40-GÂFİR (MÜ’MİN) SÛRESİ

Mekke’de inmiştir. 85 ayettir.

Ebû Süleyman Dımeşki şöyle demiştir: Ona: Tavl suresi de denir. Mekke’de inmiştir. Bunu da İbn Abbâs, Hasen, Mücâhid, İkrime ve Katâde, demişlerdir. İbn Abbâs ile Katâde’den onda iki âyetin Medeni olduğunu söyledikleri rivayet edilmiştir, onlar da şunlardır:

"Ellezine yücadilune fi ayatillahi” ve arkasındaki âyet (Ğafir: 35, 36).

Zeccâc şöyle demiştir: Bütün Hamimlerin Mekke’de indiği söylenmiştir.

İbn Kuteybe de şöyle demiştir:

"Hamim” Allah’ın isimlerinden bir isimdir, bu sûre ona nispet edilmiştir; sanki: Allah'ın suresi, demek olur. Bu da şerefinden ve faziletinden dolayıdır. Onlara: Âl-i hamim, denir. Bütün sûreler de Allah’ın olmakla beraber ona özellikle denilmiştir. Bu da Beytullah (Allah'ın Evi), haremullah ve Nakatullah (Allah’ın devesi) gibidir.

Şair Kümeyt de şöyle demiştir:

Sizin için Âl-i Hamim suresinde bir âyet bulduk,

Onu içimizden takva sahibi ve dilbilgisi olanlar tevil ettiler.

Hamim sûrenin ismi de sayılabilir, o zaman irab alır, gayri munsarif olur. Bunu diyen, çoğulunda: Havamim, der, tıpkı

"Tasin

"de Tavasin, dediği gibi. Muhammed b. Kasım el - Enbarî de şöyle demiştir: Araplar: Hamimlere geldi, Al-i Hamim’e geldi, derler.

Ebû Ubeyde delil için şu beyiti getirmiştir:

Uzun yedi sûre ile yemin ettim,

Arkasından gelen yüzer ayetlik surelerle de.

İkinci olarak mesani denen tekrarlanan surelerle

Üçüncü olarak da Tasinlerle.

Ve yedi Hamimlerle.

Kim: Al-i Hamim'e geldi, derse onu bütün surelere isim yapar. Kim de: İlavaniim (Hamimler) derse, her birini bir isim sayar, tıpkı Kabîl ve Habîl gibi. İlen şeyhimiz dilci Ebû Mansur'dan şöyle okudum: Hamimleri okudum, demek yanlıştır, Arap dilinde böyle bir şey yoktur. Doğrusu: Al-i Hamim, demektir. İbn Mes’ûd hadisinde şöyle denilmiştir: Ben Al-i Hamimlere geldiğim zaman sanki ıslak ve yumuşak bahçelere gelmiş gibi olurum. Şair Kiimeyt de şöyle demiştir:

Sizin için Al-i Hamim'de bir âyet bulduk.

Bismillahirrahmanirrahim

1

Ha. Mîm.

"Ha. Mîm"de dört görüş vardır:

Birincisi: O Allah'ın yemin ettiği bir kasemdir, aziz ve eelil olan Allah'ın isimlerinden bir isimdir, bunu da İbn Ebi Talha, İbn Abbâs'tan rivayet etmiştir.

Ebû Süleyman da şöyle demiştir: Kasem'in cevabı:

"İnnellezine kefeni yünadevne” (Ğafir: 10) diyenler de olmuştur.

İkincisi: O aziz ve eelil olan Allah'ın isimlerinden bir kelimedir.

Sonra onda da üç görüş vardır:

Birincisi: Elif, lâm ra, ha, mîm ve nun Rahman isminin harfleridir. Bunu da İkrime, İbn Abbâs'tan rivayet etmiştir.

İkincisi: Ha "Hamid” isminin baş harfidir, mîm Mecid isminin baş harfidir, bunu da Ebû’l -Âliyye demiştir.

Üçüncüsü: Ha Allahü teâlâ’nın başı ha olan bütün isimlerinin baş harfidir; meselâ Hakîm, Halım ve Hay gibi. Mîm de başı mîm olan isimlerinin baş harfidir, meselâ Melik, Mütekebbir ve Mecid gibi. Bunu da Ebû Süleyman Dımeşki nakletmiştir. Aynısı Atâ’ el - Horasani’den de rivayet edilmiştir.

Üçüncüsü: Hamim’in manası, olacak şey hükme bağlandı, demektir. Bunu da Ebû Salih, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. Dahhâk ile Kisâi’den de aynısı rivayet edilmiştir; sanki o ikisi hanın zammı ve mimin şeddesi ile hunime fi’line işaret etmişlerdir.

Zeccâc da şöyle demiştir; Hamimde; Hummel emrü denilmiştir.

Dördüncüsü: Hamim Kur’ân’ın isimlerinden bir isimdir, bunu da Katâde, demiştir. İbn Kesir de, hamim hanın fethi iledir, demiştir. İbn Âmir, Hamze ve Kisâi de kesri ile okumuşlardır. Diğerleri de farklı okumuşlardır.

Zeccâc şöyle demiştir: Mîm İsa b. Ömer hariç bütün kurraların kıraatinde sakindir; ancak o fetha ile okumuştur.

Fethası da iki kısmıdır:

Birincisi: Hamim'in sûrenin ismi olup onu nasb ederek tenvinsiz okumasıdır; çünkü o Habil ve Kabil gibi yabancı isim gibidir.

İkincisi: Ütlü hamime (hamimi oku) manasına mensubtur. En iyisi iki sakin birleştiği için fetha okumaktır ki, o zaman sûrenin ismi kılınmış ve hece harfi de hikaye edilmiş olur.

1 ﴿