76"De ki: "Allah'ı bırakıp da, size ne bir zarar, ne de bir fayda yapmaya gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Halbuki işiten ve bilen, Allah'ın ta kendisidir". Daha sonra Cenâb-ı Hak, "De ki: "Allah'ı bırakıp da, size ne bir zarar, ne de bir fayda yapmaya gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz?" buyurmuştur. Bu da, hristiyanların görüşünün yanlış olduğuna bir başka delil olup çeşitli deliller ihtiva eden bir ifâdedir. a) Yahudiler, Hazret-i İsa'ya düşmanca davranıyor ve ona, kötülük yapmaya yönetiyorlardı. Buna karşılıksa, Hazret-i İsa onlara hiç bir zarar veremiyordu; yine O'nun havarileri, arkadaşları ve dostları, O'nu seviyorlardı ama buna rağmen Hazret-i İsa, onlara hiçbir dünyevî fayda temin edemiyordu. Binâenaleyh zarar vermekten ve fayda temin etmekten aciz olan kimsenin, bir ilâh olması nasıl düşünülebilir? b) Hristiyanlara göre yahudıler Hazret-i İsa'yı çarmıha germişler ve O'nun kaburgalarını paramparça etmişlerdi. Hazret-i İsa susayıp, onlardan su isteyince de, onlar O'nun burun deliklerine sirke dökmüşlerdi. İşte bu derece zayıf olan bir kimsenin, bir ilâh olması nasıl makul ve akla uygun olabilir? c) Âlemlerin ilâhı olanın, kendisi dışındaki her şeyden müstağni; kendisi dışındaki her şeyin de O'na muhtaç olması gerekir. Şayet Hazret-i İsa böyle olsaydı, O'nun Allah'a ibâdetle meşgul olması imkânsız olurdu. Çünkü ilâh olan başka bir şeye tapmaz. İlâha ibâdet edense, ancak kuldur. Hazret-i İsa'nın ibâdetlere ve taâtlere devam etmiş olduğu tevatür yoluyla bilinince, biz, O'nun bunları, faydaları temin, zararı da def etme hususunda başkasına muhtaç olduğu için yapmış olduğunu anlamış oluruz. Bu durumda olan kimse, nasıl kullara fayda ulaştırmaya ve onlardan zararları savuşturmaya kadir olabilir? Bu durumda olduğuna göre, O da, diğer kullar gibi bir kuldur. İşte bu, Cenâb-ı Allah'ın naklettiği gibi, Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm)'in babasına, "Niçin duymayan, görmeyen ve senin hiçbir ihtiyacına cevap vermeyen (putlara) ibadet ediyorsun?" (Meryem, 43) diyerek getirdiği delilin aynısıdır. Sonra Cenâb-ı Allah, "işiten ve bilen, Allah'ın tâ kendisidir" buyurmuştur. Bundan murad, bir tehdid-i ilahîdir. Bu, "Allah sizin inkârınızı hakkıyla duyan ve kalblerinizdeki şeyleri bihakkın bilendir" demektir. Dininizde Taşkınlık Etmeyin, Sapkınlara Uymayın  | 
	
﴾ 76 ﴿