115Allah şöyle dedi: "Şüphesiz ben onu üstünüze indireceğim. Artık kim bundan sonra nankörlük ederse, şüphesiz ben ona dünyalardan hiçbir kimseye etmediğim azabı ederim". "Kalallahu inni münezzilüha aleyküm": Nâfi, Âsım ve İbn Ömer, şedde ile "münezzilüha"; diğerleri de şeddesiz (münzilüha) okumuşlardır. Bu da İsa’nın duasının kabul olunması ile tehdittir. Ulema sofranın inip inmediğinde ihtilaf etmişler ve iki görüş ileri sürmüşlerdir: Birincisi: O inmiştir, bunu da cumhûr, demiştir. Vehb b. Münebbih, Ebû Osman, o da Selman Farisi’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: İsa onların ısrarla istediklerini görünce kıl bir cübbe giydi, sonra abdest aldı, mihrabına geçti, ayaklarını düz etti, topuğunu topuğuna bitiştirdi, parmaklarını aynı hizaya getirdi ve sağ elini göğsünün üstünde sol elinin üzerine koydu. Tevazu göstererek başını yere eğdi, sonra gözlerinden yaşlar döktü. Yaşlar yanağına aktı, sakalının etrafından damlayarak yeri ıslattı. Sonra başını göğe kaldırdı: Allah’ım, Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir, dedi. İsa o haldeyken üzerlerine gökten bir sofra indi. Bu iki bulutun arasında kırmızı bir sofra idi, bulutun biri üstünde, biri de altında idi. İsa ise ağlıyor, yalvarıyor ve şöyle diyordu: Allah’ım, onu bizim için selamet vesilesi kıl, onu azap kılma. Nihayet sofra gelip önünde durdu, Havâriler ise çevresinde idiler. O ve arkadaşları gelip etrafına oturdular. Baktılar ki, üzeri büyük bir mendille kapalı. İsa: Hanginiz kendine en çok güvenir ve Allah katında daha az imtihana çekilecekse mendili o alsın ve bu mucizeyi bize göstersin, dedi. Onlar da: Ey Allah’ın Ruhu, buna en layıkımız sensin, onu sen aç, dediler. O da yeniden abdest aldı, iki rekat namaz kıldı, Rabbinden onu açmak için izin istedi. Sonra onun başına oturdu ve mendili aldı; baktı ki, üzerinde kızarmış balık var, balığın kılçığı yok. Etrafında da pırasa hariç bütün sebzeler var. Başucunda sirke, kuyruk kısmında da tuz var. Çevresinde beş yufka ekmek, ekmeğin üzerinde hurma, her ekmeğin üzerinde zeytin ve her ekmeğin etrafında beş nar var. Havârilerin başı Şem’un: "Ey Allah’ın Ruhu, bu, dünya taamından mıdır, yoksa cennet taamından mıdır?” dedi. İsa da: "Sübhanallah, artık bir son vermeyecek misiniz?” dedi. Şem’un da: Hayır, İsrâil oğullarının İlâhına and içerim ki, kötü bir niyetim yoktu, dedi. İsa: Bu gördüğünüz ne dünya yemeğindendir ne de cennet yemeğindendir. O Allah'ın icat ettiği yeni bir şeydir. Ona, "ol” dedi, o da göz açıp kapamadan daha çabuk oluverdi, dedi. Havâriler de: Ey Allah'ın Ruhu, bize bu mucize içinde bir mucize göstermeni istiyoruz, dediler. O da: "Sübhanallah, bu mucize ile yetinmeyecek misiniz?” dedi. Sonra balığa döndü: Allah’ın izniyle eski haline dön, diri ve taze ol, dedi. Balık da sofranın üzerinde çırpınmaya başladı. Sonra ona: Eski haline dön, dedi, o da kızarmış balık oldu. Sonra Şem’un: Ey Allah’ın Ruhu, ondan ilk defa sen ye, dedi. O da: Allah korusun, onu kim istedi ise o yesin, dedi. Onun yemediğini görünce, inişinin bir azap olmasından korktular. İsa da bunu görünce fakirleri, düşkün hastaları ve yetimleri çağırdı: Rabbinizin rızkından ve peygamberinizin davetinden yiyin, size şifa olsun, başkalarına dert olsun, dedi. Ondan b. yedi yüz insan yedi. Her grup yedikçe indiği hal üzere duruyordu. Bütün hastalar iyi oldu, bütün fakirler zenginleşti. Sonra da inmeye devam etti. İzdiham gösterdiler. İsa onları nöbetle davet etti. Kırk gün inmeye devam etti. Bir gün iniyor, bir gün inmiyordu. Kuşluk güneşi yükselirken iniyordu, ondan yiyorlardı. Öğleye doğru göğe çekiliyordu, onlar da yeryüzünde gölgesine bakıyorlardı. Katâde şöyle demiştir: Üzerilerine sabah akşam inerdi, nerede iseler oraya inerdi. Başkası da şöyle demiştir: Pazar günü iki defa inerdi. Pazar günü sabah akşam indiği söylenmiştir. Onu da bayram edindiler. Sofranın üzerinde ne olduğunda sekiz görüş halinde ihtilaf etmişlerdir: Birincisi: Üzerinde et ve ekmek vardı, Ammar b. Yasir’den Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Sofra gökten et ve ekmek dolu olarak indi. 31 İkincisi: Kızarmış balık, beş yufka ekmek, hurma, zeytin. Bunu da Süleyman’dan zikretmiş bulunuyoruz. Üçüncüsü: Cennet meyvelerinden çeşitli meyveler, bunu da Ammar b. Yasir, demiştir. Katâde de şöyle demiştir: Cennet meyvelerinden meyve ve cennet yemeklerinden yemek. Dördüncüsü: Ekmek ve balık. Bunu dael-Avfî, İbn Abbâs’tan rivayet etmiş, Hasen ile Ebû Abdurrahman es - Sülemi de böyle demişlerdir. Beşincisi: Bir parça tirit, bunu da Dahhâk, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. Altıncısı: Üzerinde etten başka her şey vardı, bunu da Said b. Cübeyr, demiştir. Yedincisi: İçinde bütün yemeklerin tadı bulunan balık. Bunu da el - Avfi, demiştir. Sekizincisi: Ekmek, pirinç ve sebze. Bunu da İbn Saib, demiştir. 31 - Tirmizî, Tefsirü Suretil Maide, bab, 21, uzun olarak. İkincisi: O inmemiştir. Katâde, Hasen'den sofranın inmediğini rivayet etmiştir. Çünkü Allahü teâlâ: "Artık kim onu inkâr ederse ona dünyalardan kimseye etmediğim azabı ederim” deyince, onlar da: Bizim ona ihtiyacımız yok, dediler. İbn Ebi Necih de, Mücâhid’ten: Sofra, içinde çeşitli yemekler olduğu halde indi, onlara teklif etti ve inanmadıkları takdirde onun azap olacağını haber verince, onlar da çekindiler, o da inmedi. Leys de Mücâhid’ten şöyle dediğini söylemiştir: O, Allahü teâlâ'nın, kullarını peygamberlerden bir şey istemekten men etmesi için getirdiği bir misaldir. Üzerlerine öyle bir şey inmemiştir. Birincisi daha doğrudur. "İçinizden artık onu kim inkâr ederse": Yani sofra indikten sonra, demektir. Adı geçen azapta da iki görüş vardır: Birincisi: O suret değiştirmedir. İkincisi: Onlardan başkasına edilmeyen bir çeşit azaptır. Zeccâc şöyle demiştir: Onlara dünyada peşinen azap etmiş olması da câizdir, ahirette olması da câizdir. "Dünyalar” kavlinde de iki görüş vardır: Birincisi: O geneldir. İkincisi: O zamanın dünyalarıdır. Müfessirlerden b. cemaat sofrada hazır olanlardan bir kısmının suretlerinin değiştiğini söylemişlerdir. Suretlerin değişme sebebinde de üç görüş vardır: Birincisi: Onlara, hiyanet etmemeleri ve ondan saklayıp kaldırmamaları emredildiği halde hiyanet edip sakladılar, onlar da maymunlara ve domuzlara çevrildiler. Bunu Ammar b. Yasir, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet etmiştir. İkincisi: İsa aleyhisselam sofraya özellikle fakirleri çağırdı, bunun üzerine zenginler kötü konuştular, insanları şüpheye düşürdüler. Akşam olup da şüpheciler yataklarına çekilince, Allah onları domuzlara çevirdi, bunu da Selman Farisi, demiştir. Üçüncüsü: Sofrayı görenler kavimlerine dönüp de onlara haber verince, görmeyenler onlara güldüler ve: Sizin gözünüzü boyamış, kalplerinizi almış, dediler. Allah kime hayır dilemişse basiretinde devam etti. Kimi de fitneye düşürmek istediyse o da küfrüne geri döndü. İsa da onlara lânet etti. Onlar da sabahleyin domuz oldular. Üç gün kaldılar, sonra helak oldular. Bunu da İbn Abbâs, demiştir. |
﴾ 115 ﴿