:

"Ya Resûlallah, "kim bir kötülük yaparsa onun cezasını çeker” âyetinden sonra kurtuluş nasıldır? Bir kötülük yaptığımız zaman karşılığını göreceğiz” hadisi de buna gider. Efendimiz de: Allah seni bağışlasın, ey Ebû Bekir, sen hasta olmaz mısın? Sen üzülmez misin? Hiç başın dara düşmez mi? İşte cezasını çektiğiniz şeyler bunlardır, dedi.

İkincisi: O şirktir, bunu da İbn Abbâs, Yahya b. Ebi Kesir, demişlerdir.

Bu ceza (karşılık) hakkında iki görüş vardır:

Birincisi: O bütün kötülük için geneldir, çünkü onun karşılığı verilecektir. Bu da Übey b. Ka’b ile Hazret-i Âişe’nin görüşüdür, İbn Cerir de bunu tercih etmiştir. Delil olarak da yukarıda naklettiğimiz hadisi getirmiştir.

İkincisi: O kâfirlere mahsustur, onlar bütün yaptıklarının cezasını çekerler. Mü’min ise ettiği her kötülüğün cezasını çekmez, bunu da Hasen Basri, demiştir.

İbn Zeyd de şöyle demiştir: Allah mü’minlere kötülüklerini silmeyi va’detti, müşriklere ise va’detmedi.

"Kendisi için Allah’tan başka bir dost bulamaz":

Ebû Süleyman şöyle demiştir: Allah’ın kendisini ameliyle cezalandırmak istediği kimse bir veli bulamaz. O da, yakın demektir. Allah’ın azap ve cezasına mani olacak bir yardımcı da bulamaz.

123 ﴿