9

Ey o iman edenler, Cuma günü namaza çağrıldığı zaman Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Bu, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.

"Namaza çağırıldığı zaman": Bu, imam minbere çıkıp da oturduğu zaman okunan ezandır. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bundan başka ezan yoktu. Minbere oturduğu zaman Bilal mescidin kapısında ezan okurdu. Ebû Bekir ve Ömer zamanlarında da beyleydi. Osman zamanında insanlar çoğalınca "Zevra” denen evinin kapısında ezan okunmasını emretti, minbere oturduğu zaman bir ezan daha okunurdu.

"Namaz için” yani namaz vakti için, demektir.

"Cumua” kelimesinde de üç lügat vardır:

Cimin ve mimin zammıdır (cumua) bu da cumhûrun okuyuşudur. Cimin zammı ile mimin sükunudur Icum'a), Ebû Abdurrahman es - Sülemi, Ebû Recâ’, İkrime, Zührî, İbn Ebi Leyla, İbn Ebi Able ve A’meş de böyle okumuşlardır. Cimin zammı ve mimin fethi (cumaa), Ebû Miclez. Ebû’l - Âliyye, Nahi, Adiy b. Fadl da Ebû Amr’dan böyle okumuşlardır.

Zeccâc şöyle demiştir: Kim mimin sükunu ile okursa, iki zamme dile ağır geldiği için hafifletmek istemiştir. Mimin fethinin manası da, insanları toplayan gün demektir; nitekim çok lânet eden için: Luane, çok gülen için de: Duhake, denir.

Bu güne Cuma denmesinde de üç görüş vardır:

Birincisi: Çünkü onda Âdem’in yaratılması toparlanmıştır, Selman'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem bana: "Cuma nedir bilir misin?” dedi. Ben de: Hayır, dedim,

"Onda atan Âdem toplandı, yani yaratılması o günde tamamlandı, dedi.

İkincisi: İnsanların o gün namaz için toplanmalarındandır.

Üçüncüsü: Mahlukatın o günde toplanmasındandır; çünkü o günde varlığın yaratılması bitirilmiştir.

Ona ilk defa Cuma diyen hakkında da iki görüş vardır:

Birincisi: Ona Ka’b b. Luey bu adı vermiştir, Cuma gününe daha önce

"Arube” derlerdi. Bunu da Ebû Seleme, demiştir. Şöyle de denilmiştir: Ona bu adın verilmesi, Kureyş’in onda toplanmasındandır.

İkincisi: Ona ilk defa bu ismi ensar vermiştir, bunu da İbn Sîrin, demiştir.

"Allah’ın zikrine koşun":

Bu koşmada da üç görüş vardır:

Birincisi: O yürümektir, bunu da İbn Abbâs, demiştir. İbn Mes’ûd "femdu (ilerleyin) şeklinde okur ve eğer "fesav” okursam, ridam düşünceye kadar koşmam lâzım, derdi.

Atâ’ da: O yürümek ve namaza gitmektir, demiştir.

İkincisi: Koşmaktan maksat çalışmaktır, bunu da İkrime, Kurazi ve Dahhâk, demişlerdir. Bu durumda mana şöyle olur: Kendinizi boşaltarak ve temizlik vb. şeyler yaparak Allah’ı zikretmeye çalışın.

Üçüncüsü: O kalp ile niyettir, bunu da Hasen, demiştir.

İbn Kuteybe de: O niyet ve ciddiyetle girişmektir, demiştir.

"Allah’ın zikrinden” ne murat edildiği hususunda da iki görüş vardır:

Birincisi: O namazdır, bunu da çoğunluk, demiştir.

İkincisi: İmamın hutbesidir, bunu da Said İrin Müseyyeb, demiştir.

"Alışverişi bırakın": Yani o vakitte ticaret yapmayın, demektir. Bize göre ezan vaktinde alışveriş yapmak câiz değildir, cuma kılması farz olanın yaptığı alışveriş hükümsüz olur; İmam Malik, çoğunluğa mahalefet ederek böyle demiştir.

Cuma şehirde olup da müezzini duyana vaciptir, Ancak müezzinin sesinin gür, havanın da sakin olması şarttır.

İmam Malik bunu bir fersahla sınırlamıştır.

İmam Ahmed’ten de sınırlama hususunda benzeri görüş rivayet edilmiştir. Cuma köydekilere vaciptir.

Ebû Hanife ise ancak şehirdekilere vacip olur, demiştir. Şehir halkının cumayı şehre yakın kırsalda kılmaları câizdir, Şâfiî buna muhalefet eder. Cuma kırktan az kişiyle kılınmaz.

İmam Ahmed’in ise: En az elli kişi olmalıdır, dediği rivayet edilmiştir. Ondan: En azı üç kişidir, dediği de rivayet edilmiştir.

Ebû Hanife ise: İmam ve üç kişi ile kılınır, demiştir. Cumada sayı şarttır, Ebû Hanife, iki rivâyetin birinde: Tek başına da hutbe okumak câizdir, demiştir. Kölelere cuma vacip midir? Bunda da İmam Ahmed’ten iki rivayet vardır. Bize göre: Eğer yedekçisi (yardımcısı) varsa âmâya da cuma vaciptir.

Ebû Hanife bunu kabul etmez. Cuma köle ve yolcularla kılınmaz, Ebû Hanife buna da muhalefet eder. Cuma ve iki bayram sultanın izni olmadan vacip olur mu? İmam Ahmed’ten iki rivayet vardır. İhtiyaç olduğu zaman bir beldede iki yerde cuma kılmak câizdir. Malik, Şâfiî ve Ebû Yûsuf: Ancak bir yerde câiz olur, demişlerdir. Cuma zevaldan önce kılmabilir, çoğunluk ise bunu kabul etmez. Bayram cumaya rastlarsa Cuma’nın da yerine geçer mi?

Şa’bî ile Nehaî bunu kabul etmişlerdir. Çoğunluk ise olmaz, der. Özürlüler için cumayı cemaatle kılmaları müstehaptır.

Ebû Hanife ise: Mekruhtur, demiştir. Cuma günü zevaldan sonra sefere çıkmak câiz değildir.

Ebû Hanife: Câizdir, demiştir. Şafak söktükten sonra sefere çıkmak câiz midir? İmam Ahmed’ten iki rivayet vardır.

İmam Ahmed’ten: Cuma günü ancak cihada çıkmak câizdir, dediği de rivayet edilmiştir.

Ebû Hanife: Her yolculuk için câizdir, demiştir. Şâfiî de: Asla câiz olmaz, demiştir.

Cumada hutbe şarttır. Dâvud ise: Müstehaptır, demiştir. Hutbede abdest şart değildir, Şafi iki görüşünden birinde buna muhalefet eder. Hutbeyi ayakta okumak şart değildir; Şâfiî buna da muhalefet eder. İki hutbe arasında oturmak da vacip değildir. Şâfiî buna da muhalefet eder.

Hutbede hamdele, peygamber, sallallahu aloylıi ve sellem’e salâvat getirmek, bir âyet okumak ve va’zetmek de şarttır.

Ebû Hanife ise: Bir tesbih getirerek hutbe okumak câizdir, demiştir.

İki hutbe de vaciptir. İkinci hutbede okumak şarttır, Şâfiî buna muhalefet eder.

İmam minbere çıktığı ve halka yüzünü döndüğü zaman selam verebilir, Ebû Hanife ile İmam Malik buna muhalefet ederler. Hutbe dinlerken konuşmak haram mıdır? İmam Ahmed’ten iki rivayet vardır. Dinleyiciye haramdır da hutbe okuyana değil. Hutbeye başlamadan önce ve hutbeyi bitirdikten sonra konuşmak mekruh değildir, Ebû Hanife’ye göre ise mekruhtur.

İmam hutbe okurken tahiyyetül mescit namazı kılmak müstehaptır, Ebû Hanife ile Malik buna muhalefet ederler.

Bir kimsenin hutbe okuyup bir başkasının da namaz kıldırması câiz midir? İmam Ahmed’ten bu konuda iki rivayet vardır.

"Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz” Yani eğer en iyisini bilirseniz, demektir.

9 ﴿