8

Oraya geldiği zaman,

"Ateşte olan da çevresinde olan da bereketlendi. Âlemlerin Rabbi Allah münezzehtir” diye seslenildi.

"Oraya gelince": Mûsa ateşe gelince, demektir. O aslında nûr idi, onu ateş sandı,

"ateşte olan bereketlendi":

Bunda da üç görüş vardır:

Birincisi:

Mana şöyledir: Ateşte olan kutsandı, ki, O, aziz ve celil olan Allah’tır, bunu da İbn Abbâs ile Hasen demişlerdir.

Mana da şöyledir: Ona ateşten seslenen takdis edildi, yoksa aziz ve celil olan Allah bir şeyin içine girmiş değildir.

İkincisi:

"Men” zaittir, mana da: Ateş bereketlendi, demektir, bunu da Mücâhid, demiştir.

Üçüncüsü:

Mana şöyledir: Ateşin üzerindeki veya içindeki bereketlendi.

Ferrâ’ şöyle demiştir: Araplar: Barekehullah ve bareke aleyh ve bareke fih derler ki, hepsi bir manayadır. Takdir de şöyledir: Burike men fi talebinnar (ateşi arayan mübarek kılındı), o da Mûsa’dır, hazfedilmiştir. Bu da Allah’tan Mûsa’ya selamdır, tıpkı İbrahim aleyhisselam’a yanına gelen meleklerin diliyle

"rahmetullahi ve berekatuhu aleyküm ehlel beyt” (Hûd: 73) dediği gibi.

Bu durumda

"bûrike” kavlinde iki mana ortaya çıktı:

Birincisi: Takdis edildi.

İkincisi: Bereketlendi.

"Ve çevresindekiler":

Bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: Meleklerdir, bunu da İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: Mûsa ile meleklerdir, bunu da Muhammed b. Ka’b, demişlerdir.

Üçüncüsü: Mûsa’dır,

Mana da şöyledir: Onu arayan bereketlendi, bu da diğerlerine yakındır.

8 ﴿