54Kral: "Onu bana getirin; onu kendime gözde yapayım” dedi. Onunla konuşunca: "Şüphesiz sen bugün yânımızda itibarlısın (iade-i itibar, mütercim), güvendesin” dedi. "Onu bana getirin, onu kendime gözde edeyim” dedi. Yani özel danışmanım yapayım, o hususta bana kimse ortak olmasın. Eğer: "Geçen kısmın bir yerinde, Yûsuf kralın meclisinde: "Bilsin ki, ben ona gıyabında hiyanet etmedim", demişti; öyleyse nasıl oluyor da kral, yanındaki biri için, "onu bana getirin” der?” denilirse. Cevap şöyledir: Bu görüşün sahipleri şöyle derler: Kral ona görev vermek için, onu rüyasını tabir ettirmek üzere çağırdığı meclisten başka bir meclise getirmek için emretti. Vehb de şöyle demiştir: Yûsuf, kralın huzuruna girdiğinde kral yetmiş dil konuşuyordu; ne zaman bir dille konuşursa, Yûsuf da ona o dille cevap verdi; kral da buna şaştı. Yûsuf o gün için otuz yaşında idi. Ve kral: Rüyamın yorumunu senin ağzından dinlemek istiyorum, dedi. Yûsuf da anlattı, o da: "Ey doğru konuşan Yûsuf, sen ne diyorsun?” dedi. O da: Bu bol yıllarda daha çok ekin eker ve buğday stok edersin, insanlar erzak için sana gelirler. Yanında kimsenin anbarmda olmayan maddeler toplanmış olur, dedi. Kral da: "Bunu kim yapabilir?” dedi. Yûsuf da: "Beni Mısır’ın hâzinelerinin başına getir” dedi. İbn Abbâs şöyle demiştir: "Sen itibarlısın, güvendesin” sözünden: Seni mülkümün başına getirdim ve sana güvendim demek istedi. Mukâtil de şöyle demiştir: Mekîn: itibarlı, emin de: Koruyucudur, demiştir. |
﴾ 54 ﴿