16"İşte onlar, hidâyete karşılık sapıklığı satın almışlardır. Ancak onların ticareti kâr etmemiştir. Onlar doğruya da ulaşamamışlardır". Hidayet mukabilinde sapıklığı satın almak, o sapıklığı hidayete tercih etmek ve onu hidayetle değiştirmektir. Şayet, "Onlar hidayette olmadıkları halde, nasıl hidayet mukabilinde sapıklığı satın almışlardır?" denilirse, biz deriz ki: Onlar, bu hidayeti elde etmeleri mümkün olduğu için, sanki bu ayet ellerindeymiş "gibi kabul edilmişlerdir. Onlar, bu hidayeti terkederek sapıklığa yönelince, böylece hidâyete karşılık sapıklığı satın almışlardır. zulüm, doğrudan ayrılma, ve hidâyete erememe (hidayeti yitirme) manalarını ifade eder. Bu sebeple, dinde doğru olan şeyden çıkmak anlamını ifade için, "istiare" yoluyla kullanılmıştır. Cenâb-ı Hakk'ın "Onların ticaretleri kâr etmedi" ayetinin manası ise, "onlar ticaretlerinde kâr sağlayamadılar" cemektir. Burada iki sual bulunmaktadır: Birinci sual: Zarar etme işi, ticaret yapanlara ait olduğu halde, niçin ticaretin kendisine isnad edilmiştir? Bunun cevabı şudur: Bu terkîb isnâd-ı mecazî bir terkiböir. Bü tür isnâd ise, fiilin gerçek failine değil de, fiilin kendisiyle ilgisi bulunan şeylere isnâd edilmesidir.. Meselâ, ticaret ile müşteri arasındaki ilgi gibi. İkinci sual: Farzet ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın almak, değiştirmek manasında mecaz olarak gelmiştir. Ama "kazanç" ve " ticaret" kelimelerinin aynı yerde getirilmelerinin manası nedir? Halbuki burada, gerçek anlamda bir alış-veriş olmamıştır? Buna cevâbımız şudur: Bu mecaz işini kuvvetlendiren ve onu güzelleştiren bir başka husustur. Nitekim şair "Kerkenez kuşunun kara kargaya galib gelip onun yuvasında yuva yaptığını görünce, (bundan dolayı) kalbim heyecanlandı (bir iç geçirdim)" demiştir. Şair, burada, saçların ağarmasını (ihtiyarlık) kerkenez kuşuna; siyah saçlarını ise, kara kargaya benzetince, bunun hemen peşinden, bununla ilgili olan "yuva yapmak" ve "yuva"kelimelerini getirmiştir. Burada da böyledir; Cenâb-ı Hak, "satın alma" lafzını zikredince, onların zarar ettiklerini temsil ve alışverişlerinin hakikatini tasvir etmek için, bu alışverişe benzeyen ve onunla ilgili şeyi de peşinden getirdi. Cenâb-ı Hakk'ın "Onlar hidâyete ermemişlerdir " sözüne gelince, bunun manası şudur: Ticâret erbabının ticaretlerinden iki şeyi elde etmek isterler: Sermayeyi korumak ve kâr elde etmektir. Bu münafıklarsa, her ikisini de kaybetmişlerdir, çünkü onların sermayeleri her türlü engelden uzak olan akıllandır. Onlar, bu sapıklıklara inanınca, onların elde ettikleri bu bozuk inançları gerçek inancı araştırmalarına mani olmuştur. Katâde şöyle demiştir: "Münafıklar, hidayetten sapıklığa, taatten ma'siyete, birlikten (cemaat) bölünmeye, emniyetten korkuya ve sünnetten bid'ate geçmişlerdir." Allah en iyisini bilendir. |
﴾ 16 ﴿