8"Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şâhidlik edenler olun. Bir kavme olan kininiz, sizi adalet yapmamaya sevk etmesin. Adaleti uygulayın bu takvaya en yakın olan şeydir. Allah'a saygılı olun. Şüphesiz Allah ne yaparsanız, hakkıyla haberdârdır". Bu ilahî buyruk da önceki âyetlere bağlı bir ifâde olup, bundan maksad, mükellef oldukları şeylere boyun eğip, onları yerine getirmeye teşviktir Bil ki mükellefiyetler ne kadar çok olsa da, şu iki ana grupta toplanırlar: a) Allah'ın emirlerine saygı duymak... b) Mahlûkâta (insanlara) karşı şefkatli olmak... Buna göre âyetteki, "hakkı ayakta tutanlar (olun)" emri, birinci kısma, yani Allah'ın emrine saygı duymaya işarettir. Allah için "kavvâmûn" (ayakta olmak, ayakta tutmak) olmanm kulluğu ortaya koyup, Rubûbiyyete saygı duyma gibi, yerine getirilmesi heryerde hakkı Allah için ayakta tutmak demektir. Âyetteki, "adaletle şâhidlik edenler olun" buyruğu da insanlara şefkatli olmaya işarettir. Bu ifâde ile ilgili iki görüş vardır: a) Atâ, "Şahitlik ederken sevdiklerinin ve akrabalarının tarafını tutma, düşmanların ve muhaliflerinin lehine olacak şahadetini de onlardan esirgeme" demiştir. b) Zeccac, "Bunun mânası, "Allah'ın dinini açıklamak suretiyle adaletle şâhidlik edenler olun" demektir. Çünkü şâhid, şâhidlik ettiği hususu açıklayan kimsedir" demiştir. Bir Tarafa Duyduğunuz Kin Sizi Adaletten Uzaklaştırmasın Cenâb-ı Hakk'ın "Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin" demektir. Bu ifadenin takdiri, "Onlar hakkında adalet yapmamanıza sebep olmasın" demektir. Fakat sözden anlaşıldığı için, (onlar hakkında) lafzı hazfedilmiştir. Bu âyetle ilgili şu iki açıklama yapılmıştır: a) Bu emir, herkes için olup, manası "Herhangi bir kavme olan kininiz, sizi, onlara zulmetmeye ve onlara karşı haddi aşmaya götürmesin, aksine size kötülük etseler ve sizi korkutsalar da veya size iyilik etseler de, onlar hakkında âdil olunuz" demektir. İşte bu umûmi bir hitap olup, Allahü teâlâ'nın, herkese adalet ve insafla hükmetmelerini, haksızlık, zulüm ve eziyeti bırakmalarını emretmesi mânasına gelir. b) Bu emir, kâfirlere karşı davranışla ilgilidir. Çünkü bu âyet, Kureyş kâfirleri, müslümanların Mescid-i Harama girmelerine mâni oldukları zaman nazil olmuştur. Eğer, "Bu müslümanların müşriklere zulmetmeleri nasıl anlaşılacak? Zaten müslümanlara onları öldürüp, çoluk çocuklarını esir ve cariye etme, mallarını alma emri verilmiştir?" denirse, biz deriz ki: Müslümanların, müşriklere pek çok yönden zulmetmeleri mümkündür. Meselâ: a) Kâfirler müslüman olduklarını açıkça söyledikleri halde, müslümanlar bunu kabul etmeyerek (zulmedebilirler). b) Babalarını üzmek için, henüz mükellef olmayan küçük çocuklarını öldürerek (zulmedebilirler). c) Onlara "müsle" (çeşitli organlarını keserek işkence) yapmak suretiyle (zulmedebilirler). d) Onlara, verdikleri sözü ve anlaşmayı bozarak (zulmedebilirler). Birinci açıklama daha uygundur. Sonra Allahü teâlâ, "Adaleti uygulayın bu takvaya en yakındır" buyurmuştur. O, mü'minleri önce, bir topluluğa olan kinlerinin kendilerini adaletsizliğe sevketmesinden nehyetmiş, sonra da yeni bir cümle ile, bu hususu te'kid etmek için, adaletle davranmalarını açıkça emretmiş, daha sonra da adaletti olmalarının sebebini, "Bu, takvaya en yakın olan şeydir" diye belirtmiştir. Bunun bir benzeri de, "Affetmeniz, takvaya daha yakındır" (Bakara, 237) âyetidir. Bu ifâde ile ilgili şu iki izah vardır: a) "Allah'a âsî olmaktan (sakınmaya), daha yakın ve uygundur" demektir. b) "Allah'ın azabından ittikaya (korunmaya) daha uygun ve yakındır." Bu ifâdede, Allah düşmanı kâfirlere karşı, adaletle davranmanın vacip olduğu hususunda, önemli bir uyarı vardır. Binâenaleyh Allah dostu ve sevgilisi mü'minlere karşı adaletle davranmanın vacip oluşunun derecesi artık buna kıyas edilmelidir. Sonra Cenâb-ı Hak, itaatkâr kullarına bir vaad, günahkâr kullarına bir va'îd olarak "Allah'a saygılı olun, şüphesiz ki Allah ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır" buyurmuştur. Bu, "Allah herşeyi bilendir. Binâenaleyh hiçbir haliniz O'na saklı kalmaz" demektir. İman Edip İyi İşler Yapanların Mükâfatı |
﴾ 8 ﴿