9-TEVBE SÛRESİ

Medine’de inmiştir. 129 ayettir.

1

Allah ve Resul’ünden kendileriyle antlaştığınız müşriklere ültimatomdur!

İnişi

O, icma ile Medine’de inmiştir. Ancak sonundaki şu iki âyet hariç:

"Lekad caeküm Resûlün min enfüsiküm...” (Tevbe: 128, 129) Onlar Mekke'de inmiştir.

Buhârî, Sahih’inde Bera hadisinde şöyle dediğini rivayet etmiştir: En son inen Beraet suresidir. 1 Bir Araptan bu sûreyi işittiği zaman: Bunun Kur’ân’dan en son inen sûre olduğunu sanıyorum, dediği nakledilmiştir. "Nereden bildin?” denilince: Çünkü onda bozulan sözleşmeler ve yerine getirilen vasiyetler işitiyorum, demiştir.

1 - Buhârî, Tefsir, Tefsirü suretit Tevbe.

Beraet suresinden ilk inen âyetler hakkında üç görüş beyan ederek ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: Ondan ilk inen:

"Lekad nasarakumullahu fi mevatıne kesiretin” (Tevbe: 25) âyetidir. Bunu da Mücâhid, demiştir.

İkincisi:

"İnfiru hifafen ve sikalen” âyeti kerimesidir. (Tevbe: 41) Bunu da Ebudduha ile Ebû Mâlik, demişlerdir.

Üçüncüsü:

"İllatansuruhu” (Tevbe: 40) âyetidir. Bunu da Mukâtil, demiştir. Bu ihtilaf, ondan Medine’de ilk inenler hakkındadır, yoksa onlar sonundaki iki âyetin Mekke’de indiğini söylemişlerdir.

Onun dokuz ismi vardır:

Birincisi: Tevbe suresidir.

İkincisi: Beraet’tir. Bu ikisi halk arasında meşhurdur.

Üçüncüsü: Azap suresidir, bunu da Huzeyfe, demiştir.

Dördüncüsü: Mukaşkışe (ortamı yatıştıran) suresidir, bunu da İbn Ömer, demiştir.

Beşincisi: Buhus suresidir, çünkü o, münafıkların gizli sırlarını araştırmıştır. Bunu da Mikdad bir Esved, demiştir.

Altıncısı: Fadıha suresidir, çünkü o, münafıkların gizli çamaşırlarını ortaya dökmüştür. Bunu da İbn Abbâs, demiştir.

Yedincisi: Muba’sire suresidir, çünkü o, halkın haberlerini yaymış ve gizlerini ilan etmiştir. Bunu da İbn Zeyd ile İbn İshak, demişlerdir.

Sekizincisi: Müşiredir, çünkü o, münafıkların rezalet ve kusurlarını gözler önüne sermiştir.

Dokuzuncusu: Hafire suresidir, çünkü o, münafıkların kalplerini kazmıştır. Bunu da Zeccâc demiştir.

Başına besmele yazmamaları hakkında da üç görüş vardır:

Birincisi: Bunu İbn Abbâs rivayet etmiş ve şöyle demiştir: Osman b. Affan’a: "Size ne oldu da mesani (âyet sayısı yüzden az olan) Enfal’i, âyet sayısı yüzden fazla olan Beraet suresiyle birleştirdiniz ve aralarına besmele yazmadınız?” dedim. O da şöyle dedi:

Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem ona bir şey indirildiği zaman vahiy katiplerini çağırır: Bunu falanca sûrenin içine koyun, derdi. Enfal da Medine’de inen ilk surelerdendi, Beraet de Kur’ân’dan son inen sûre idi. Konuları birbirine benziyordu. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem ruhunu teslim etti, bize bundan bir şey açıklamadı. Biz de bunun da ondan olduğunu zannettik. O nedenle ben de onları birleştirdim ve aralarına:

"Bismillahirrahmanirrahim” yazmadım. 2

2 - İmam Ahmed, Müsned, 1/57; Ebû Dâvud, Salat, bab, 133; Tirmizî, Tefsirü sureti 10; Hakim, Müstedrek, 2/330.

Aynı izah Übey b. Ka’b’den de rivayet edilmiştir.

Zeccâc da şöyle demiştir: Bu iki sûrenin aralarındaki benzerlik şudur: Enfal’da antlaşmalar zikrediliyor, Beraet’te de bozulmaları zikrediliyor.

Katâde: O ikisinin bir sûre olduğunu söylerdi.

İkincisi: Bunu da Muhammed b. el - Hanefiyye rivayet etmiş ve şöyle demiştir: Babama (Hazret-i Ali’ye): "Neden Beraet’in başına (bismillahirrahmanirrahim) yazmadınız?” dedim. O da: Oğlum, Beraet suresi kılıçla indi,

"bismillahirrahmanirrahim” ise aman (güvence)dir, dedi. Süfyan b. Uyeyne’ye de bu sorulmuş: Çünkü besmele rahmettir, rahmet ise amandır. Bu sûre ise münafıklar hakkında indi, demiştir.

Üçüncüsü: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem, Hudeybiye barışında

"Bismillahirrahmanirrahim” yazınca, onu kabul etmediler ve reddettiler. Allah ise onları reddetmedi. Bunu da Abdülaziz b. Yahya el - Mekki, demiştir.

İniş sebebi:

Müfessirler şöyle demişlerdir: Araplar Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem ile yaptıkları antlaşmaları bozmaya başladılar, Allah ona antlaşmalarını yüzlerine çarpmasını emretti. Bunun üzerine dokuzuncu senede Beraet suresini indirdi. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem de Ebû Bekir'i Hac Emiri ve insanlara hac yaptırması için gönderdi. Onunla beraber Beraet suresinin baş tarafım da insanlara okuması için gönderdi. Ebû Bekir hareket edince, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem Ali’yi çağırdı:

"Bu sûrenin baş kısmını götür, insanlara bunu ilan et” dedi. Ali de Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in Adba adlı devesinin üzerinde çıktı, Ebû Bekir’e yetişti. Ebû Bekir döndü:

"Ya Resûlallah, benim hakkımda bir şey mi indi?” dedi. O da:

"Hayır, ancak benim adıma benden biri ilan eder; sen benim mağara arkadaşım ve ben de senin Havz-ı Kevser arkadaşın olmama razı değil misin?” dedi. O da: Peki, ya Resûlallah, dedi. Ebû Bekir de Hac Emiri, Hazret-i Ali de Beraet suresini ilan etmek üzere yürüdü.

Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in Beraet suresinin başından gönderdiği âyetlerin sayısında da beş görüş vardır:

Birincisi: Kırk ayettir, bunu Hazret-i Ali radıyallahu anh demiştir.

İkincisi: Otuz ayettir, bunu da Ebû Hureyre, demiştir.

Üçüncüsü: On ayettir, bunu da Ebû Salih, İbn Abbâs’tan demiştir.

Dördüncüsü: Yedi ayettir, bunu da İbn Cüreyc, Atâ’'dan rivayet etmiştir.

Beşincisi: Dokuz ayettir, bunu da Mukâtil, demiştir.

Eğer biri vehme kapılır da, Beraet suresinin Ebû Bekir’den alınıp Hazret-i Aliye verilmesinde Ali’nin Ebû Bekir’den üstün olduğunu çıkarmaya çalışırsa, cahillik etmiş olur. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu hususta Arapların adetini yerine getirmiştir. Araplar antlaşmayı yapar veya bozarken bu görevi kendi kabilelerinden birine verirlerdi. Eğer öyle olmasa idi Araplar, bu bozma bizim adetlerimize aykırıdır, derlerdi. İşte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bu davranışı ile bunu ortadan kaldırdı. Amr b. Bahr de şöyle demiştir: Bu, Hazret-i Ali’nin Ebû Bekir’den üstün olduğunu göstermez, Peygamber onlara akitleri bozmadaki adetleriyle muamele etmiştir. Bunu da içlerinden ya bir seyyid veya kardeşi veya amcası oğlu gibi yakınından biri yapardı. Ebû Bekir o hac mevsiminde imam idi, Ali de namazda ona uyardı. Ebû Bekir hutbe okurdu, Hazret-i Ali dinlerdi.

Ebû Hureyre de şöyle demiştir: Ebû Bekir o hac mevsiminde Mina’da ilan edecek tellallar arasında beni de gönderdi, biz şöyle seslendik: Bu seneden sonra bir müşrik hac etmeyecektir. Kimse Beytullah’ı çıplak tavaf etmeyecektir. Hazret-i Ali bizimle beraber hem Beraet suresini hem de bu maddeleri ilan etti.

Şa’bî de şöyle demiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem, Hazret-i Ali’yi şu dört maddeyi duyurmak üzere gönderdi: Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac etmeyecektir. Kimse Beytullah’ı çıplak tavaf etmeyecektir. Cennete Müslüman olmayan giremez. Kimin Muhammed’le belli bir süreye kadar antlaşması varsa, süre bitimine kadar geçerlidir. Allah ve Resul’ü müşriklerden beridir.

Tefsir:

"Beraetün": Ferrâ’ bu, gizli

"hazihi” mübteda zamiri ile merfudur;

"suretün enzellnaha” (Nûr: 2) da böyledir, demiştir.

Zeccâc da şöyle demiştir: Beri’tü minerrecüli veddeyni beraeten, ve beri’tü minel maradı, ve beri’tü ebreü bür’en denir. Beri’tü ebreü büruen de denir ki, hepsi kötü bir şeyden, hastalık ve borçtan beri (uzak) olmak manasınadır. Lamı hemze olan maddeler arasında bundan başka: Faaltü ef’ulu vezninde olan yoktur. Bereytül kaleme, ebrihi beryen denir ki, bu da kalem ve benzeri gibi şeyleri yontmaktır.

Ebû Recâ’, Müverrik ve İbn Yamur, nasb ile:

"Beraeten” okumuşlardır.

Müfessirler şöyle demişlerdir: Burada beraet, dostluğu kesmek, dokunulmazlığı kaldırmak ve amana son vermektir.

"Antlaştığınız” kavlindeki hitap, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabına ise de maksat Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in kendisidir. Çünkü antlaşma işini bizzat yapan odur. Ashabı ise bundan razı idiler. Razı olmakla onlar da antlaşma yapmış gibidirler. Bu, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem ile bütün antlaşma yapanlar için geneldir.

Mukâtil ise: Onlar Araplardan üç kabiledir: Huzaa, Müdlic oğulları ve Cezime oğullarıdır, demiştir.

1 ﴿