17-İSRA SÛRESİ

Mekke’de inmiştir.

111 ayettir.

İniş sebebi

Cumhûrun görüşüne göre Mekki’dir, ancak bazıları: Onda Medeni âyetler de vardır, demiştir.

İbn Abbâs’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: O, Mekki’dir, ancak sekiz âyet bundan hariç. Onlar da:

"Vein kâdu leyeftinuneke

"den başlar, nasira’ya kadar devam eder (İsra: 73 - 75). Bu da Katâde’nin görüşüdür.

Mukâtil de şöyle demiştir: Onda Medeni olan âyetler (diğer âyetler) şunlardır:

"Ve kurrabbi edhilni mudhala sıdkın” (İsra: 80);

"innellezine utul ilme min kablihi” (İsra: 107);

"İnne rabbeke ehata binnasi” (İsra: 160);

"ve in kâdu leyeftinuneke” (İsra: 73):

"Ve inkâdu leyestefizzunuke” (İsra: 76);

"Velevla en sebbetnake” ve arkasındaki âyet (İsra: 74, 75).

Bismillahirrahmanirrahim

1

Kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan, kendisine âyetlerimizden göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürüten Allah münezzehtir. Şüphesiz O, hakkıyla işiten, her şeyi görendir.

"Sübhane": Rivayete göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e: "Sübhanallahi"nin tefsirini sordular, o da:

"Allahü teâlâ’yı bütün kötülüklerden tenzih etmektir” dedi. Biz de bu manayı Bakara: 32’de zikretmiş bulunuyoruz.

Zeccâc şöyle demiştir:

"Esra": Kulunu yürüttü demektir. Esreytü ve sereytü denir ki: Geceleyin yürümektir. Her iki lügat de Kur’ân’da gelmiştir; Allahü teâlâ şöyle:

"Velleyli iza yesri” demiştir (Fecr: 4).

Buradaki tesbihin manasında da iki görüş vardır:

Birincisi: Araplar acayip bir şey gördükleri zaman tesbih eder (sübhanallah) derler; sanki Allahü teâlâ da Resul’üne verdiği nimetten dolayı kullarının dikkatini çekmiştir.

İkincisi: Bunun onları reddetme mahiyetinde söylenmiş olmasıdır; çünkü onlara İsra’dan bahsedince, onu yalanladılar. O zaman mana: Allah yalancı bir peygamber edinmekten münezzehtir, şeklinde olur. Burada kulundan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in murat edildiğinde ise ihtilaf yoktur.

"Mescid-i Haram’dan":

Kavli üzerinde de iki görüş vardır:

Birincisi: O, bizzat Mescit’ten yürüyüşe çıkarılmıştır; bunu da Hasen ile Katâde, demişlerdir. Bu da Malik b. Sa’saa’dan senediyle rivayet edilen hadisle sabittir. Bu da Buhârî ile Müslim’de şöyle geçmektedir: 1

1 - Dürrü'l - Mensur'da şunlar da gösterilmişitir: İmam Ahmed, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerir ve İbn Merduye.

Ben Hatim’de idim - bazı raviler de - Hicr’de idim - demiştir...

İkincisi: O, Ümmü Hani’nin evinden gece yürüyüşüne çıkarılmıştır ki, bu, müfessirlerden çoğunluğun görüşüdür. Buna göre Mescid-i Haram’dan, Harem bölgesi kastedilmiş olur. Harem’in de hepsi mescit’tir. Bunu da Kadı Ebû Ya’lâ ile diğerleri demişlerdir.

"Mescid-i Aksa": Bu da Beytü'l-Mukaddes’ Buna Aksa, denilmesi, iki mescidin arasının uzak olmasındandır.

"Çevresini mübarek kıldığımız” cümlesinin manası ise şudur: Allahü teâlâ onun etrafında nehirler akıtmış ve meyveler bitirmiştir. Peygamberlerin merkezi ve meleklerin iniş yeri olduğu için de, denilmiştir.

Âlimler: Peygamberimizin Mescid-i Aksa'ya girip girmediğinde ihtilaf etmişlerdir; Ebû Hureyre, onun Beytü’l - Mukaddes’e girdiğini, sonra da peygamberlere namaz kıldırdığını, sonra da göğe yükseltildiğini rivayet etmiştir. Huzeyfe b. el - Yeman da: Beytü’l - Mukaddes’e girmediğini, orada namaz kılmadığını ve miraca çıkıncaya kadar Burak’tan inmediğini söylemiştir.

Eğer: "Göğe çıktı ise, Mescid-i Aksa’ya” gelmesinin manası nedir?” denilirse.

Cevap şöyledir: İsra oraya olmuştu, miraç ise oradan (göklere) olmuştu.

Şöyle de denilmiştir: Bunu zikretmedeki hikmet, şudur; eğer sözün başında göğe çıkmasından bahsedilse idi, bunu daha çok reddederlerdi; Beytü’l - Mukaddes'ten bahsedip de verdiği açık işaretlerle doğruluğu meydana çıkınca, miracından bahsetti.

"Ona âyetlerimizden göstermek için": Yani o gece görüp de insanlara haber verdiği âyetlerimizden demektir. "Şüphesiz O, hakkıyla işitendir": Kureyş’in dediklerini.

"Her şeyi görendir": Onların yaptıklarını. Biz de

"el - Hadaik” adlı kitabımızda miraç hadislerini zikretmiş bulunuyoruz. O nedenle burada uzatmak istemedik.

1 ﴿