71

'Ey iman edenler, korunma tedbirinizi alın da, küçük kıtalar halinde harbe çıkın, yahut toptan seferber olun"

Bil ki Cenâb-ı Hak, hem kendisine hem de Resulüne tâatte bulunmaya teşvik ettikten sonra, tâatların en zoru ve kendileriyle dini takviye etmenin gerçekleştiği şeylerin enbüyüğü olduğu için, daha önce zikredilmiş olan cihaddan tekrar bahsederek "Ey iman edenler, korunma tedbirinizi alın da.." buyurmuştur. Bu âyetle ilgili birkaç mesele vardır:

Birinci Mesele

Âyette geçen kelimeleri, tıpkı "iz, eser, alâmet", "misil, denk " kelimelerinde olduğu gibi, aynı manaya gelirler. Nitekim, bir kimse korkutan bir şeye karşı uyanık olup, ondan sakındığı zaman, denilir. Böylece bu kimse, korunma tedbirini, kendisiyle canını koruyup muhafaza ettiği bir aleti saymıştır. Buna göre âyet-i kerimenin manası, "Düşmandan sakının, onlara karşı tedbirinizi alın, onların size zarar vermesine imkân vermeyin" şeklinde olur. Bu açıklamayı, Keşşaf sahibi yapmıştır. Vahidî (r.h), bu hususta şu iki görüşün bulunduğunu söylemiştir:

a) Buradaki, (korunma tedbiri..) kelimesinden maksat, silahtır. Buna göre mana, "silahlarınızı alınız.." şeklinde olmuş olur, Silah burada, (......) kelimesiyle ifade edilmiştir. Yani, "Silahınızı alınız ve korununuz, sakınınız..." demektir.

b) ifadesinin manası, "düşmanınızdan sakınınız..." demektir. Çünkü, sakınmayı emretmek, "silâhı ele alma" emrini ihtiva eder. Çünkü silâhı ele almak, düşmandan sakınmak demektir. Bu yorum da birincisi ile aynı kapıya çıkar. Binaenaleyh, birinci görüşe göre, silahı ele alma emri sarih ve açık; ikinci görüşe göre ise sözün fehvasından anlaşılmaktadır.

İkinci Mesele

Bir kimse şöyle diyebilir: Cenâb-ı Hakk'ın, kendisinden sakınılmasını emrettiği o şey, eğer olacaksa, bu sakınma bir fayda vermez; yok eğer olmayacaksa, sakınmaya hiç gerek yok... Binaenaleyh, her iki takdire göre de sakınmayı emretmek abestir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den de, "Takdir edilen şey, mutlaka olur; binaenaleyh, onu endişe etmek gereksizdir" Bu manadaki bir hadis için bkz. Keşfu'l-hafa, II/374. dediği rivayet edilmiştir. Yine, "Tedbir, kaderin önüne geçemez" de denilmiştir. Buna göre biz deriz ki, eğer bu söz doğru olursa, şer'î hükümlerle amel etmenin gerektiğini söylemek bâtıl ve yanlış olur. Çünkü bu durumda şu söylenebilir: Eğer insan, Allah'ın kaza ve kaderinde saîd (cennetlik) olan kullardan ise, o takdirde iman etmesine lüzum kalmaz. Yok eğer, o şakî olan (cehennemlik) kimselerden ise, kendisine, iman edip itâatta bulunması herhangi bir fayda vermez. Bu ise, teklifin hiç olmayacağı neticesine götürür. Bu soruya gerçek anlamda şöyle cevap verilebilir: Her şey, kadere göre tahakkuk edince, sakınmayı emretme işi de kaderin içine dahil olmuş olur. Binaenaleyh, "sakınmada, tedbir almada ne fayda bulunmaktadır?" diyen bir kimsenin sözü de, çelişki teşkil eden bir söz olmuş olur. Zira, tedbir alıp sakınmak da kaderin bir parçası olunca, o zaman sakınmayı, tedbir almayı eleştiren bu sorunun ne faydası olur?

Nafir ve Sübat Kelimenin İzahı, Seferberlik Emri

Hak teâlâ'nın, "Harbe çıkın" ifadesidir. İnsanlar, düşmanla savaşmak için harekete geçip, savaşmak için çıktıklarında, (......) devlet reisi de, insanları savaşa çıkmaya çağırıp, onları savaşmaya davet ettiğinde, (seferberlik ilan ettiğinde), "Devlet reisi, düşmanla savaşmaları için insanları savaşmaya çağırdı, onlar da davete icabet edip sefere çıktılar, sefere çıkıyorlar" denilir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, "Sizden savaşa katılmanız istendiğinde, savaşa katılın, sefere çıkın" şeklindeki hadisi de bu anlamdadır Savaşa katılan topluluğa denilir. "Falanca, ne kervanda, ne de savaşa katılanlar arasında bulunmaz.." darb-ı meselinde de bu anlamdadır. Arap dilcileri şöyle demişlerdir: Bu kelimenin aslı, korkmak, feryâd ü figan edip sığınmak anlamına gelen kelimelerinden gelmektedir. Bir kimse bir şeye sığındığı zaman, ve yine bir kimse bir şeyden korkup ondan hoşlanmadığında, . Buna göre âyetin manası, "düşmanınızla savaşmaya yönetip, bu yola başvurunuz" şeklinde olur.

Dördüncü Mesele

Bütün dil alimleri, burada geçen, (......) kelimesinin, "ayrı ayrı cemaatler" manasına geldiğini söylemişlerdir ki, bunun müfredi (......) kelimesidir.Bu kelimenin aslı ise, "Onu topladım" anlamında olan ifâdesinden gelmektedir. Yine, bir kimse bir kimseyi medh-ü sena ettiğinde, "Falancayı övdüm" denilir. Bunun te'vîli şöyle yapılır: Bu, "Onun iyiliklerini bir araya toplayıp, sayıp dökdü" demektir. Buna göre Cenâb-ı Hakk'ın, buyruğunun manası, sizler düşmanla savaşa, ya ayrı ayrı birlikler, peşpeşe giden seriyyeler halinde veyahut da topluca, yani tek bir alay halinde gidiniz..." şeklinde olur. Şairin şu sözünde murad ettiği mana da budur:

"Topluluklar ve tek tek olarak ona doğru uçtular..." Hak teâlâ'nın "Fakat korkarsanız, o halde, yürüyerek, yahut binekli olarak küm..." (Bakara, 239) ifâdesi de böyledir. Yani "Sizler, bu iki halden hangisinde bulunursanız, yine namazınızı kılın..." demektir.

Ağır Davranıp Seferberlikten Geri Duranlar

71 ﴿