2

İçlerinden bir adama,

"insanları uyar ve iman edenlere, kendileri için Rablerinin katında yüksek makam olduğunu müjdele” diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu. Kâfirler: "Şüphesiz bu, elbette apaçık bir sihirbazdır” dediler.

"İnsanlar için şaşılacak bir şey mi oldu?”

İniş sebebi şöyledir: Allahü teâlâ Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i gönderince, kâfirler bunu inkâr ettiler ve: Allah Muhammed gibi bir insanı göndermeyecek kadar büyüktür, dediler. Bunun üzerine bu âyet indi. Burada insanlardan maksat Mekke halkıdır. Adamdan maksat da Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir.

"İçlerinden": Soyunu biliyorlar, demektir. Bunu da İbn Abbâs, demiştir. İstifham hemzesi azarlama ve ret içindir.

İbn Enbari şöyle demiştir: Muhammed’in gönderilmesine şaşmalarına verilen cevap burada atılmış, o;

"geçimlerini aralarında biz taksim ettik” (Zuhruf: 32) kavlinde açıklanmıştır. Yani, Bu geçim üstünlüğü gözle görülür şekilde açık olduğu gibi, Allah’ın dilediğini peygamberlikle üstün kılmasını da inkâr etmeyin, demektir. Bunu söylemeyip atması başka yerde açıklamasına binaendir.

İbn Enbari devamla diyor ki: Şöyle de denilmiştir: Ölümden sonra dirilme ve mahşere sürülmeden şaşmaları uyarma ile müjdelemenin bunlarla ilgili olmasındandır. Onlara birçok yerlerde cevap vermesi de bunu gösterir. Meselâ şu âyetlerde olduğu gibi:

"Yeniden yaratma Allah'a daha kolaydır” (Rum: 27).

"Ölü kemiği onu ilk defa meydana getiren diriltir” (Yasin: 79).

"Kademe sıdkın (yüksek makam)":

Bundan ne murat edildiği hususunda da yedi görüş vardır:

Birincisi: O daha önce yaptıkları amellerin güzel karşılığıdır. Bunu da el - Avfi, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. Ebû Salih de ondan: Varacakları iyi ameldir, diye rivayet etmiştir.

İkincisi: İlk zikirde (kalu belâ’da) onlar için geçmiş olan bahtiyarlıktır. Bunu da İbn Ebi Talha, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

Ebû Ubeyde de: Geçmiş iyiliktir, demiştir.

Üçüncüsü: Doğru şefaatçidir ki, bu da kıyamet gününde şefaat edecek olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir. Bunu da Hasen, demiştir.

Dördüncüsü: İmanla geçmiş olan selef-i salihindir. Bunu da Mücâhid ile Katâde, demişlerdir.

Beşincisi: Zevale ermeyen doğru bir makamdır, bunu da Atâ’, demiştir.

Altıncısı: Kadem-i sıdk, yüksek derecedir. Bunu da Zeccâc, demiştir.

Yedincisi: Burada kadem (ayak); Müslümanların Peygamberlerini ve onu kaybetmelerine üzülerek, onu görmelerine sevinerek elde ettikleri sevabın gitmesi ile başlarına gelen musibettir. Bunu da İbn Enbari zikretmiştir.

Eğer:

"Burada niçin ayağı (kademi) ele tercih etmiştir, hâlbuki Araplar eli iyilik yerinde kullanırlar?” denilirse, cevap şöyledir: Burada ayak ilerlemek için zikredilmiştir. Çünkü adet koşan kimsenin ayakları üzerinde ilerlemesi ile sürer gider. Araplar ayağı hep ileri giden ve içinde gerileme olmayan işi kinaye yollu anlatmada kullanır. Nitekim Şair Zürrimme şöyle demiştir:

Sizin öyle bir ayağınız vardır ki, insanlar onun

Köklü soyla birlikte denizi kapladığını inkâr etmezler.

Eğer: Ayak neden sadakate (sıdka) izafe edilmiştir?” denilirse.

Cevap şöyledir: Bu, ayak için övgüdür, sadakate nispet edilen her şeyi methetmiş olursun, meselâ şuralarda olduğu gibi:

"Beni doğrulukla girdir ve doğrulukla çıkar” (İsra: 80);

"sadakat koltuğunda” (Kamer: 55). Kelâmda zikredilmeyen kısım vardır, takdiri şöyledir: Biz onlardan bir adama vahyettik, onlara vahiy gelince,

"kâfirler: Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.

İbn Kesir, Âsım, Hamze ve Kisâi, elifle "lesâhirün” okumuşlardır; Nâfi, Ebû Amr ve İbn Âmir de, elifsiz olarak "lesihrün” okumuşlardır.

Ebû Ali de şöyle demiştir:

"Biz içlerinden bir adama vahyettik” sözü daha önce geçmiştir. Buna göre kim: Sahir (sihirbaz) okursa, adamı kastetmiş olur. Kim de sihrün derse, vahyedilen şeyin, yani sizin vahiy dediğiniz şeyin sihir olduğunu kastetmiş olur.

Zeccâc da şöyle demiştir: Onları yeniden diriltme ve mahşere sürülme ile korkutunca, onlar: Bu sihirdir, dediler. Allahü teâlâ da onlara

2 ﴿