100

"Onlar ne zaman bir ahfd (söz) verseler, içlerinden bir grub o sözü bozup atrvermedi mi? Hayır onların çoğu imân etmezler" .

Bil ki bu, yahudilerin çirkin fiillerinden bir diğer çeşittir. Bu ayetle ilgili olarak birçok mesele vardır:

“Eve kullemâ”daki Vâv Harfinin İ'rabı

Allah'ın, sözündeki vâv harfi başına İstifham (soru) hemzesi gelmiş olan atıf vâvıdır. Bu vâv harfinin zâid olduğu da söylenmiştir ki dakı bu doğru değildir. Çünkü onun ayet içinde ifâde ettiği bir mana olunca zâid olduğuna hükmetmek caiz olmaz.

İkinci Mesele

Keşşaf sahibi şöyle demiştir: Bu vâv, başında bulunduğu cümleyi mahzuf bir cümleye atfetmek içindir. Buna göre mana şöyledir: "Ayetleri ve apaçık delilleri inkâr edip, her nezaman bir ahid verdiklerinde... mı yaptılar?" Ebu's Semmâk bir önceki ayetteki, (......) kelimesini manasında alarak, vâv harfini sakin olarak, (......) şeklinde okumuştur. Buna göre sanki şöyle denilmiştir: "Bunları ancak fâsıklık yapmış olanlar veya birçok defa Allah'a verdikleri sözü bozanlar inkâr eder." Ayrıca, (......) kelimesi, (......) şeklinde de okunmuştur.

Üçüncü Mesele

Ayetteki istifhamdan (sorudan) maksad, onların yapmaya cüret ettikleri şeyi yadırgayıp bunun ne kadar büyük bir kusur olduğunu göstermektir. Çünkü böyle birşey bu lâfızlarla söylenildiği zaman, bu ifâde o şeyin çirkinliğini ortaya koyma ve azarlama hususunda daha beliğ ve etkili olur.

Cenâb-ı Hak, sözü ile, ardarda gelen ve nakzedip terkettikleri birçok ahde (sözlerine) işaret etmiş, dahası bu sözde durmamanın onlarda bir âdet haline geldiğini bildirmiştir. Cenâb-ı Allah sanki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i, kendisine nazil olan ayetleri yahudiler inkâr ettikleri zaman, böyle birşeyin onlardan ilk kez vâki olmadığını, aksine bunun onların huyu, onların ve -daha önceki ayetlerde zikredildiği gibi- Allah'a verdikleri ahidlerini defalarca bozmuş olan atalarının bir âdeti olduğunu beyan etmek suretiyle teselli etmek istemiştir. Çünkü itirazına alışılmış birinin muhalefet etmesi, böyle bir âdeti olmayan birinin itiraz etmesi kadar insana ağır gelmez.

İsrailoğullarından Alınan Ahid

"Ahid" ile ilgili birkaç izah vardır:

a) Allahü Teâlâ, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nübüv- vetîni ve şeriatının doğruluğunu gösteren delilleri açıklayınca bu, âdeta Allah'ın ortaya koyduğu ahdi, .onların bu delilleri kabul etmesi de Allah ile yapmış oldukları bir sözleşme (muahede) olmuştur.

b) Ahid, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e peygamberlik gelmezden önce söylemiş oldukları, "Eğer Allah'ın peygamberi zuhur ederse, andolsun ki biz ona iman edeceğiz ve müşrikleri yurtlarından çıkaracağız" sözleridir.

c) Onların, Allah ile çokça ahid yapıp, sonra da bu ahidleri bozmalarıdır.

d) Yahudiler, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) aleyhinde hiçbir kâfire yardımcı olmayacakları hususunda söz vermişler, sonra bu sözlerinden dönerek Hendek savaşında O'na karşı Kureyş müşriklerine yardım etmişlerdir. Kâdî şöyle demiştir: Bu rivayet eğer doğru ise, onun bu ayetin hükmüne dâhil olması imkansız değildir, fakat ayeti sırf bu olaya vermek uygun değildir. Aksine doğruya en yakın olan, bu ayetten kastedilenin daha önce bahsedildiği gibi, yahudilerin Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleriyle ilgili olmasıdır. Durum böyle olunca ayetin manasını daha önceki semavî kitapların ihtiva etmiş olduğu ahdi ve, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sözü ile nübüvvetinin doğruluğuna delâlet eden aklî delilleri nakzetmek, itibara almamak manasına hamledilmesi daha kuvvetlidir:

Beşinci Mesele

Cenab-ı Hak, " Birgrub o sözü bozup alıverdi" demistir, çünkü Allah ile ahidleşenler arasında iman eden veya imân edebilecek olan kimseler de vardı. Ancak bu hepsinin vasfı olmadığı için, içlerinden onu kabul etmeyenler zikredilmiştir.

Bu ahdinde durmayan grubun azınlıkta olduğu zannedilebilir diye, Cenâb-ı Allah onların çoğunluk olduğunu açıklamış ve, "Hayır, onların çoğu imân etmezler" buyurmuştur. Bu ifâde hakkında da iki görüş vardır:

a) Yani, bu fâsıkların çoğu hased ve kıskançlıklarından ötürü seni asla tasdik etmezler.

b) "İman etmezler, " yani kendi kitaplarını tasdik etmezler. Çünkü onlar kavimleri içerisinde, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e karşı münafıklık yapanlar gibi idiler. Onlar da kendi kavimlerine, kitaplarına ve peygamberlerine imân ettiklerini söylüyorlar fakat bu sözlerinin gereğini ve icâbını yapmıyorlardı.

100 ﴿