3Kadınlarından zıhar edip de sonra dediklerine dönenler, temaslarından önce bir köle azat (ederler). İşte size verilen öğüt budur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. "Sümme yeudune lima kalu": "Lima"daki lâm "ilâ” manasınadır. Mana da şöyledir: Sonra kendi nefislerine haram ettikleri zevceleriyle teması yeniden temasa azmetmekle helâl etmeye dönerlerse. Ferrâ’ da, âyetin manası şöyledir, demiştir: Dediklerinden ve dedikleri şeyi bozmaya dönerlerse. Said b. Cübeyr de, mana şöyledir demiştir: Kendi nefislerine haram ettikleri cimaa yeniden dönmek isterlerse. Hasen, Tâvûs ve Zührî: Avd cimâdır demişlerdir ki, bu da bizim dediğimiz aynı manayadır. Şâfiî de şöyle demiştir: O zıhaı dan sonra boşaması mümkün iken boşamayıp da tutmasıdır. Eğer böyle bir şey olursa, kefaret vermesi kesinleşir. Çünkü o, zıharla kadının haram olmasını kastetmiştir. Eğer bunun arkasından talâk verirse, başladığı şeye dönmüş olur. Eğer talakı telaffuz etmezse, başladığı şeye pişman olmuş olur ki, bu da eski haline dönmektir; o zaman da kefaret vacip olur. Dâvud da şöyle demiştir: O, kelimeyi ikinci kez tekrar etmektir, çünkü "dönerler” sözünün manası, lâfzı tekrar etmeyi gösterir. Zeccâc da şöyle demiştir: Bu, dili bilmeyenin görüşüdür. Ebû Ali el - Farisi de şöyle demiştir: Bunda onların iddia ettikleri gibi bir şey yoktur; çünkü dönmek daha önce yapmadığı şey için de olur. Ahirete mead denilmiştir; hâlbuki kimse önceden orada değildi. Şair Hüzeli de şöyle demiştir: Delikanlı sanki orta yaşlı birine döndü, dedikleri, Hak dışı bir şey değildi, böylece kınayan kadınlar da rahat etti. Biz de bunu "işler Allah’a döndürülür” (Bakara: 210) âyetinde şerh etmiştik. İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Kim zıhar ikinci kez telaffuz edilmeden gerçekleşmez sanırsa, bu hiçbir şey değildir. Çünkü insanlar zıharın bir lafızla gerçekleşeceğine icma etmişlerdir. Âyetin tevili şöyledir: Cahiliye halkı zıharla boşarlardı, Allahü teâlâ da İslâm’da zıharın hükmünü onlardaki hükmünden çıkardı ve "karılarına zıhar yapanlar” âyetini indirdi ki, cahiliyeye dönmeyi murat etti. "Sonra da dönerler” dedi ki, İslâm'da dönerler, yani dedikleri bu söze dönerler, demektir. "Bir köle azat etmektir": Müfessirler şöyle demişlerdir: Onların bunu yapmaları yahut bir köle azat etmeleri gerekir. Kadının imanlı olması şart mıdır? İmam Ahmed’ten bu hususta iki görüş vardır. "Temas etmelerinden önce": Bu da cimadan kinayedir. Ulema zıhar yapanın ellemek veya öpmekle istifade etmesi câiz midir, diye ihtilaf etmişlerdir. İmam Ahmed’ten bu hususta da iki görüş vardır. Ebû’l-Hasen Ahfeş, âyetin takdiri şöyledir, demiştir: "Kadınlarına zıhar yapanlar, dedikleri şeyden dolayı bir köle azat ederler", sonra da kadınlarına dönerler. Zıhar eden kefaret vermeden önce cimâ ederse, günahkar olur, kefaret de kesinleşir. Ebû Hanife de: Zıhar da kefaret de düşer, demiştir. Âlimler, üzerine vacip olan şeyi yapan kimse hakkında ihtilaf etmişlerdir: Hasen, Said b. Müseyyeb , Tâvûs, Mücâhid, İbrahim ve İbn Sîrin: Ona bir kefaret gerekir, demişlerdir. Zührî ile diğerleri de: İki kefaret gerekir, demişlerdir. Eğer: Sen bana bugün anamın sırtı gibisin, derse, günün geçmesiyle zıhar iptal olur. Bu bizim arkadaşlarımızın, Ebû Hanife, Sevri ve Şâfiî’nin görüşüdür. İbn Ebi Leyla, Malik ve Hasen b. Salih de: Sonsuza kadar zıhar yapmış olur, demişlerdir. Cariyeye zıhar yapma hususunda da ihtilaf etmişlerdir: İbn Abbâs: Cariyede zıhar yoktur, demiştir; Said b. Müseyyeb , Şa’bî, Nehaî, Ebû Hanife ve Şâfiî de böyle demişlerdir. Said b. Cübeyr, Tâvûs, Atâ’, Evzai, Sevri ve Malik de: O zıhardır, demişlerdir. Ebû Talib, İmam Ahmed’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Cariyesinden zıhar yapmış olmaz, ancak ona zıhar kefareti lâzım gelir, nitekim kadın da kocasından zıhar yaparsa, zıhar yapmış olmaz, ona zıhar kefareti lâzım gelir. Birkaç kere zıhar yapan hakkında ihtilaf etmişlerdir: Ebû Hanife ile Şâfiî: Eğer ayrı ayrı meclislerde yaparsa, ona o kadar kefaret lâzım gelir; eğer bir mecliste olursa, bir kefaret yeter, demişlerdir. Kadı Ebû Ya’lâ da şöyle demiştir: Bizim arkadaşlara göre ise, bir kefaret lâzım gelir, isler bir mecliste olsun, ister ayrı ayrı meclislerde olsun, kefaret vermedikçe böyledir. Bu da Malik’in görüşüdür. "İşte size verilen öğüt budur": Zeccâc şöyle demiştir: Bu ağırlaştırma size verilen bir öğüttür, Mana da şöyledir: Kefaretin ağırlığı zıharı bırakmanız sizin için bir öğüttür. |
﴾ 3 ﴿