11Ey o iman edenler, size: "Meclislerde genişleyin” denildiği zaman genişleyin ki, Allah da size genişlik versin. Size: "Kalkın” denildiği zaman, hemen kalkın. Allah içinizden iman edenleri yükseltir. Kendilerine ilim verilenleri ise derecelerle (yükseltir). Allah yaptıklarınızdan haberdardır. "İza kıyle leküm tefessehu fil-mecâlisi": Âsım çoğul olarak "filme-calisi” okumuştur. Zira her oturanın bir meclisi (oturduğu yeri) vardır, Mana da şöyledir: İçinizden herkes yeni gelene yer versin. Müfessirler şöyle demişlerdir: Bu, birkaç mü'min hakkında inmiştir, onlar Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in meclisine koşarlardı; muhacirler ve İslâm'a ilk girenler geldikleri zaman, mecliste yer bulamazlardı. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem de kendinden bazı şeyleri almaları için fazilet sahibi kimselerin kendine yakın oturmalarını isterdi. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem mescidin dar sofasında oturuyordu, Bedir gazilerinden birkaç kişi geldi, içlerinde de Sabit b. Kays b. Şemmas vardı; selam verdiler, kendilerine yer açılmasını beklediler; bazıları yer açtı, bazıları da öyle kaldılar. Bu da Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in hoşuna giımedi: Ey fülan, kalk, ey fülan, sen de kalk, dedi. Ayakta duran önder kimselerin sayısınca adam kaldırdı. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem, kalkanların yüzlerinde hoşnutsuzluk gördü; münafıklar bu hususta konuşup, Allah’a yemin ederiz ki, adil davranmadı, dediler; işte âyet bunun üzerine indi. Katâde de şöyle demiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in meclisinde yer kapmak için rekabet ederlerdi; biri geldiği zaman yerlerini vermezlerdi. Allah da onlara birbirlerine yer vermelerini buyurdu. Müfessirler, şöyle demişlerdir: "Tefessehu"nun manası, genişleyin, demektir. Çünkü onlar Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in etrafında sıkışarak otururlardı; başkası onun yanında yer bulamazdı. Bütün insanlar ondan eşit nasip alsınlar diye onlara başkalarına da yer vermelerini ve Bedir gazileri ve diğer önemli kimselerin üstünlüklerini göstermelerini emretti. Burada "meclis"ten ne murat edildiği hususunda da üç görüş vardır: Birincisi: O, savaş meclisidir ve harp siperleridir, bir adam savaş safına gelir, onlara: Yer verin, derdi; onlar da savaşa hırslarından dolayı bunu kabul etmezlerdi. Bu; İbn Abbâs, Hasen, Ebû’l - Âliyye ve Kurazi’nin görüşleridir. İkincisi: O, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in meclisidir, bunu da Mücâhid, demiştir. Katâde de şöyle demiştir: Bu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile özellikle onun çevresinde oturanlara aittir. Üçüncüsü: Bütün zikir meclisleridir, bu da yine Katâde’den rivayet edilmiştir. Ali b. Ebû Talib, Ebû Rezin, Ebû Abdurrahman, Mücâhid, Hasen, İkrime, Katâde, İbn Ebi Able ve A’meş de çoğul şeklinde elifle : "Tefessühü filmecalisi” okumuşlardır. "Yefsehillahu leküm": Allah da size cennette ve meclislerinde geniş yer versin, demektir. "Ve iza kıylenşuzu": Nâfi, İbn Âmir ve Hafs da Âsım’dan, şin'in ref'i ile "ünşuzu fenşuzu” okumuşlardır. İbn Kesir, Ebû Amr, Hamze ve Kisâi de, ikisinde de şin’in kesri ile okumuşlardır. "Ünşüzü"nun manası: Ayağa kalkın, demektir. İkisi de lügattir. Bu kalkmaktan ne murat edildiği hususunda da beş görüş vardır: Birincisi: O, namaza kalkmaktır; bazı adamlar bunu ağırdan alırlardı; onlara: Namaz için çağrıldığı zaman kalkın, denildi. Bu da İkrime ile İbn Abbâs’ın görüşüdür. İkincisi: O, düşmanla savaşmak için kalkmaktır, bunu da Hasen, demiştir. Üçüncüsü: O; savaş, iyiliği emir vb. gibi her türlü hayra kalkmaktır, bunu da Mücâhid, demiştir. Dördüncüsü: O, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in evinden çıkmaktır; çünkü onlar Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in evinde oturdukları zaman en son kalkan kendileri olmak için uzun otururlardı. Bu nedenle, kendilerine: Kalkın, denildiği zaman, kalkmaları emredildi. Bunu da İbn Zeyd, demiştir. Beşincisi: Mana şöyledir: Kardeşleriniz için kalkın, davranın ve yer verin. Bunu da Sa’lebî demiştir. "Allah içinizden iman edenleri yükseltir": Yani onları imanları dolayısıyla imanda ayan derecede olmayanların üzerine çıkarır, demektir. "Kendilerine ilim verilenleri ise derecelerle yükseltir” alim olmayanların üzerine. Bu yükseltme dünyada mıdır yoksa ahirette midir? Bunda da iki düşünce vardır: Birincisi: Bu, cennetteki derecelerin yükselmesini haber vermektedir. İkincisi: O dünyadaki yerlerinin yükselmesidir; o zaman dereceleri din ve ilimdeki faziletlerine paralel olarak yükselir, İbn Mes’ûd şöyle derdi: Bu âyeti iyi anlayın ve sizi ilme teşvik etsin, çünkü Allah alim mü'mini alim olmayanın üzerine fazla derecelerle yükseltecektir. |
﴾ 11 ﴿