114

"(De ki.) "O, size o kitabı açıklanmış bir halde indirmişken, Allah 'tan başka bir hakem arar mıyım? Kendilerine kitap verdiğimiz o kimseler de bilirler ki o (Kur'ân), hiç şüphesiz, Rabbinden hak olarak İndirilmiştir. Öyle ise sakın (bundan) şüpheye düşenlerden olma".

Bu ifadeyle ilgili birkaç mesele vardır:

Hazret-i Muhammed'in Nübüvvetine Yeterli Delil Bulunduğu

Bil ki Cenâb-ı Hak, kâfirlerin, onlara bir mu'cizenin gelmesi halinde ona mutlaka iman edeceklerine dair, bütün güçleriyle yemin ettiklerini nakletmiş ve buna, o mu'cizeleri izhar etmede bir fayda olmayacağını belirterek cevap vermiştir. Çünkü, Allahü teâlâ'nın o mucizeleri göstermesi halinde de, onlar o küfürleri üzerinde kalacaklardı. Daha sonra Cenâb-ı Hak bu âyette de, Hazret-i Muhammed'in nübüvvetine delâlet eden yeterli delilin bulunduğunu ve kemâle erdiğini, binaenaleyh onların yeni mu'cize taleplerinin fuzulî olduğunu, dolayısıyla bu tekliflerinin nazarı dikkate alınması gereken şeylerden olmadığını beyan etmiştir. Biz, şu iki sebepten dolayı, O'nun nübüvvetine delâlet eden delilin bulunduğunu söyledik:

a) Allahü teâlâ, Hazret-i Peygamberin nübüvvetine, O'na birçok ilimleri ve tam bir fesahati ihtiva eden "mübîn" ve "mufassal" bir kitap indirmiş olmasıyla hükmetmiştir. İnsanlar bu Kur'ân'a muaraza etmekten, onun benzerini getirmekten aciz kalmışlardır. Binaenaleyh, böylesi muciz bir kelamın o peygamberin elinden zuhur etmesi, Allahü teâlâ'nın onun nübüvvetine şahitlik ettiğine delildir. Demek ki: "Allah'tan başka hakem mi arayacak mışım?" buyurmuştur ki bu, şu demektir: "Ey Muhammed de ki: "Sizler diğer mucizeleri talep etme konusunda israr edip işi yokuşa sürüyorsunuz... Aklen Allah'tan başka bir hakem talep etmek caiz midir? Çünkü herkes, bunun caiz olmadığını söyler. Sonra sözüne devamla de ki: i'câz noktasına varan, kâmil ve mufassal, iyice açıklanmış olan böyle bir kitabı bana has kılmış olduğu için de, yine Cenâb-ı Hak, benim nübüvvetimin doğruluğuna hükmetmiştir".

b) Hazret-i Peygamber'in peygamberliğine delâlet eden hususlardan birisi de, Tevrat ve İncil'in, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hak peygamber; Kur'ân'ın da, Allah katından indirilmiş hak bir kitap olduğuna delâlet eden âyetleri ihtiva etmeleridir ki,

Cenâb-ı Hakk'ın, "Kendilerine kitap Derdiğimiz o kimseler de bilirler ki o (Kur'ân), hiç şüphesiz, Rabb'inden hak olarak indirilmiştir" buyruğundan kastedilen de budur.

Netice olarak diyebiliriz ki, bu her iki husus da, , "De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter ve (bunu) nezdinde kitap bulunanlar da (bilirler) (Ra'd, 43) âyetinde ifadesini bulmaktadırlar.

"Sakın Şüphe Etme" Ne Demektir?

Âyetin sonundaki "Öyle ise sakın şüpheye düşenlerden olma" buyruğuna gelince, bu hususta da şu izahlar yapılmıştır.

a) Bu, (Hak üzerinde katmaya) teşvik ve sevketme kabilinden bir ifadedir. Tıpkı, "Yüzünü tevhid dinine döndür, sakın müşriklerden olma "(Yunus, 105) âyeti gibidir.

b) Bu âyetin takdiri "Ehl-i kitabın, o Kur'ân'ın, Rabbin tarafından hak olarak indirildiğini bildikleri hususunda sakın şüpheye düşenlerden olma!" şeklindedir.

c) Şüpheye düşenlerden olma..." buyruğunun, herkese bir hitab olması da caizdir. Buna göre mana: "Deliller apaçık ortaya çıktığı zaman, onlar hususunda hiç kimsenin şüphe etmesi yakışmaz..." şeklinde olur.

d) Bu hitab, her ne kadar zahirde Hazret-i Peygamber'e yöneltilmişse de, bununla, O'nun ümmeti kastedilmiştir.

İkinci Mesele

(......) ifadesindeki (......) kelimesini İbn Amir ve Hafs, şeddeli olarak "münezzel";diğer kıraat imamları ise şeddesiz, "münzel" şeklinde okumuşlardır. "Tenzil" ile "inzal" arasındaki farkı biz defalarca anlatmıştık.

Hakem Kelimesinin Manası

Vahidî şöyle der: "Hak teâlâ'nın, "Allah'tan başka bir hakem mî arayacak mışım?" ifadesindeki hakem kelimesine gelince, bu kelime ile hâkim kelimesi, dilcilere göre aynı manayadır. Ancak ne var ki bazı tefsir alimleri, "hakem" kelimesinin "hâkim" kelimesinden daha mükemmel bir mana ifade ettiğini; çünkü hükmeden herkese "hâkim" denildiğini, ama, "hakem" isminin ise, sadece hak ile hükmedene verildiğini söylemişlerdir. Buna göre âyetin manası, "Allahü teâlâ, hak bir hakemdir. O, ancak hak ile hükmeder" şeklinde olur. O tek bir mu'cize olan Kur'ân'ı izhar edip ortaya koyunca, bu nübüvvetin doğru ve sahih olduğuna hükmetmiş olur. Halbuki, O'nun hükmünün üzerine çıkacak başka bir hüküm bulunmamaktadır. O halde, kesinkes bu nübüvvetin doğruluğuna hükmetmek gerekir. Ama Allah'ın diğer mu'cizeleri ortaya koyup koymayacağı meselesine gelince, tek bir mu'cizeyi izhar edip ortaya koyması vasıtasıyla, bu nübüvvetin doğruluğuna hükmettiği sabit olduktan sonra, diğer mu'cizeleri getirmenin bu konuda herhangi bir tesiri katmaz.

114 ﴿