71

İçinizde ona (cehenneme) uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin, üzerine lâzım kıldığı, yerine getirilmiş bir şeydir.

"Ve in minküm illâ varidüha": Kelmada ızmar (gizleme) vardır, takdiri de şöyledir: Maminküm min ahadin illâ vehüve varidüha (içinizde ona uğramayacak yoktur).

Bu hitabın kimlere edildiği hususunda da iki görüş vardır:

Birincisi: O, mü'min ve kâfir için geneldir (hepsinedir), bu da çoğunluğun görüşüdür. İbn Abbâs’tan: Bu âyet kâfirler içindir, dediği rivayet edilmiştir. Rivâyetlerin çoğu ilk görüş şeklindedir. İbn Enbari de, bunun ispatı şöyledir, demiştir:

"Onları mutlaka hazır edeceğiz” ve

"Rahman’a karşı hangisi daha cesur ise” deyince, takdir: Ve in minhüm oldu, he'nin yerine kâf getirildi (minküm, denildi). Tıpkı:

"İnne hâza kâne leküm cezaen” (İnsan: 22) kavlindeki gibi ki, mana: Kâne lehüm, demektir. Çünkü o,

"ve sekahüm rabbuhum” (İnsan: 21) kavline ma’tûftur. Şair de şöyle demiştir:

(Sevgilim) aşıkların mezarından uzaklaştı,

Ey Mahrem’in kızı, seni aramak bana zor geldi.

Beyitte geçen tılabüki, tılabüha yerine kullanılmıştır.

Cehenneme uğramaktan ne murat edildiği hususunda da beş görüş vardır:

Birincisi: O, girmektir, Cabir b. Abdullah, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Vurud (uğramak) girmektir; ona girmedik iyi ve kötü hiç kimse kalmayacaktır. Mü’mine soğuk ve selamet olacaktır, tıpkı İbrahim'e olduğu gibi. Öyleki ateş onların soğuğundan feryat edecektir.

İbn Abbâs’tan da şöyle rivayet edilmiştir; ona Nâfi bu Âyetten sordu, o da ona: "Sen ve ben ona gireceğiz. Bak, aziz ve celil olan Allah bizi ondan çıkaracak mı yoksa çıkarmayacak mı?” dedi. Sonra da şu âyetleri delil getirdi:

"Fe-evredehümü’nnar” (Hûd: 98);

"Entüm leha varidun” (Enbiya: 98). Abdullah b. Revaha da ağlar ve şöyle derdi: Oraya uğrayacağım bana haber verildi, döneceğim haber verilmedi.

Hasen Basri de şöyle anlatmıştır: Bir adam, kardeşine: "Kardeşim, sana cehenneme uğrayacağın haberi geldi mi?” dedi. O da: Evet, dedi. Ona:

"Ondan çıkacağın da geldi mi?” dedi. O da: Hayır, dedi. O da: "Öyleyse bu gülme nedir?” dedi. Halid b. Ma’dan şöyle demiştir: Cennetlikler cennete girdikleri zaman: "Rabbimiz bize cehenneme uğrayacağımızı va’detmemiş miydi?” derler, onlara. Evet, ancak siz o sönükken ona uğradınız, denilir.

Bu görüşte olanlardan ikisi de, bir rivayette Hasen ile Ebû Mâlik’tir. Bu görüşün sahiplerine bazı itirazlar edilmiştir,

Zeccâc şöyle demiştir: Araplar verettü belede keza (falanca şehre uğradım) ve verettü mae keza (filanca suya uğradım) derler, girmeseler de uzaktan görseler yine böyle derler.

"Velemma verede mae medyene” (Kasas: 33) kavli de böyledir. Bu hususta kesin delil de:

"Ulaike anha mub’adun lâ yasmeune hasiseha” (Enbiya: 101, 102) kavlidir.

Şair Züheyr de şöyle demiştir:

Masmavi suya varınca,

Sopalarını çadır kurmuş yerli gibi bıraktılar.

Yani suya varınca orada ikamet ettiler, demektir.

Ben de derim ki: Bazıları bu delillere şöyle cevap vermişlerdir: Birinci âyette Mûsa kalkıp da su çekip koyunları sulayınca, orada eğleşmekle suya girmiş gibi oldu. Öteki ayete gelince: O da cennettin içinde bulunanlardan haber vermektedir; onlar cehennemin sesini işitmezler. Biz de az önce Halid b. Ma'dan'dan onların cehenneme uğrayacaklarını, fark etmeden oradan geçeceklerini rivayet etmiş bulunuyoruz.

İkincisi: Uğramak üzerinden geçmektir, bunu da Abdullah b. Mes’ud ile Katâde, demişlerdir. İbn Mes’ûd şöyle demiştir: İnsanlar cehenneme uğrarlar, sonra da amelleriyle dönerler; birincileri şimşek gibi, sonra rüzgar gibi, sonra atın koşması gibi, sonra yük hayvanı gibi, sonra da yaya gibi geçerler.

Üçüncüsü: Ona uğramak onun yanında hazır olmaktır, bunu da Ubeyd b. Umeyr, demiştir.

Dördüncüsü: Müslümanların uğraması köprüden geçmektir, müşriklerin uğraması da içine girmektir. Bunu da İbn Zeyd, demiştir.

Beşincisi: Mü’minin ona uğraması, dünyada sıtmaya tutulmasıdır. Osman b. el - Esved,

Mücâhid’ten şöyle dediğini rivayet etmiştir: Sıtma, her mü’minin ateşten hissesidir, sonra

"içinizden ona uğramayacak biri yoktur” âyetini okumuştur. Buna göre, sıtmaya yakalanan Müslüman ona (cehenneme) uğramıştır.

"Rabbinin üzerine oldu": Yani cehenneme uğramak,

"lâzım bir şey": Hatm: Hüküm vermek ve işi kestirmektir. Makdıy ise Allah’ın kaza ettiği şey demektir, mana da: Onu kesin karara bağladı ve mahlukuna hükmetti, demektir.

71 ﴿