52

"Bu, benim ona gıyabında hiyanet etmediğimi ve Allah’ın da gerçekten hainlerin tuzağını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindir":

"Bu, benim ona gıyabında hiyanet etmediğimi bilmesi içindir":

Mukâtil: "Zalike (uzağa işaret)

"hâza” (yakına işaret) manasınadır, demiştir.

İbn Enbari de şöyle demiştir: Haza ile zalike bu ve benzeri durumlarda birbirinin yerine kullanılır. Çünkü haber daha yeni cereyan etmiştir. Sanki hâza ile işaret edilecek kadar göz önündedir. Durum böyle gerçekleştiği için ona zalike ile işaret etmek mümkün olmuştur. Çünkü aklen kabul edilen bir şey gaip gibidir.

Bu sözü söyleyen hakkında da üç görüş halinde ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: O, Yûsuf tur. Bir şahıstan bir şey nakledip de hemen arkasından başka birinden de nakledilmesi en karışık ifade şekillerindendir. Bunun benzeri şudur:

"O, sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor” (A’raf: 110). Bu, Mısır’ın ileri gelenlerinin sözüdür. "Ne emrediyorsunuz?": Bu da Fir'avn'in sözüdür. Şu da öyledir:

"Oranın şerefli halkını hor ederler” (Neml: 34). Bu, Belkıs’ın sözüdür,

"işte böyle yaparlar": Bu da Allahü teâlâ’nın sözüdür. Şu da öyledir:

"Bizi yatağımızdan kim kaldırdı?” (Yasin: 52). Bu, kâfirlerin sözüdür. Melekler de:

"Bu, Rahman'ın va'dettiği şeydir” dediler. Bu gibi şeyler konuşmada câizdir, çünkü mana açıktır.

Yûsuf bu sözü nerede söyledi? Bunda da iki görüş halinde ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: Saki, Yûsuf’a dönüp de zindanda ona Aziz’in karısının ve diğer kadınların krala ne cevap verdiklerini söyleyince, işte o zaman:

"Bilsin ki,...” demiştir. Bunu Ebû Salih, İbn Abbâs’tan rivayet etmiş; İbn Cüreyc de böyle demiştir.

İkincisi: Bunu kralın huzuruna çıktıktan sonra demiştir. Bunu da Atâ’, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

"Bu, şunu bilmesi içindir": Yani bu benim kralın elçisini reddetmem şunu bilmesi için, demektir.

"Bilsin” diye işaret edilenin,

"ben ona hiyanet etmedim” sözünde kastedilenin kim olduğunda da dört görüş vardır:

Birincisi: O, Aziz’dir, bilsin ki, ben ona karısı hakkında hiyanet etmedim,

"gıyabında": Yani o evden çıktıktan sonra. Bunu Ebû Salih, İbn Abbâs’tan rivayet etmiş; Hasen, Mücâhid, Katâde ve cumhûr böyle demişlerdir.

İkincisi:

"Bilsin ki,” denen zat, kraldır,

"ona hiyanet etmedim” denilen de Aziz’dir.

Mana da şöyledir: Kral bilsin ki, ben Aziz’e evde yokken ailesine hiyanet etmedim. Bunu da Dahhâk, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

Üçüncüsü: İki yerde de işaret edilen kraldır,

Mana da şöyledir: Kral bilsin ki, ben ona yani kendisine gıyabında hiyanet etmedim.

Krala hiyanet yorumunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Çünkü Aziz onun veziridir,

Mana da şöyledir: Ben ona vezirinin karısı hususunda hiyanet etmedim. Bunu da İbn Enbari demiştir.

İkincisi: Ben ona kız kardeşinin kızı hakkında hiyanet etmedim. Çünkü Züleyha kralın kızkardeşinin kızı idi. Bunu da Ebû Süleyman Dımeşki, demiştir.

Dördüncüsü:

"Bilsin ki,” sözünde işaret edilen Allah’tır,

Mana da şöyledir: Allah bilsin ki, ben O’na hiyanet etmedim. Mücâhid'ten,

İbn Enbari şöyle dedi diye aktardığı rivayet edilmiştir: Bilmeyi zahirde Allah’a nisbet etmiştir, o mana itibarı ile mahluklara aittir, meselâ şu âyette olduğu gibi:

"Ta ki, içinizden mücahitleri bilelim” (Muhammed: 31).

Eğer:

"Yûsuf bunu kralın meclisinde dedi ise nasıl,

"bilsin ki,” dedi de :"sen bilesin” demedi, halbuki ona hitap ediyordu?” denilirse.

Cevap şöyledir: Eğer, kralın meclisinde hazır idi, dersek, ye ile hitabı tercih etmesi, krala saygı göstermek içindir. Nitekim bir adam vezire karşısında: Vezirin görüşü benim dilekçemi imzalamak yönündedir, der. Eğer: Mecliste değildi, dersek, o zaman te ile hitap etmeye gerek yoktur. Aynı şekilde: Eğer Aziz’i kasdettti, Aziz de o sırada kralın meclisinde yoktu, dersek, yine mesele kalmaz.

İkinci görüş: 9

9- Bir sonraki dipnota bakınız.

Bu Aziz’in karısının sözüdür. Buna göre yukarıya bağlıdır,

Mana da şöyledir: Yûsuf bilsin ki, ben ona şimdi gıyabında yalan söyleyerek hiyanet etmedim.

Üçüncüsü: 10

10 - Bu ikisi: Bilsin ki, ben ona gıyabında hiyanet etmedim, diyen hakkındaki ikinci ve üçüncü görüştür.

Bu, Aziz’in görüşüdür.

Mana da şöyledir: Yûsuf bilsin ki, ben ona gıyabında hiyanet etmedim, güveninin mükafatını görmezden gelmedim. Bu iki görüşü Maverdi, nakletmiştir.

"Gerçekten Allah hainlerin tuzağını başarıya ulaştırmaz":

İbn Abbâs: Zina edenlerin amelini doğrulamaz, demiştir. Başkası da: Kendisine hiyanet edeni doğru yola iletmez; sonunda onu perişan eder, demiştir.

52 ﴿