46

Ey özü sözü doğru Yûsuf, bize yedi zayıf ineğin yediği yedi şişman inek ve yedi kuru başağın yediği diğer yedi yeşil başak hakkında açıklama yap. Belki insanlara dönerim de, umulur ki, (kıymetini) bilirler” dedi.

"Belki insanlara dönerim": Yani krala, arkadaşlarına ve rüyasını tabir ettirmek için topladığı bilginlere, demek istiyor.

"Umulur ki, bilirler": Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Kralın rüyasının tabirini bilirler.

İkincisi: Senin değerini bilirler de kurtuluşuna sebep olur.

İbn Enbari "lealle"nin tekrar edilmesi için de iki görüş zikretmiştir:

Birincisi: İlk "lealle” fetva ile ilgilidir. İkincisi: Rucû’ / dönmeye râcîdir. İkisi de "key = için” manasınadır.

İkincisi: Birincisi "asâ = umulur ki,” manasınadır. İkincisi: "Key = için” manasınadır. Bu cevap:

"Lealehum yarifuneha izenkalebu ilâ ehlihi leallehüm yerciun” (Yûsuf: 63) kavli için de geçerlidir.

Müfessirler şöyle demişlerdir: O zaman Yûsuf’un efendisi Aziz vefat etmiş, karısı onunla ilişiğini kesmişti. Bazıları da: Aziz ölmemişti, demişlerdir. Yûsuf, sakiye şöyle dedi: Krala söyle: Bolluk yedi yıl bu yıllardır, bunlardan sonra zor yedi yıl gelecektir. Ancak tedbir alırsanız rahat atlatırsınız. Elçi krala dönüp bunu haber verdi. Kral da ona: Ona dön ve:

"bu nasıl olacak?” diye sor, dedi. O da: Tezraune seb’a sinine deeben (yedi yıl normal şekilde ekersiniz) dedi.

İbn Kesir, Nah, İbn Âmir, Hamze, Kisâi, Ebû Bekir de Âsım’dan rivayet ederek sakin hemze ile

"de’ben” okumuşlardır. Ancak Ebû Amr vasıl halinde hemzesiz okurdu.

Hafs, Âsım’dan hemzenin fethi ile "deeben” rivayet etmiştir.

Ebû Ali de şöyle demiştir:

"De’b” kelimesinin hemze ile okunuşu daha çoktur. Kanaatimce feth ile (deeb) okumak da lügattir.

"Deeben"in manası: Adetiniz üzere arkaya arkaya ziraat yapın, demektir.

Mana da: Terzeraune daibin demektir,

"de’b” "daibin” yerine kullanılmıştır.

Zeccâc da şöyle demiştir: Mana: Ted’ebune de’ben demektir.

"Tezraun” lâfzı, ted’ebun’a delalet etmektedir. De’b: Bir şeyi ve adeti bırakmamaktır.

Eğer: "Nasıl gaybi bildiğine hükmedip"tezraune” dedi de, inşallah demedi?” denilirse, bunun dört cevabı vardır:

Birincisi: O tabir aziz ve celil olan Allah’ın vahyi ile idi.

İkincisi: O, bunu Allahü teâlâ’nın kendisine öğrettiği doğru tabir ilmi üzerine kurdu, o nedenle şüphe etmedi.

Üçüncüsü: İçinden "inşallah” dedi. Nitekim kardeşleri de:

"Ailemize zahire getirir ve kardeşimizi de koruruz” (Yûsuf: 65) derken içlerinden, inşallah demişlerdi. Çünkü onlar vaatlerini yerine getireceklerine güvenemiyorlardı. Bunu da İbn Enbari zikretmiştir.

Dördüncüsü: o, onların amiri durumunda idi, sanki onlara: Yedi yıl ekin ekin, demiştir.

46 ﴿