11"Celâlim hakkı için sizi yarattık, sonra size suret verdik, sonra da meleklere, "Âdem'e secde edin" dedik. İblisten başka bütün melekler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı". Bu âyetle ilgili birkaç mesele vardır: Bil ki Allahü teâlâ, yukarıda da izah ettiğimiz gibi, ümmetleri, kendilerine gelen peygamberlerin davetlerini kabul etmeye, önce korkutarak, sonra da teşvik ederek teşvik buyurmuştur. Özendirme, ancak Allah'ın nimetlerinin mahlûkat üzerinde çok olduğuna dikkat çekerek olmuştur. Böylece Allahü teâlâ, o nimetlerini sayıp dökmeye, "Andolsun ki sizi yeryüzünde yerleştirdik ve sizin için orada birçok geçim uasıtalan yarattık" diyerek başlamış, sonra da bunun peşisıra, babamız Adem'i yarattığını, O'na melekleri secde ettirdiğini haber vermiştir. Babaya yapılan lütuf, oğula yapılan lütuf yerine geçer. İşte bu âyetin kendinden önceki âyetlerle münasebeti bundan ibarettir. Bunun bir benzeri de, Bakara suresinin başlarında buyurduğu, "Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz ki siz ölü idiniz, O (sizi) diriltti..." (Bakara, 28) âyetidir. Böylece Cenâb-ı Hak, "Allah'ı nasıl İnkâr ediyorsunuz?" buyruğu ile insanları kendisine isyan etmekten men etmiş; buna sebep olarak, O'nun mahlûkat üzerindeki nimetlerinin çokluğunu zikretmiştir. Bu nimetler de, onların daha önce ölü (halinde) iken, Allah'ın onları diriltmesi, sonra da yeryüzündeki bütün faydalı şeyleri yaratması ve bu faydalı şeylere Âdem (aleyhisselâm)'i, yeryüzünde, kendisine meleklerin secde ettiği bir halife kılmasını ilave etmesidir. Allahü teâlâ'nın bütün bunlardan maksadı, bu büyük nimetlere mazhar olan insanların, temerrüd göstererek, hakkı ve hakikati inkâr etmelerinin yakışmayacağını ifade etmektir. İşte bu surede de böyledir, yalnız bu mana burada Bakara süresindekinden daha başka bir tarzda sıralanıp yerleştirilmiştir. İşte bu âyetin, diğer âyetlerle olan münasebetinin en güzel açıklaması budur. Kur'ân'da Hazret-i Adem-İblis Kıssasının Bildirildiği Yedi Yer Bil ki yüce Allah, Hazret-i Adem kıssasını, Kur'ân-ı Kerim'de yedi yerde, İblîs kıssasıyla beraber zikretmistir. Bunlardan birincisi Bakara sûresinde, ikincisi bu surede, üçüncüsü Hicr, dördüncüsü Benî İsraîl (İsrâ), beşincisi Kehf, altıncısı Tâ-hâ ve yedincisi de Sâd suresindedir. Bunu iyice kavradığın zaman biz deriz ki: Bu âyetle ilgili şöyle bir soru bulunmaktadır: Hak teâlâ'nın, "Celâlim hakkı içinsizi yarattık, sonra size suret verdik..." buyruğu, bu hitaba muhatap olanların, bizler olduğunu ifade eder. Daha sonra "Sonra da meleklere, "Âdem'e secde cuin" dedik" buyurulmuştur. Bu ifadenin başındaki (sonra) edatı "terahî" (sonralık) manasını ifade eder. Bundan dolayı âyetin zahiri, Cenâb-ı Hakk'ın, meleklere Hazret-i Adem'e secde etmeleriyle ilgili emrinin, O'nun, bizi yaratıp şekil vermesinden sonra olmasını iktiza eder. Halbuki durumun hiç de böyle olmadığı malumdur. İşte bu sebeple alimler, bu âyetin tefsiri hususunda şu dört görüş üzere ihtilaf etmişlerdir: Bu Âyette, İnsanlardan, Hazret-i Adem'in Kasdedildiği a) "Celalim hakkı için, sizi yarattık" buyruğu, "Babanız Âdem'i yarattık..." manasında; "sonra size suret verdik" buyruğu da, "Âdem'e suret verdik"; "sonra da meleklere, "Adem'e secde edin" dedik" manasındadır. Bu, Hasan el-Basrî ile Yusuf en-Nahvî'nin görüşüdür ki, tercihe şayan olan görüş de budur. Zira meleklere, Hazret-i Adem'e secde etmelerine dair emir, Hazret-i Adem (aleyhisselâm)'in yaratılıp O'na şekil verilmesinden sonradır, ama bizim yaratılıp şekillenmemizden ise öncedir... Bu konuda söylenmesi gereken son söz, "Bizim yaratılıp şekillendirilmemizin, Hazret-i Adem'in yaratılıp şekillendirilmesinden kinaye olması nasıl güzel ve yerinde olur?" denilmesidir. Buna karşılık biz deriz ki: Hazret-i Adem (aleyhisselâm) insanlığın babasıdır. Binaenaleyh, bu kinayenin yerinde ve güzet olması gerekir. Buna benzer bir ifade de, Cenâb-ı Hakk'ın, "Hani sizden sapasağlam söz almıştık, Tur'u da, üstünüze kaldırmıştık..."(Bakara, 63) buyruğudur. Bunun manası "Ey yahudiler, sizin atalarınız olup da Musa zamanında yaşamış olan İsrailoğullarından söz aldık..." demektir. Yine "Esedoğulları falancayı öldürdü" denilir. Halbuki o kişiyi öldüren, Esedoğulları değil, onlardan biridir. Hem sonra Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) mesela, "Ey Huzaa (kabilesi) falancayı siz öldürdünüz" demişti. Halbuki onu, Huzaâ kabilesinin hepsi değil, onlardan biri öldürmüştü Yine Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanındaki yahudilere hitaben, 'Firavun hanedanından sizi kurtarmıştık" (Bakara, 49) ve "Hani siz bir adam öldürmüştünüz de...." (Bakara. 72) buyurmuştur. Bütün bu hitaplarla kastedilenler, onların atalarıdır, işte burada daböyledir. b) Âyetteki, "Sizi yarattık" buyruğundan maksad, "Âdem'i yarattık" manası; "sonra size suret verdik..." buyruğundan muradın da, "Âdem'in zürriyetine Âdem'in belinde iken şekil verdik; bundan sonra da meleklere "Âdem'e secde edin" dedik" manasıdır. Bu, Mücahid'in görüşüdür. Dolayısiyle Allahü teâlâ önce, Hazret-i Adem'i yarattığını, sonra onun sırtından zerreler halinde O'nun zürriyetini çıkardığını, bundan sonra da meleklere, Hazret-i Adem'e secde etmelerini emrettiğini zikretmiştir. c) Bu şu manadadır: "Biz sizi yarattık, sonra size suret verdik; sonra de size haber veriyoruz ki, biz meleklere Hazret-i Adem'e secde edin demiştik..." Binaenaleyh bu atıf, bir haber vermenin başka bir haber verme üzerine tertib edildiğini ifade eder, haber verilen şeyin, durumu bildirilen başka bir şey üzerine tertibini ifade etmez... Halk Etmek ve Suret Vermek Kavramlarının İzahı d) Halk kelimesi Arapça'da, bu eserde de anlattığımız gibi, "takdir etmek" manasındadır. Allahü teâlâ'nın takdiri de, eşyayı bilmesinden ve her bir şeye muayyen bir miktar tahsis etmeyi dilemesinden ibarettir. Buna göre, "Sizi halk ettik" buyruğu, Allah'ın beşeri bu âlemde var etme hüküm ve takdirine; "size suret verdik" buyruğu da, Allahü teâlâ'nın Levh-i Mahfuz'da, Kıyamet kopuncaya kadar olacak olan her şeyin suretini, şeklini yazıp tesbit ettiğine bir işarettir. Nitekim bir hadis-i şerifte de varid olduğu gibi Allahü teâlâ, (Kader Kalemine) "Kıyamet gününe kadar olacak şeyleri yaz!" demiştir. Böylece, Allahü Teâlâ'nın yaratması, O'nun hüküm ve dilemesinden ibaret olmuş olur. Tasvîr, suret vermek ise, Cenâb-ı Hakk'ın, eşyanın suretlerini Levh-i Mahfuz'da tesbit etmesinden ibarettir. Cenâb-ı Hak bu iki işten sonra, Hazret-i Adem'i yaratmış ve meleklerine, O'na secde etmelerini emretmiştir. Bana göre bu izah, akla diğer izahlardan daha yakındır... Hazret-i Adem'e Secde Etmenin Manası Biz, Bakara suresinde, bu secde etmek hususunda üç görüş bulunduğunu anlatmıştık... Bunlardan birisi şudur: Bu secde etmekten murad, bizzat secdenin kendisi değil, sadece ta'zim ve saygıdır. İkincisi şudur: Bundan maksad, bizzat secde etmektir. Ancak ne var ki secde edilen zat Allah'dır, Âdem ise bir kıble durumundadır. Üçüncüsü de şudur: Secde edilen, bizzat Hazret-i Adem'dir. Yine biz, alimlerin, Allah'ın Âdem'e secde etmelerini emrettiği meleklerin gök ve Arş melekleri mi, yoksa yerdeki melekler mi oldukları hususunda ihtilaf ettiklerinden de bahsetmiştik. Dolayısiyle bu hususta ihtilâf bulunmaktadır. İşte bu konular, Bakara suresinde anlatılmıştı. İblis'in Meleklerden Olup Olmadığı Aralarındaki Farklar Âyetin zahiri, Allahü teâlâ'nın, İblis'i meleklerden istisna ettiğine delalet etmektedir. Dolayısiyle İblisin de meleklerden olması gerekir. Biz, bu meseleyi de, Bakara suresinde iyiden iyiye ele almıştık. (Bakara, 34 35. âyetler). Hasan el-Basrî şöyle demektedir: "İblis meleklerden değildir; çünkü o, ateşten, melekler ise nurdan yaratılmışlardır. Melekler, Allah'a ibadet etmekten asla kaçınmaz büyüklenmezler, yorulmazlar ve isyan etmezler... Halbuki İblis böyle değildir. O, isyan etmiş ve büyüklenmiştir. Melekler, cinlerden değildir. Halbuki İblis, cinlerdendir. Melekler, Allah'ın elçileridir. İblis ise böyle değildir. İblis, tıpkı Hazret-i Adem'in insanlardan ilk yaratılanı ve onların atası olması gibi, cinlerden ilk yaratılanı ve onların atasıdır."Hasan el-Basri sözüne devamla şöyle der: "Meleklerle birlikte İblis de secde etmekle emrolununca. Allah onu istisna etmiştir. İblis'in ismi daha başka bir şey idi. Fakat İblis, Allah'a isyan edince, Allah onu bu ad ile isimlendirdi. O, Rabbine isyan edinceye dek, mü'min idi ve göklerde ibadet ediyordu. İsyan edince de, yere indirildi...  | 
	
﴾ 11 ﴿