19-MERYEM SÛRESİ

Mekke’de inmiştir.

98 ayettir.

O, ittifakla Mekki’dir, bunda da hiçbir ihtilaf bilmiyoruz.

Mukâtil: O, Mekki’dir, ancak secdesi hariçtir ki, o Medeni’dir, demiştir. Müfessir Hibetullah da şöyle demiştir: O, iki âyet dışında Mekki’dir: Onlar da

"Fehalefe min badihim halfün” ile ondan sonraki ayettir (Meryem: 59, 60).

Bismillahirrahmanirrahim

1

Kâf. Ha. Ya. Ayn. Sâd.

"Kâf. Ha. Ya. Ayn. Sâd": İbn Kesir, henin ve yenin fethi, "Sâd"ın hecesindeki dalı açık olarak "kâf. Ha. Ya, Ayn. Sâd” okumuştur. Ebû Amr da, henin kesri, yenin fethi ve dalı zala idgam ederek "kâf, hi ye ayn, sâd” okumuştur. Nâfi ise he ve ye ile kesre ve fetha arasında telaffuz eder, "sâd"ın hecesindeki dalı, "zikr"in zalına idgam etmezdi. Ebû Bekir de Âsım’dan rivayet ederek ve Kisâi henin ve yenin kesri ile okudular, ancak Kisâi, dalı pek ayırmazdı, Âsım ise ayırırdı.

İbn Âmir ile Hamze de henin fethi ve yenin kesri ile okur ve idgam ederlerdi.

Übey b. Ka’b de henin ref’i ve yenin fethi ile "kâf, hu, ye, ayn, sâd” şeklinde okumuştur. Biz de Bakara suresinin başında bu tür açıklamalardan bahsetmiştik.

Buraya özel olarak ise zikredilen harfler üzerinde dört görüş vardır:

Birincisi: bunlar Allahü teâlâ’nın isimlerinden bazı harflerdir, bunu da çoğunluk, demiştir. Sonra bunlar bu kâfin hangi isimden olduğu üzerinde de dört görüş halinde ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: O, Allah’ın el - Kebir ismindendir.

İkincisi: El - Kerim ismindendir.

Üçüncüsü: El - Kâfi ismindendir. Bu üç görüşü Said b. Cübeyr, İbn Abbâs'tan rivayet etmiştir.

Dördüncüsü: O, el - Melik ismindendir, bunu da Muhammed b. Ka’b, demiştir. He ise hepsi, el - Hadi ismindendir, demişlerdir. Ancak el - Kurazi itiraz ederek: O, Allah ismindendir, demiştir.

Ye ise, bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: O, Hakiym’dendir.

İkincisi: Rahiym’dendir.

Üçüncüsü: Emiyn’dendir. Bu üç görüşü, Said b. Cübeyr, İbn Abbâs'tan rivayet etmiştir.

Ayn’e gelince, onda da dört görüş vardır:

Birincisi: O, alîm’dendir.

İkincisi: Âlim’dendir.

Üçüncüsü: Aziz’dendir, bunları yine Said b. Cübeyr, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

Dördüncüsü: O, adl’dendir. Bunu da Dahhâk demiştir. Sâd’a gelince:

Onda da üç görüş vardır:

Birincisi: O, Sadik’tandır.

İkincisi: Saduk'tandır. Bu ikisini yine Said b. Cübeyr, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

Üçüncüsü: Samed’dendir, bunu da Muhammed b. Ka’b, demiştir.

İkincisi:

"Kâf, ha, ya, ayn, sâd” Allah’ın yemin ettiği bir kasemdir ve O’nun ismindendir. Bunu Ali b. Ebi Talha, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. Hazret-i Ali radıyallahu anh’ten de şöyle dediği rivayet edilmiştir: O, Allahü teâlâ’nın isimlerinden bir isimdir. Ondan: Kâf, ha, ya, ayn, sâd, beni bağışla, dediği rivayet edilmiştir.

Zeccâc şöyle demiştir: Bununla yemin ve dua etmek, onun bir isim olduğunu göstermez. Çünkü dua eden, bu harflerle dua etmenin Allah’ın sıfatlarından bir sıfat olduğunu bilir de onunla dua ederse, sanki: Ya Kâfi, ya Hadi, ya Alim, ya Sadık, demiş gibi olur. Bunlarla da yemin edince, sanki: Velkafil hadil alimis sadıkı, demiş gibi olur. Bu harflerin sakin kılınması da bunların hece harfleri olup niyetin burada vakfetmek olmasındandır.

Üçüncüsü: Bu, sûrenin ismidir, bunu da Hasen ile Mücâhid, demişlerdir.

Dördüncüsü: O, Kur’ân'ın isimlerinden bir isimdir.

Eğer: "Niçin: Ha ya, dediler de, kâfta, kâ, ayında, â ve sâd’da sâ, demediler, halbuki sebepler bir olduğu gibi yapılan da bir olurdu?” denilirse; buna İbn Enbari cevap vermiş ve şöyle demiştir: Yirmi dokuz elifba harfleri, mektup ve hitap yerine geçer. Araplar ise lâfızların bir, vezinlerin aynı olmasını çirkin görürler, nitekim bunu hitabe ve mektuplarında da çirkin görürler. O nedenle bazı kelimeleri değiştirirler ki, vezin değişsin ve yapılar da farklı olsun. O zaman dile daha tatlı, kulağa daha hoş gelir.

1 ﴿