37

Hatırla o zamanı ki, sen, Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimet verdiğin o kimseye:

"Eşini üzerinde tut ve Allah’tan kork” diyordun. İçinde bir şey gizliyordun ki, Allah onu açığa çıkaracaktı ve insanlardan korkuyordun. Oysa korkmana en haklı olan Allah'tır. Zeyd ondan ihtiyacını bitirince, onu sana zevce kıldık ki, evlatlıkları onlardan (kadınlarından) ihtiyaçlarını bitirdikleri zaman mü’minlerin üzerine bir sıkıntı olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.

"Hatırla o zamanı ki, sen, Allah’ın nimet verdiği” kavlini indirdi. Allah’ın nimet vermesi, ona Müslümanlık nasip etmesidir,

"senin de nimet verdiğin” o da azat etmesidir.

"Allah'tan kork": Yani o kadın hususunda Allah’tan kork, onu boşama, demektir.

"İçinde gizliyordun": Kalbinde saklıyordun,

"Allah’ın açıklayacağı o şeyi": Yani meydana çıkaracağı, demektir.

Bunda da dört görüş vardır:

Birincisi: Onun sevgisi, bunu da İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: Zeyneb’in onun zevcesi olacağına dair Allah’ın verdiği söz, Zeyd gelip de ondan şikayet edince:

"Zevceni nikahında tut ve Allah'tan kork” dedi. Allah’ın açıklayacağını da içinde gizledi. Bunu da Ali b. Hüseyn, demiştir.

Üçüncüsü: Onun boşanmasını tercih etmesi, bunu da Katâde, İbn Cüreyc ve Mukâtil, demişlerdir.

Dördüncüsü: Gizlediği şey: Eğer Zeyd onu boşarsa, onunla evlenirim, demesidir.

"insanlardan korkuyordun":

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: O, Yahudilerin: Muhammed, oğlunun karısı ile evlendi, demesinden korkuyordu Bunu da Atâ’, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

İkincisi: O, insanların: Bir adama, karısını boşamasını emretti, sonra da onunla evlendi, demelerinden korkuyordu.

"Allah O’ndan korkmana en haklıdır": Yani bütün hallerde en çok korkman gereken Allah'tın Maksat, onun bu halde Allah’tan korkmadığı değildir, ancak korkusunun az da olsa halkla ilişkisi olduğu için ona: Onlardan çok Allah tan korkmalısın, denildi. Hazret-i Âişe şöyle demiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e bu Âyetten dahazoru inmedi; eğer vahiyden bir şey gizleyecek olsa idi, mutlaka bunu gizlerdi.

Bazı Âlimler, bu, tefsirlerde yaygın olmasına rağmen Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in o kadının sevgisinden ve Zeyd’in onu boşamasını istemesinden münezzeh olduğunu söylemişler ve şöyle demişlerdir:

O, bu kıssada iki şey için itap edildi:

Birincisi: Allah, Zeyneb'in onun zevcesi olacağını haber verdi, o da Zeyd'e: Zevceni nikahında tut, dedi. Zeyd'den utandığı için Allah’ın haber verdiğini Zeyd'e söylemedi. Bu da Ali b. Hüseyn’den naklettiğimiz görüşten çıkmaktadır; Sa’lebî ile Vahidi de bunu desteklemişlerdir.

İkincisi: O, Zeyd ile Zeynep arasındaki geçimsizliği görünce, onların bir daha anlaşamayacaklarını ve Zeyd’in ondan ayrılacağını zannetti, içinde, eğer Zeyd onu boşarsa, akrabalık hauri için onunla evlenmeyi gizledi. Çünkü Zeynep onun halası Ümeyme bint Abdülmultalib’in kızı idi. Allah da onu Zeyd’e:

"Zevceni nikahında tut” derken içinde sakladığı şeyden dolayı kınadı; içinin ve dışının halka karşı bir olmasını istedi. Nitekim öldürmek istediği adam kıssasında kendisine: öldürülmesini bize işaret etse idin, dediklerinde:

"Bir peygamberin hain bir bakışı olamaz” 1 demişti.

1 - Ebû Dâvud, Hudud, bab, 1; Cihd, bab, 117; Neseı, Tahrim, bab, 14.

"Felemma kada zeydün minha vataren":

Zeccâc şöyle demiştir: önem verdiğin her ihtiyaç senin için vatar'dır. Kişi o ihtiyacı gördüğü zaman: Kada vatarahu, denir. Başkası da şöyle demiştir; Lügatte kadaul vatan içinde sakladığın önemli şeye ulaşmaktır. Sonra bu, talaktan ibaret sayıldı. Çünkü bir adam karısını ancak ona ihtiyacı kalmadığı zaman boşar.

Mana da şöyledir: Zeyd onun nikahına olan ihtiyacını görünce,

"o kadını sana zevce yaptık” burada kadaul vatar deyimini kullanması, evlatlığın karısının, ona duhul etse de boşandığı takdirde helâl olması içindir. O da:

"Ta ki, evlatlıkları onlardan (kadınlarından) ihtiyaçlarını gördükleri zaman mü’minlerin üzerine (onları nikahlamada) bir sıkıntı olmasın” kavlidir.

Mana da şöyledir: Zeyneb’i -ki, o da evlatlık edindiğin Zeyd'in karısıdır- sana zevce ettik ki, evlatlığın karısını nikahlamanın helâl olmadığı zannedilmesin. Müslim’in, yalnız kendisinin rivayet ettiği hadisle Enes b. Malik şöyle demiştir. Zeyneb’in iddeti sona erince, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem Zeyd’e: "Git, onu bana iste” dedi, Zeyd diyor ki: Gittim, onu görünce, içime sığmadı, ona bakamadım; çünkü Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem onu istemişti, Ona arkamı döndüm ve geri çekildim: Ey Zeynep, seni Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e istemeye geldim, dedim. O da: Ben Rabbime danışmadan hiçbir şey yapmam, dedi. Kalkıp namaz odasına geçti; Kur’ân âyeti indi; Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem de gelip izin almadan yanına girdi. 2

2- Müslim, Nikah, hadis no, 89; Ahmed, Müsned, 3/195.

İlim adamları şöyle demişlerdir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in özelliklerinden biri de mehirsiz evlenmesinin câiz olmasıdır; böylece zevceleri karşılıksız olarak Allah rızasını kastetmiş olsunlar. Ona velisiz evlenmek de câiz kılınmıştır; çünkü onun denk olduğu su götürmez. Onun nikahta şahide de ihtiyacı yoktur. Zeynep Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kadınlarına karşı iftihar eder ve: Sizi aileleriniz evlendirdi; beni ise aziz ve celil olan Allah evlendirdi, derdi. 3

3- Buharı, Tevhid, bab, 22; Tirmizî, Tefsirü sûre 33, bab, 16.

37 ﴿