42Hani siz (vadinin) yakın kenarında, onlar uzak kenarında idiniz ve kervan da sizden aşağıda idi. Eğer sözleşse idiniz, belirtilen yerde elbette ihtilaf ederdiniz. Ancak Allah (böyle yaptı ki,) yapılması gereken bir işi yerine getirsin, helak olan delille helak olun ve yaşayan da delille yaşasın. Şüphesiz Allah elbette hakkıyle işiten, her şeyi bilendir. "İz entüm bil udvetiddünya": İbn Kesir ile Ebû Amr ikisinde de aynın kesresi ile: "Bilidveti", "velidveti” okumuşlar; Nâfi, Âsım, İbn Âmir, Hamze ve Kisâi de, ikisinde de aynın zammesiyle okumuşlardır. Ahfeş de: Araplardan kesrden başkası işitilmemiştir, demiştir. Sa’leb ise: Hayır, zamme lügati daha çoktur, demiştir, İbn Sikkit: Udvetül vadi ve idvetuhu: Derenin kenarıdır, cem’i de: Udan ve idendir, demiştir. Dünya ise, edna’nın müennesidir, zıddı da kusva’dır ki, o da aksa’nın müennesidir. Vavlı sıfatlardan "fu’lâ” vezninde olanları Araplar ya'ya çevirir; meselâ denevtü’den dünya, alavtü’den ulya gibi. Çünkü onlar öncesi mazmum vavı ağır kabul ederler, bunda da ihtilaf yoktur. Ancak Hicaz halkı: Kusva diyerek vavı ortaya çıkarırlar ki, bu da nadirdir. Diğerleri ise: el - Kusya, derler. Müfessirler şöyle demişlerdir: Siz vadinin Medine’ye yakın kenarında idiniz, düşmanınız da Mekke'ye yakın kenarında idi. İki topluluk Bedir vadisine bu tarzda inmişlerdi. Kervan ise: Ebû Süfyan ile arkadaşlarıdır. Zeccâc şöyle demiştir: Kim "esfele” diyerek mensûb okursa: Verrekbü mekânen esfele minkum demek istemiştir. Merfu okuyup da: Verrekbü eşeddü teseffülen minküm manasını vermek de câizdir. Katâde de şöyle demiştir: Müslümanlar vadinin yukarısında, müşrikler ise aşağısında idiler. "Eğer sözleşse idiniz belirtilen yerde elbette ihtilaf ederdiniz": Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Eğer sözleşse idiniz de sonra onların kalabalık oldukları size ulaşa idi, randevuya geç kalırdınız. Bunu İbn İshak demiştir. İkincisi: Eğer vadinin iki kenarında toplandığınız yerde buluşmak üzere sözleşse idiniz, bunda ihtilaf ederdiniz. Bunu da Ebû Süleyman, demiştir. Maverdi şöyle demiştir: İlle artıklık ve eksiklik olurdu, veya istemeden ille erken gelme ve geç kalma olurdu. "Ancak Allah yapılması gereken bir işi yerine getirmek için böyle yaptı": O da İslâm’ı aziz, şirki ise hor etmektir. "Liyehlike men heleke an beyyetin": Halef, Yahya’dan, yenin zammı ve “Lâm” ın fethi ile: "Liyühleke” rivayet etmiştir. "Ve Yahya men hayye an beyyinetin": Ebû Amr, İbn Âmir, Hamze ve Kisâi de şeddeli tek ye ile "hayye” okumuşlardır. Bu, Hafs’ın Âsım’dan, Kunbul’ün de İbn Kesir’den ettiği rivayettir. Şibl de İbn Kesir’den, Ebû Bekir de Âsım’dan, birincisi meksur, İkincisi meftuh iki ye ile: "hayiye” rivayet etmişlerdir. Buna göre kim iki ye ile okursa, izhar eder, idgam etmez. Kim de "hayiye"nin yesini idgam ederse, aynı cinsten iki harfin birleşmesinden dolayı eder. Kelâmın manasında da iki görüş vardır: Birincisi: Müşriklerden öldürülen delil gereği öldürülsün, onlardan kalan da delil gereği kalsın. İkincisi: İnkar eden delille inkâr etsin, iman eden de delille iman etsin. |
﴾ 42 ﴿