82

"İnsanların, iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetlisi, andolsun ki Yahudilerle, Allah'a eş koşanları bulacaksın. Onların, iman edenlere sevgi bakımından daha yakınını da, andolsun, "Biz nasranîleriz" diyenleri bulacaksın. Bunun sebebi şudur: Çünkü onların içinde keşişler, rahipler vardır ve onlar, büyüklenmek istemezler".

Bil ki Allah, ehl-i kitap olan yahudi ve hristiyanlarla ilgili olarak zikretmiş olduğu şeyleri zikredince, bu âyette de, yahudilerin müslümanlara daha fazla düşman olduklarını belirtmiştir. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Hak yahudileri, düşmanlık hususunda, müşriklerle eş tutmuş, hatta onların, düşmanlık konusunda müşriklerden de katı olduğuna dikkat çekmiştir. İşte bu sebepten dolayı da yahudileri müşriklerden önce getirmiştir. Yemin ederim ki, onlar gerçekten böyledirler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den de "İki Yahudi bir müslümanla başbaşa kalmaya görsünler; onlar mutlaka o müslümanı öldürmeye kastederler" Keşfu'l-Hafa, 2/187. dediği rivayet edilmiştir.

Müslümanlara En Yakın Olanlar Kendini Dîne Vermiş Hristiyanlardan Çıkar

Allahü teâlâ bu âyette, hristiyanların, yahudilerden daha yumuşak huylu olduğunu ve bu sebeple de müslümanlara daha yakın olduğunu belirtmiştir. Burada iki mesele vardır:

Birinci Mesele

İbn Abbas, Said İbn Cübeyr, Ata ve Süddî: "Bu âyetle Necaşî ve Habeşistan'dan Hazret-i Peygamber'e gelerek O'na iman eden kavmi murad edilmiştir. Müslümanlara düşmanlıkları apaçık iken bütün hristiyanlar murad edilmemiştir" demişlerdir.

Diğerleri ise şöyle demişlerdir: "Yahudilerin inançlarına göre, dinî bakımdan kendilerinden olmayan kimselere, hangi yol ve şartla olursa olsun, kötülük yapmak kendilerine farzdır.. Eğer, öldürmeye güçleri yeterse, öldürürler; yapamazlarsa, malları gasbetmek, hırsızlık yapmak veyahut da çeşitli hile, tuzak ve desiseler kurarak bunu yapmaya çalışırlar.. Ama hristiyanlara gelince, onların inançları böyle değildir. Aksine onların dinine göre başkalarına eziyyet etmek haramdır. İşte bu iki millet arasındaki fark budur."

İkinci Mesele

Bu iki millet arasındaki farkı izah etmekten maksat, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) nezdinde yahudilerin durumunu, (O'na vermiş oldukları keder ve üzüntüyü) hafifletmektir. (......) kelimesinin başındaki lâm harfi, kasem lamı olup, mâna: "Yemin ederim ki, yahudî ve müşrikleri, mü'minlere düşman olmak bakımından insanların en katı ve şiddetli olanı bulursun... Biz sana, bu diretmenin ve bu isyanın, onların eskiden beri devam ettirdikleri örfleri olduğunu açıklayıp izah ettik.. O hâlde gönlünü onlara karşı serbest tut, onların hile ve tuzaklarına aldırış etme" demektir.

Bu İki Millet Arasındaki Farklı Tutumun Sebebi

Daha sonra Allah, bu iki millet arasındaki farklılığın sebebini izah etmek üzere: "Bunun sebebi şudur: Çünkü orûann içinde keşişler, rahipler vardır ve onlar, büyüklenmek istemezler" buyurmuştur. Bu tabirle ilgili olarak da şu iki mesele vardır.

Birinci Mesele

Bu farklılığın sebebi şudur: Yahudiler, dünyaya karşı çok şiddetli bir hırs ve tutku içindedirler. Bunun delili ise, Cenâb-ı Hakk'ın, "Celalim hakkı için, sen onları (yahudileri) İnsanlardan (hatta) müşriklerden daha fazla (dünya) hayatına düşkün bulacaksın" (Bakara, 96) âyetidir. Allah, bu âyetinde yahudileri, dünyaya düşkün olma hususunda, âhireti inkâr eden müşriklere eş tutmuştur. Hırs, kötü ahlâkın kaynağı ve merkezidir. Çünkü dünyaya düşkün olan herkes, dünyayı elde etmek uğruna dinini terkeder ve her türlü haramı ve kötülüğü yapmaya yeltenir. Binâenaleyh muhakkak onun, bir mal veya bir makam elde eden herkese karşı düşmanlığı artar.. Hristiyanlara gelince onlar, pek çok işte dünyadan yüz çevirip ibâdete; riyaset tutkusunu, tekebbürü ve kendini yüksek görmeyi terketmeye yönelirler. Böyle olan herkes hiç şüphesiz ki, başkalarına haset etmez, onlara eziyyet vermez ve onlara düşmanlıkta bulunmaz.. Aksine Hakk'ı talep etmek hususunda yumuşak huylu olur ve o Hakk'a hemen boyun eğer. İşte bu konuda bu iki millet arasındaki fark budur ki, bu da Allah'ın: "Bunun sebebi şudur: Çünkü onların içinde keşişler, rahipler vardır ve onlar, büyüklenmek istemezler" buyruğu ile kasdedilendir.

Burada, dini talep etme hususunda faydalı olan bir incelik vardır ki o da şudur: Hristiyanların küfrü, yahudilerinkinden daha katı ve serttir. Zira, hristiyanlar ulûhiyyette ve nübüvvet hususunda çekişirlerken, yahudiler sadece nübüvvet hususunda münakaşa etmişlerdir. Birinci durumun daha tehlikeli olduğunda bir şüphe yoktur. Hristiyanların, bu kadar katı küfürlerine rağmen, dünyayı talep etme konusundaki hırs ve tutkuları daha fazla olmayıp, aksine onların kalplerinde âhirete yönelik bir meyil ve arzu bulunduğu için, Allahü teâlâ onları, "onların, iman edenlere sevgi bakımından daha yakınını da, andölsun, "Biz nasranileriz" diyenleri bulacaksın tabiriyle onlara bir mevki vermiştir. Yahudilere gelince, onların küfürleri hristiyanlanr küfürlerinin yanında daha hafif olmasına rağmen, Allah onları rahmetinden kovmuş ve lanetin daha büyüğünü onlara göndermiştir. Bu ise sırf onların, dünyaya aşır düşkünlükleri sebebiyle olmuştur. İşte bu durum senin dikkatini, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in "Dünya sevgisi her günahın başıdır" El-Câmiu's-Sağir, 1/146. sözünüı ne kadar doğru olduğu hakikatine çekmektedir.

İkinci Mesele

(......) kelimeleri, hristiyanların başkanlarına verilen addır. Bu kelimelerin çoğulu (......)dir. Urve İbnu'z Zübeyr şöyle demektedir: "Hristiyanlar, İncil'e yapacaklarını yaptılar ve ona, ondan olmayan şeyleri de soktular. Geriye onların âlimlerinden, hak ve din hususunda tek bir kişi kalmıştır ki, onun da ismi "Kıssîs" idi. Binâenaleyh, onun yolu ve dini üzere olan herkes"kıssis'dir. Kutrub da şöyle demektedir: kelimeleri Rûmcada "âlim" mânasına gelir. İşte bu da, her iki dil arasında vaki olan bir muvafakattan ileri gelmektedir. Ruhban kelimesine gelince, bu tıpkı, râkib kelimesinin çoğulunun rûkban (binicler); fâris kelimesinin çoğulunun fursân (süvariler) olması gibi, râhib kelimesinin çoğuludur. Bazıları da ruhban kelimesinin müfred olup, cemisinin ise rehâbîn şeklinde geldiğini ve bunun tıpkı kurban (karabîn) (kurban-kurbanlar) kelimeleri gibi olduğunu; aslının ise, "korku" mânasına gelen (......) kelimesi olduğunu söylemişlerdir.

İmdi şayet, Cenâb-ı Allah "onlar hakkında onların ihdas ettikleri ruhbanlığa..." (Hadid, 27) buyurduğu, Hazret-i Peygamberde, "İslam'da ruhbanlık yoktur" Benzeri bir hadis için bkz. Müsned, 6/226; Dârimî, Nikah, 3 (2/133). dediği halde Allah onları nasıl medhetmiş, övmüştür?" denilirse, biz deriz ki:

Bu, yahudilerin son derece sert ve katı olan tavırları, yolları mukabilinde olarak (nisbî) bir övgü ve medh olmuştur. Bu kadar bir övgüden, onun her halükârda bir övgü olması mânası çıkmaz..

O Din Adamları Vahy Alâmetini Tanıyıp Ağlarlar

82 ﴿