18

Şehirde bekleyerek korkarak sabahladı. Bir de baktı ki, dün kendisinden yardım isteyen, kendisine sesleniyor. Mûsa ona: "Şüphesiz sen elbette azgınsın” dedi.

"Şehirde sabahladı": O da Kıbtı’yı öldürdüğü şehirdir.

"Korkarak": Kendi nefsinden,

"bekleyerek": Yani onlardan gelecek bir kötülüğü bekleyerek ve öldürülmesinden korkarak.

"Baktı ki, dün kendisinden yardım isteyen” o da İsrâilli’dir,

"kendisine sesleniyor": Yani kendisine angarya yüklemek isteyen bir Kıbtı’ye karşı yardım istiyor.

"Mûsa ona dedi":

Bu zamirde de iki görüş vardır:

Birincisi: O, Kıbtı’ye râcîdir.

İkincisi: İsrâilli'ye râcîdir. Bu daha doğrudur. Birinciye göre mana şöyle olur:

"Şüphesiz sen elbette bir azgınsın": Angarya çalıştırmandan ve zulmünden dolayı.

İkinciye göre de onda iki görüş vardır:

Birincisi: Gavi, muğvi manasınadır; elim ve vecî’ gibi ki, mü’lim ve muci’, demektir.

Mana da şöyledir: Sen şüphesiz saptırıcı birisin, çünkü dün senin yüzünden bir adam öldürdüm. Bugün ise beni başka birine davet ediyorsun.

İkincisi: Ğavi, ğâvi manasınadır, tevili de şöyledir: Şüphesiz sen şerrini kendinden def edemediğin biri ile kavga etmekle azgın birisin.

18 ﴿