29

Muhammed Allah’ın Resul'üdür. Onun yanındakiler kâfirlere karşı pek çetinler, kendi aralarında pek merhametliler. Onların rukû’ ve secde ettiklerini görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secde izinden nişanları vardır. İşte bu, onların Tevrat’taki misalidir. Onların İncil’deki misali de şöyledir: (Onlar) filizini çıkarıp da onu güçlendiren, kalınlaşıp gövdesi üzerine dikilen, çiftçinin hoşuna giden bir ekin gibidir. (Onların buna benzetilmesi) onlarla kâfirleri kızdırması içindir. Allah onlardan iman edip iyi şeyler yapanlara bir bağış ve büyük bir mükafat va’detmiştir.

"Muhammedün Resûlüllah": Şa’bî, Ebû Recâ’, Ebû’l - Mütevekkil ve Cahderi, ikisinde de nasb ile

"muhammeden Resûlallah” okumuşlardır.

İbn Abbâs da: Onun resullüğüne şahitlik etti, demiştir.

"Onun yanındakiler": Ashabını kastediyor, eşidda’ da şedid’in çoğuludur.

Zeccâc şöyle demiştir: Aslı eşdida’dır, tıpkı nasib ve ensıba’ gibi. Ancak dallar harekeli olduğu için birincisi ikincisine idgam edilmiştir.

"Men yertedde minküm” (Maide: 54) de böyledir.

"Ruhamau beynehüm": Ruhama, da rahim'in çoğuludur,

Mana da şöyledir: Onlar kâfirlere serttirler, birbirlerini ise severler.

"Onları rukû’ ve secde ederlerken görürsün": Çok namaz kılmaları ile niteliyor.

"Allah’tan lütuf isterler” o da cennettir,

"rıza isterler” o da kendilerinden razı olmasıdır. Bu sıfat cumhûra göre bütün ashap içindir. Mübarek b. Fedale de Hasen’den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Yanındakiler” Ebû Bekir'dir,

"kâfirlere serttirler” de Ömer’dir,

"kendi aralarında merhametliler” de Osman’dır,

"onları rukû’ ve secde ederlerken görürsün” Ali b. Ebû Talip’tir.

"Allah’tan lütuf ve rıza isterler” de Talha, Zübeyr, Abdurrahman, Sa’d, Said ve Ebû Ubeyde’dir.

"Nişanları” yani alâmetleri

"yüzlerindedir". Bu alâmet dünyada mıdır, yoksa ahirette midir?

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Dünyadadır,

sonra bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: O güzel tavırdır, bunu da İbn Ebi Talha rivâyetinde İbn Abbâs, demiştir. Mücâhid rivâyetinde de şöyle demiştir: O gördüğünüz şey değildir, ancak o, İslâm siması, tarzı ve alçak gönüllülüğüdür.

Mücâhid de şöyle demiştir: O alındaki nasır işareti değildir, fakat huşu, vakar ve tevazudur.

İkincisi: O abdest suyunun ve ıslak toprağın izidir, bunu da Said b. Cübeyr, demiştir. Ebû’l - Âliyye de şöyle demiştir: Çünkü onlar kumaş üzerinde değil toprağa secde ederlerdi. Evzai de şöyle demiştir: Bana ulaştığına göre o, alna yapışan topraktır.

Üçüncüsü: O solgunluktur, adamın yüzü gece solarsa, sabahleyin sararır.

Hasen Basri de şöyle demiştir:

"Yüzlerindeki simaları” sarılıktır.

Said b. Cübeyr de: Uykusuzluğun eseridir, demiştir. Şimr b.

Atâ’ da: O gece uykusuz kalmaktan dolayı yüzdeki sarılıktır, demiştir.

İkincisi: O ahirettedir,

sonra bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Onların kıyamet gününde secde yerleri diğer yerlerinden daha çok beyaz olur, bunu da Atıyye al - Avfi, demiştir. Hasen ile Zührî de bu görüştedirler. El - Avfi, İbn Abbâs’tan: Namazları kıyamet gününde yüzlerinde görünür, demiştir.

İkincisi: Onlar kıyamet gününde abdest azalan bembeyaz olarak haşrolunurlar.

"İşte bu onların misalidir": Yani sıfatı ve niteliğidir,

Mana da şöyledir: Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile ashabının Tevrat’taki sıfatı budur.

"İncil’deki misali":

Bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: Bu Tevrat’ta zikredilen misal onların İncil’de de misalidir.

Mücâhid şöyle demiştir: Onların Tevrat ve İncil’deki misali birdir.

İkincisi: Geçen misalleri Tevrat’tadır, ama İncil’deki misali de

"bir ekin gibidir” sözüdür. Bu da Dahhâk ile İbn Zeyd’in görüşüdür.

Üçüncüsü: Onların Tevrat ve İncil’deki misali bir ekin gibidir.

Bu görüşleri Ebû Süleyman Dımeşki zikretmiştir.

"Ahrece şat’ehu": İbn Kesir ile İbn Âmir, tının ve hemzenin fethi ve hemze ile "şataehu” okumuşlar; Nâfi, Ebû Amr, Hamze ve Kisâi de, tının sükunu ile "şat’ehu” okumuşlardır. Hepsi de meftuh hemze ile okumuşlardır.

Übey b. Ka’b, Ebû’l - Âliyye ve İbn Ebi Able de tının fethi, hemzenin meddi ve elifle "şetâehu” okumuşlardır.

Ebû Ubeyde: Filizi, demiştir. Eştaez zeru fehüve muştıün denir ki: Ekin yavrulamak, filiz çıkarıp çatallamaktır. "Feazerehu” onu güçlendirdi, filiz ana dal gibi oldu demektir.

İbn Âmir de fealehu gibi "feezerehu” okumuştur.

İbn Kuteybe de: Ona yardım etti ve kuvvetlendirdi, demiştir. "Festağleza” kalınlaştı, demektir. "Festeva alâ sukıhi” sûk, sak’ın çoğuludur, bu da aziz ve celil olan Allah’ın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem için getirdiği bir misaldir; o tek başına çıktı, onu ashabı ile takviye etti, tıpkı tek ekin dalını yanlarından çıkan filizlerle takviye ettiği gibi. O da büyüdü, kalınlaştı ve sağlamlaştı, İbn Kesir, hemze ile

"alâ su’kıhi” okumuş, diğerleri ise hemzesiz okumuşlardır.

Katâde şöyle demiştir: İncil’de şöyle deniyor: Bir kavim çıkacaktır, ekin gibi bitecektir.

Bu misalden kimlerin kastedildiğinde de iki görüş vardır:

Birincisi: Ekinin aslı: Abdulmuttalib’tir,

"filizini çıkardı” Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i çıkardı, demektir.

"Kalınlaştı” Ömer’le

"dikeldi” Osman’lâ

"gövdesi üzerine” Ali b. Ebû Talip’le. Bunu da Said b. Cübeyr, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

İkincisi: Ekinden maksat: Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir.  

"Filizini çıkardı” Ebû Bekir’dir.

"Onu güçlendirdi” Ömer’le

"kalınlaştı” Osman’lâ,

"gövdesi üzerine dikeldi” Ali ile.

"Ekincilerin hoşuna gider” yani mü’minlerin, demektir.

"Kâfirleri kızdırması için” O da Ömer’in Mekkelilere; bugünden sonra Allah’a gizli ibadet edilmeyecektir, sözüdür. Bunu da Dahhâk, İbn Abbâs’tan, Mübarek de Hasen’den rivayet etmiştir.

"Kâfirleri kızdırması için": Yani onları çoğalttı ve güçlendirdi ki, kâfirler onlara kızsınlar. Malik b. Enes şöyle demiştir: Kim sabahleyin kalkar da kalbinde Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabına karşı kin olursa, onu bu âyet çarpar. İbn îdris de şöyle demiştir: Onların kâfirlere yani rafizilere benzeyeceklerinden korkarım, çünkü Allahü teâlâ

"kâfirleri kızdırması için” buyurmuştur.

"Allah onlardan iman edip iyi şeyler yapanlara bir bağış ve büyük bir mükafat va’detmiştir":

Âyette geçen

"min” edatı hakkında iki görüş vardır:

Birincisi: Cinsi diğerlerinden ayırmak içindir meselâ  

"fectenibur ricse minelevsan” (Hac: 30) âyetinde olduğu gibi. Şu sözde de böyledir: Enfîk minedderahimi (dirhemlerden harca) yani masrafın o cinsten olsun demektir. İbn Enbari de, âyetin manası şöyledir, demiştir: Allah bu cinsten yani ashap sınıfından olup da iman edenlere şöyle va’detmiştir (açıkçası: Ashabın hepsi öyledir, demektir. Mütercim).

İkincisi: Bu va’din onlardan iman ve iyi amel üzerinde duranlara olduğudur.

29 ﴿