159Şüphesiz dinlerini parça parça edenler ve fırkalara ayrılanlardan sen hiçbir şeyde değilsin (onlarla alakan yoktur). Ancak onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra onlara neler yaptıklarını haber verir. "inne’llezine Ferrâ’ku dinehüm": İbn Kesir, Nâfi ve Ebû Amr, şeddeli olarak: "Ferrâ’ku” okumuşlar; Hamze ile Kisâi de elifle: "Fareku” okumuşlardır. Rum: 32’de de böyle okumuşlardır. Kim "ferreku” okursa: Bir kısmına iman ettiler, bir kısmını da inkâr ettiler demek ister. Kim de "faraku” okursa: Ayrıldılar demek ister. İşaret edilen bunlar hakkında dört görüş vardır: Birincisi: Onlar bu ümmetin sapıklarıdır, bunu Ebû Hureyre, demiştir. İkincisi: Onlar Yahudilerle Hıristiyanlardır, bunu da İbn Abbâs, Dahhâk, Katâde ve Süddi, demişlerdir. Üçüncüsü: Yahudilerdir, bunu da Mücâhid, demiştir. Dördüncüsü: Bütün müşriklerdir, bunu da Hasen, demiştir. Bu görüşe göre dinleri: Din olarak kabul ettikleri küfür (inançsızlıktır). Bir öncekine göre de dinleri: Allah’ın onlara emrettiği şeydir. Şiya’: Fırkalar ve partiler (gruplar)dır. Lügatte: Şeyya’tü: Tabi oldum, demektir. Araplar: Şaakümüsselam ve eşaakümüsselam derler ki: Selam sizi izlesin (nereye gidersen seninle gitsin), demektir. Şair de şöyle demiştir: Ey Zaturk’taki gölgesi serin hurma ağacı, Selam seninle olsun! Eteytüke ğaden ev şiyeaten denir ki: Sana bugün yahut ertesi gün geldim, demektir. Şia’nın manası da: Birbirine tabi olup da ittifak edemeyen topluluk (taraftar) demektir. "Sen hiçbir şekilde onlardan değilsin": Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Onlarla savaşmakla hiçbir şekilde alakan yoktur, demektir. Sonra bu, kılıç âyetiyle neshedilmiştir. Bu da Süddi’nin görüşüdür. İkincisi: Onlardan değilsin demek; sen onlardan uzaksın, onlar da senden uzaktır; onların işi Allah’a kalmıştır, demektir ki, bu durumda âyet muhkemdir. |
﴾ 159 ﴿