8Ey o iman eden kimseler, Allah’a samimi bir Tevbe ile Tevbe edin. Rabbinizin kötülüklerinizi örtmesi ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere girdirmesi umulur. O günde ki, Allah Peygamberi ve onunla beraber iman edenleri perişan etmez. Nurları önlerinde ve sağlarında koşar. "Rabbimiz, nurumuzu tamamla ve bizi bağışla. Şüphesiz sen her şeye kadirsin” derler. "Tubu ilallahi tevbeten nasuha": Ebû Bekir, Âsım'dan, Harice de Nâfi’den, nunun zammı ile "nusuha” okumuşlar; diğerleri de fethi ile okumuşlardır. Zeccâc şöyle demiştir: Kim feth ile okursa, tevbenin sıfatı olur, manası da: Çok samimi tevbe ile demek olur. Feul kalıbı sıfatta mübalağa içindir: Keciilün sahurun ve şekurun denir ki: Çok sabırlı ve çok şükürlü, adam, demektir. Kim zamme ile okursa, manası: O Tevbede samimi olurlar demektir. Bir başkası da şöyle demiştir: Kim zamme ile okursa: Nefsiniz için samimi Tevbe demek istemiştir. Ömer b. Hattab da şöyle demiştir: Tevbe-i nasuh: Kulun bir daha dönmemek üzere Tevbe etmesidir. Hasen Basri’ye tevbe-i nasuhu sordular, o da şöyle dedi: Kalp ile pişman olmak, dille istiğfar etmek, organlarla yapmamak ve bir daha dönmemeye azmen cezmen kastetmektir. İbn Mes’ûd da, tevbe-i nasuh: Bütün günahları siler süpürür, demiş ve hu âyeti okumuştur. "Yevme lâ yuhzillahün nebiyye” biz de hizy’in manasını Al-i İmran 192, "nuruhum yesa beyne eydihim ve bieymanihim"in manasını da Hadid: 12’de beyan etmiştik. "Rabbimiz nurumuzu tamamla, derler": Bu da şöyle olur: Mü’minler, münafıkların nurlarının söndüğünü gördükleri zaman Allahü teâlâ’dan nurlarını tamamlamasını ve o sayede kendilerini cennete ulaştırmasını isterler. İbn Abbâs da şöyle demiştir: Kıyamet gününde kendisine nûr verilmeyecek kimse yoktur; ama münafığın nûru söner, mü'min de nurunun sönmesinden endişe eder, işte onlar: "Rabbimiz, nurumuzu tamamla” derler. |
﴾ 8 ﴿