109Yemin olsun, eğer kendilerine bir âyet (mucize) gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair Allah’a olanca kasemleriyle yemin ettiler. De ki: Âyetler ancak Allah katındandır. O (âyet) geldiği zaman inanmayacaklarını size ne bildiriyor! "Olanca kasemleriyle Allah’a yemin ettiler": İniş sebebi için iki görüş vardır: Birincisi: Şuara: 4’te: "Eğer isteseydik üzerlerine gökten bir mucize indirirdik” âyeti nazil olunca müşrikler: Onu üzerimize indir, Allah’a yemin ederiz ki, ona inanırız, dediler. Bunun üzerine Müslümanlar da: Ya Resûlallah, onlara bu âyeti indir ki, iman etsinler, dediler. İşte âyet bunun üzerine indi. Bunu da Ebû Salih, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. İkincisi: Kureyşliler: Ya Muhammed, bize Mûsa’nın elinde bir asa olduğunu, onu taşa vurduğu zaman on iki pınar çıkardığını; İsa’nın da ölüleri dirilttiğini, Semud’un da kayadan çıkan bir dişi devesi olduğunu haber veriyorsun; sen de bunlar gibi mucizeler getir de sonunda seni tasdik edelim, dediler. O da: "Ne istiyorsunuz?” dedi. Onlar da: Safa tepesini altına çevir, dediler. O da: "Eğer bunu yaparsam bana inanır mısınız?” dedi. Onlar da: Evet, Allah'a yemin ederiz ki, eğer bunu yaparsan hepimiz sana tabi oluruz, dediler. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem dua etmek üzere kalktı; Cebrâil geldi: İstersen Safa tepesi sabahleyin altın olur, ancak ben ne zaman bir mucize getiririm de kim ona iman etmezse, mutlaka başlarına azap indiririm; istersen de içlerinden bazıları Tevbe edinceye kadar onları bırakırım, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem: Onları bırak, Tevbe edecekler Tevbe etsinler, dedi. Bunun üzerine bu âyet indi. Bu da Muhammed b. Ka’b el - Kurazi’nin görüşüdür. "Cehde eymanihim” kavlinin manasını da Maide suresinde zikretmiş bulunuyoruz. Onların teklif ettikleri mucizeler de: Bize yerden bir pınar fışkırtmadıkça sana asla iman etmeyiz gibi şeylerdi. (İsra: 90) "De ki: Ancak âyetler Allah katındadır": Yani mucizeler getirmeye sadece O’nun gücü yeter, ne benim ne de başkasının değil. "Vema yüşirüküm enneha": Onları size bildiren nedir? İbn Kesir, Ebû Amr, Ebû Bekir -Âsım’dan rivayetle - Halef de kendi tercihi olarak hemzenin kesri ile "inneha” okumuşlardır. Bu kıraate göre "yüşirüküm"deki hitap müşriklere olur. Söz de: "Veme yüşirüküm"de bitmiş olur. Mana da şöyle olur: Onlar geldiği zaman onlara inanacağınızı size ne bildiriyor? "inneha” da yeni cümle başı olur ve onların halini haber verir. Ebû Ali de, takdir: "Vema yüşirüküm imanehum” olur ki, mef’ûl zikredilmiş ve mana da: Eğer o teklif ettikleri mucizeler gelse idi, iman etmezlerdi, olur. Buna göre hitap mü’minleredir. Sibeveyh şöyle demiştir. İmam Halil’e: "Vema yüşirüküm inneha” kavlini sordum: Neden: "Ma yüdrike ennehu layefalu” tarzında olmasın, dedim. O da: Burada güzel olmaz, o sadece: "Ve mayüşirüküm” dedi, sonra da yeni söze başladı ve müsbet olarak: "Mucizeler gelirse iman etmezler” dedi. Eğer: "Vema yüşirüküm enneha iza caet lâ yü’minun” dese idi, bu onlar için mazeret olurdu. Nâfi, Hafs da Âsım rivâyetinde, Hamze ve Kisâi, hemzenin fethi ile "enneha” okumuşlardır. Buna göre "vema yüşirüküm"deki hitap, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem ile ashabına olur. Kelâmın manasında da iki görüş vardır: Birincisi: O âyetler geldiği zaman belki inanmayacaklarını ne biliyorsunuz? Araplar "enne"yi "lealle” yerine kullanırlar: î’tissuka enneke teşteri lena şey’en (çarşıya çık, belki bize bir şey alırsın) derler. Şair Adiy b. Zeyd de şöyle demiştir: Ey beni kınayan, benim bugünün bir saatinde Veyahut yarın kuşluk vaktinde öleceğimi ne biliyorsun? Yani belki öleceğimi demek istemiştir. Halil, Sibeveyh ve Ferrâ’ da bu kıraatin gerekçesinde bu manaya gitmişlerdir. İkincisi: Mana şöyledir: O âyetler geldiği zaman inanacaklarını ne biliyorsunuz? O zaman "lâ” bağlaç (dolgu malzemesi ve zait) olur, tıpkı: "Ma meneake en lâ tescüde iz emertük” (A’raf: 12) ve: "Ve haramun alâ karyetin ehleknaha ennehüm lâ yerciun” (Enbiya: 95) âyetlerinde olduğu gibi, Zeccâc ise bunu reddetmiş ve birinciyi tercih etmiştir. Çoğunluk, ye ile: "Yü’minun” kıraati üzerindedirler ki, İbn Kesir, Nâfi, Ebû Amr, Kisâi ve Hafs da Âsım rivâyetinde onlara dahildir. İbn Âmir ile Hamze de te ile müşriklere hitap olarak okumuşlardır. Ebû Ali şöyle demiştir: Kim ye ile okursa, yemin edenlerin gaip olmalarını nazar-ı dikkate alır, kim de te ile okursa, gaipten muhataba geçmiş olur. |
﴾ 109 ﴿