172Hani, Rabbin âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutmuş: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da: "Evet, şahit olduk” demişlerdi. (Bunu yapması) kıyamet gününde: "Gerçekten biz bundan gafildik” dememeniz içindir. "Hani Rabbin âdemoğullarından almıştı": İbn Abbâs, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den: "Allah Âdem’in belinden Na’man denen yerde söz aldı” dediğini rivayet etmiştir. Na’man, Arafat’a yakın bir yerdir. Bunu da İbn Kuteybe zikretmiştir. Yarattığı bütün zürriyeti onun belinden çıkardı, onları küçük karıncalar gibi önüne saçtı, sonra da onlarla karşı karşıya konuştu ve: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedi. "Onlar da: Evet, şahitlik ettik, dediler ki, kıyamet gününde biz bundan gafildik demeyesiniz". Âyetin manası şöyledir: Rabbin âdemoğullarından bellerinden söz aldı. "Min zuhurihim” kavli, "min beni ademe"den bedeldir. Neden: "Min zuhurihim, dedi de, min zahri Âdeme, demedi?” denirse, cevap şöyledir: Çünkü onları birbirlerinin bellerinden çıkardı, bu nedenle Âdem’i zikretmeye gerek kalmadı; çünkü onların Âdem’in evlatları olduklarını biliyordu. Onlar ise onun belinden çıkarılmışlardı. "Zürriyyatihim": İbn Kesir, Âsım, Hamze ve Kisâi, tekil olarak: "zürriyyetehüm” okumuşlardır; Nâfi, Ebû Amr ve İbn Âmir de, cemi olarak: "Zürriyyatihim” okumuşlardır. Ebû Ali: Zürriyet kelimesi tekil de çoğul da olur, demiştir. "Onları kendilerine şahit tuttu": Bunda da üç görüş vardır: Birincisi: Onları ikrar ettirerek kendilerine şahit tuttu, bunu da Mukâtil, demiştir. İkincisi: Onlara yaratıkları ile birliğini göstermiştir, bunu da Zeccâc, demiştir. Üçüncüsü: Bunu ikrar ettirmekle onları birbirlerine şahit tuttu, bunu da İbn Cerir, demiştir. "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Mana: Onlara: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedi şeklindedir. Bu da ikrar ettirme sorusudur. Onlar da: Evet, Rabbimiz olduğuna şahitlik ettik, dediler. Süddi, şöyle demiştir: "Şehidna” Allahü teâlâ’nın ve meleklerinin onların âdemoğullarının ikrarına şahit olduklarını haber vermesidir. "Belâ” üzerinde vakfetmek hoş olur, çünkü zürriyetin sözü orada bitmiştir. Kelbî de şöyle iddia etmiştir: Zürriyet: Evet deyince, Allah da meleklere. Şahitlik edin, dedi. Onlar da: Şahitlik ettik, dediler. Ebû’l - Âliyye de Übey b. Ka’b’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Allah onların hepsini topladı, onları çifter çifter etti, sonra onlara şekil verdi, sonra da konuşmalarını istedi, arkasından da: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedi. Onlar da: Evet, bizim İlâhımız olduğuna şahitlik ettik, dediler. O da: Ben de yedi kat gökleri ve yedi kat yerleri şahit tutuyor ve atanız Âdem’i de şahit tutuyorum ki, yarın "kıyamet gününde, bizim bundan haberimiz yoktu", biz bunu bilmiyorduk demeyesiniz. Süddi de şöyle demiştir: Bir kısmı isteyerek cevap verdiler, bir kısmı da istemeyerek takiyye ederek cevap verdiler. "Enyekulu": Ebû Amr, ye ile "en yekulu", "ev yekulu” şeklinde, diğerleri de bu ikisini te ile (tekulu) okumuşlardır. Ebû Ali şöyle demiştir: Ebû Amr’in dayanağı: "Ve iz ahaze rabbüke” kavli ile "kalu belâ” kavlidir. Te ile okuyanların dayanağı da sözün: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"şeklinde hitap sigasıyla devam etmesidir. "Yekulu” (desinler) sözünün manası da: Li-ellâ yekulu (demesinler)dir, tıpkı "en temide biküm” (Lokman: 10) kavli gibi. "İnna künna” kavlinde de iki görüş vardır: Birincisi: O söz ve ikrara işarettir. İkincisi: O’nun yaratıcı olduğuna işarettir. Bu âyet bütün kâfirlerden söz aldığına dair bir hatırlatma ve kâfirlerin: Biz bu sözden gafildik, onu hatırlamıyoruz dememeleri için bir kanıttır. Allahü teâlâ doğru sözlü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in dili ile haber verdikten sonra onu unutmaları bu delili düşürmez. Bu, doğru sözlü peygamberin ifadesi ile sabit olunca, insanların içinde bir hatırlatma gibi olur ve delil sürekliliğini korur. |
﴾ 172 ﴿