18

(Mûsa) dedi:

"O, asamdır. Ona yaslanırım ve onunla koyunlarıma yaprak silkerim. Benim onda başka ihtiyaçlarım da var".

"Etevekkeü aleyha": Tevekkü’: Bir şeye yaslanmaktır, "Ve ehüşşü biha alâ ğanemi":

Ferrâ’ şöyle demiştir: Onunla kuru ağaca vururum ki, yaprağı düşsün de koyunlarım otlasın.

Zeccâc da şöyle demiştir: O, neşelendirmek ve imkan vermek kökünden gelir. Mearib ise: İhtiyaçlar, demektir, tekili me’rübe ve me’rebe’dir. Kuteybe ile Verş, mearib’in hemzesini imale ile okumuşlardır (meeyrib).

Eğer:

"Allahü teâlâ’nın bildiği halde,

"o sağ elindeki nedir?” diye sormasının faydası nedir?” denilirse, buna iki cevap verilir:

Birincisi: Bunun dışı istifham (anlamak istemek), akışı ise somdur, muhatap ikrar ederek cevap versin istiyor. O zaman delili itiraf ettiği için inkâr edemez. Meselâ sen hitap ettiğin kimseye: Bu nedir?” dersin, o da: Su, der. Sen onun içine biraz boya koyarsın, eğer o yine öyle derse, sen: "Sen onun su olduğunu itiraf etmedin mi?” dersin. O zaman delil karşısında diyecek bir şeyi kalmaz. Bu Zeccâc'ın görüşüdür. Buna göre fayda şöyle olur: Mûsa’ya onun değnek olduğunu itiraf ettirdi ki, onu yılana çevirmedeki kudretini göstersin ve onu iyice anladıktan sonra onunla mucize meydana gelsin.

İkincisi: Allahü teâlâ konuşurken Mûsa’nın kalbindeki heybet ve ürpertiyi görünce, onu yatıştırmak ve içindeki korkuyu hafifletmek istedi. Binaenaleyh bu söz ısındırmak için söylenmiştir. Bunu da Ebû Süleyman Dımeşki nakletmiştir.

Eğer: Cevap verirken,

"o asamdır” demesi yeterdi,

"ona dayanırım” vs. demesinin faydası nedir? Bu, ancak faydalarını bilmeyen birine açıklanır?” denilirse, buna üç cevap verilir:

Birincisi: Mûsa,

"o asamdır” diyerek cevap verdi, kendisine:

"Onunla ne yaparsın?” denildi; o da ikinci soruya onlarla cevap verdi. Bunu İbn Abbâs ile Vehb, demişlerdir.

İkincisi: Ona ayakkabılarını çıkartma gibi onu da atmayı emreder diye korkusundan onun faydalarını saydı ve ona olan ihtiyaçlarını açıkladı. Bunu da Said b. Cübeyr, demiştir.

Üçüncüsü: Onun yararlarını saydı ki, onu taşımakla boş şeyle uğraşan biri durumuna düşmesin.

Eğer: "Neden birkaç faydasını saymakla yetindi, daha uzun açıklamadı?” denilirse, buna da üç cevap verilir:

Birincisi: O, asanın yararlarını saymakla Allah’lâ konuşmayı terk etmek istemedi.

İkincisi: Allah onu bildiği için daha çok sayma ihtiyacı duymadı.

Üçüncüsü: O lâzım olanla yetindi, fazlalıklara değinmedi.

Şöyle de denilmiştir: O (asa) gece ışık saçar, haşaratı kovar ve Mûsa’nın canı istediği zaman meyve verirdi.

Onun cinsinde de iki görüş vardır:

Birincisi: O, mersin ağacındandı, bunu da İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: O, teke dikeni cinsinden idi.

Eğer: Meareb cemidir, nasıl "uhra” dedi de, "uhar” demedi?” denilirse.

Cevap şöyledir: Mearib cemaat (çoğul) manasınadır, sanki Cemaatün minel hacati uhra, demiştir. Bunu da Zeccâc söylemiştir.

18 ﴿