23

Allah sözün en güzelini ahenktar ikişerli bir kitap olarak indirdi. Ondan Rablerinden korkanların derileri ürperir. Sonra derileri ve kalpleri Allah’ın zikrine yumuşar. İşte bu, Allah'ın, dilediğine hidayet ettiği hidayettir. Allah kimi saptırırsa, onun için bir yol gösterici yoktur.

"Allah sözün en güzelini indirdi": Yani Kur’ân’ı demektir. Biz de

iniş sebebini Yûsuf suresinin başında zikretmiştik.

"Ahenktar bir kitap olarak":

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Birbirlerine âyette ve harflerde benzer; âyet ayete benzer, kelime kelimeye benzer, harf harfe benzer.

İkincisi: Birbirini doğrular; onda tutarsızlık ve çelişki yoktur.

"ikişerli": Çünkü onda kıssalar, farzlar, sevap ve azap tekrar edilmiştir.

Eğer:

"Biri yettiği halde kıssaların tekrar edilmesindeki hikmet nedir?” denilirse.

Cevap şoyledir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e Arap heyetleri gelirdi, Müslümanlar da onlara Kur’ân'dan parçalar okurlardı; bu da onlara yeterdi. Değişik kabilelere de farklı sureleri gönderirdi; eğer haberler ve kıssalar tekrar edilmese idi, Mûsa kıssası bir kavme, İsa kıssası bir kavme ve Nûh kıssası da bir kavme düşerdi. Allahü teâlâ ise bu kıssaların yerin her tarafında meşhur olup bütün insanlara ulaşmasını irade etti. Aynı cinsten Kelâmın tekrarındaki faydayı da ileride

"febieyyi alai rabbiküma tükezziban” (er-Rahman);

"lâ abuduma tabudun” (Kafirun);

"evla leke feevla” (Kıyamet: 34, 35)

"vema edrake ma yevmüddin” (İnfitar: 17, 78) âyetlerinde zikredeceğiz.

"Ondan Rablerinden korkanların derileri ürperir": Yani onları bir titreme tutar, o da korkudan insan derisinde meydana gelen değişikliktir. Abbas b. Abdülmuttalib, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir kulun Allah korkusundan derisi ürperirse, kuru ağacın yaprakları nasıl dökülürse, günahları öyle dökülür". 9

9 - Suyuti, ed - Dürrü'l - Mensur, Hakim Tirmizî'nin Nevadirül - Usul rivâyetinden.

Âyetin manasında da üç görüş vardır:

Birincisi: O’nun tehdidinden titrer, va'dinden yumuşar, bunu Süddi, demiştir.

İkincisi: Korkudan titrer, umuttan yumuşar.

Üçüncüsü: O’nu tazim ettiği için derisi ürperir, onu okuduğu zaman da yumuşar, bu ikisini Maverdi zikretmiştir.

Manaya aşina olan bazıları da şöyle demişlerdir:

"ilâ zikriliah"ta zikrin mef'ulü belli olduğu için atılmıştır.

Mana da şöyledir: Kalpleri Allah’ın cennet ve sevabı zikretmesiyle yatışır. Bu da Allah'ın veli kullarının sıfatıdır; derileri ürperir ve kalpleri yumuşar. Onları, akılları gitmek ve bayılmakla nitelemedi; İm ancak bid’at ehli kimselerde görülür, bu da şeytandandır. Ebû Hazim şöyle rivayet etmiştir; İbn Ömer yere düşmüş bir Iraklı adam gördü: "Nesi vaı?” dedi. Onlar da: Ona Kur’ân okunduğu zaman başına böyle bir hal gelir, dediler. O da: Biz de aziz ve celil olan Allah'tan korkuyoruz, ama yere düşmüyoruz, dedi.

Amir b. Abdullah b. Zübeyr diyor ki, Babama geldim, "neredeydin?” dedi. Ben de: Bir topluluk buldum, şimdiye kadar onlardan daha iyisini görmedim; aziz ve celil olan Allah’ı zikrediyor; onlardan birileri aziz, ve celil olan Allah'ın korkusundan bayılıyor, dedim. Bir daha onlarla beraber oturma, dedi. Beni sözü kafama yer etmemiş gibi görünce şöyle dedi:

Ben Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'i Kur’ân okurken gördüm, Ebû Bekir ile Ömer’i Kuran okurlarken gördüm; onların başına böyle bir şey gelmiyordu. Sen onların Ebû Bekir ile Ömer’den daha mı çok Allah’tan korktuklarını zannediyorsun? Ben de sonradan durumun onun dediği gibi olduğunu gördüm

İkrime de şöyle demiştir: Ebû Bekir'in kızı Esma’ya:

"Eskiler korkudan bayılırlar mı idi?” diye sordular, o da: Hayır, ancak onlar ağlarlardı, dedi. Abdullah b. Urve b. Zübeyr diyor ki: Nenem Esma bini Ebû Bekir'e: "Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı Kur’ân okunduğu zaman nasıldı?” diye soruldu, o da: Onlar, Kur’ân’ın onları nitelediği gibi idiler; gözleri yaşarır ve derileri ürperirdi, dedi. Ben de: Bugün insanlar onlara Kur’ân okunduğu zaman birileri bayılıp düşüyorlar, dedim. O da: Eûzü billahi mineş şeytanir recim (kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım) dedi. Cevvab da zikir anında titrerdi, İbrahim Nehaî ona:

"Eğer kendine sahip isen sen sahtekârsın, eğer sahip değilsen, senden öncekilere muhalefet ettin” dedi.

"İşte bu, Allah’ın hidâyetidir":

Bu diye işaret edilen şeyde iki görüş vardır:

Birincisi: O Kur’ân’dır, bunu da Mukâtil, demiştir.

İkincisi: O, mü'minlere Kur’ân okunduğu zaman içinde geçen tehditlerden dolayı derilerinin ürpermesi ve vaatten dolayı da yumuşamasıdır. Bunu da İbn Enbari, demiştir.

23 ﴿