58Yûsuf'un kardeşleri gelip huzura girdiler; onları tanıdı. Onlarsa onu tanımadılar. "Yûsuf'un kardeşleri geldiler": Dahhâk, İbn Abbâs’tan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Kral Mısır’ın işlerini Yûsuf'a devredince, Yûsuf insanlara nâzik davrandı, onları İslâm’a davet etmeye başladı. Onlar da iman edip onu sevdiler. İnsanlar kıtlığa maruz kalınca, bu, Kenan iline de sıçradı; Ya’kûb çocuklarını erzak için Mısır’a gönderdi. Yûsuf'un haberi her tarafa yayıldı; adalet ve merhameti her yerde duyuldu, Ya’kûb : Oğullarım, Mısır’da iyi bir kral olduğunu işittim, siz de ona gidin, benden selam söyleyin; kendinizi tanıtın, belki sizi sayar, dedi. Onlar da gidip huzuruna girdiler; Yûsuf onları tanıdı; onlarsa kendisini tanımadılar: "Nereden geliyorsunuz?” dedi. Onlar da: Kenan ilinden, Ya’kûb denen yaşlı bir babamız vardır, sana selamı var, dediler. Yûsuf ağladı, yaşlarını durdurmaya çalışıp: Belki sizler casuslarsınız, ülkemin açık tarafını görmeye geldiniz, dedi. Onlar da: Hayır vallahi, biz Kenan'dan geliyoruz, halkımız zorluk içindedir. Babamız, sana gitmemizi buyurdu, senin haberini aldı, dediler. O da: "Kaç kişisiniz?” dedi. Kardeşleri de: On bir kişiyiz. Aslmda on iki kişi idik, birini kurt yedi, dediler. "Doğru söylediğinizi kim biliyor? Bana baba bir kardeşinizi de getirin, dedi. Ebû Salih de, İbn Abbâs’tan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Onun yanına girip de onunla İbranice konuşunca, Yûsuf onları kuşkulandırmamak için tercümana: "Onlara casus olduklarını söyle, sizi kralınız gönderdi, Mısır halkını görüp haber vermek, sonra da üzerimize ordu ile gelmek için, dedi. Onlar da: Hayır, biz kendi halinde kimseleriz, babamız yaşlı bir ihtiyardır, biz on iki kişi idik, birimiz koyun güderken öldü, onun ana bir kardeşini de babamızın yanında bıraktık, dediler. Yûsuf da: Eğer doğru söylüyorsanız içinizden birini yanımda rehin bırakın, bana kardeşinizi getirin, dedi ve Şem'un’u tutukladı. Yûsuf’un onları ne ile tanıdığı hususunda iki görüş vardır: Birincisi: Onları görünce tanıdı. Bunu da İbn Abbâs, demiştir. İkincisi: Onları tanımadı, sonra onlar kendilerini tanıttılar. Bunu da Hasen, demiştir. "Vehüm lehu münkirun": Mukâtil: Onu tanımadılar, demiştir. Tanımamalarının sebebi hususunda da iki görüş vardır: Birincisi: Onlar onun kâfir bir kral olduğunu sanıyorlardı, ondan şüphelerini giderecek bir şey ummuyorlardı. İkincisi: Onlar Yûsuf'u yerel kıyafet ve süs içinde gördüler, bu da onu tanımamalarına sebep oldu. Ebû Salih, İbn Abbâs’tan onun ipek elbiseler giydiğini ve boynunda da altın bir halka olduğunu rivayet etmiştir. Eğer: "Nasıl tanımazlar, bütün güzelliğin yarısı onda idi, onu nasıl başkasına benzetirler?” denilirse. Cevap şöyledir: Onlar ondan çocukken ayrıldılar ve onu yaşlı iken gördüler. Durumlar değişirir. Onun bu mertebeye çıkacağını da tahmin edemediler. İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Ona güzelliğin yarısı verilmiştir, sözünün manası şudur: Allah güzellik için bir sımr ve hudut koymuştur; bunu da melek olsun, huri olsun, halkından istediğine nasip etmiştir. Yûsuf'a da bu güzelliğin yansım vermiştir. Sanki o bu haliyle o güzel yüzlere bedeldir. Yoksa halkın zannettiği gibi ona bu güzellik verilmiş, halka da onun yarısı verilmiş değildir. |
﴾ 58 ﴿