84

"Onlardan ölen hiç bir kimsenin asla cenaze namazını kılma!.. Kabrinin başında da durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü inkâr ile kâfir oldular ve onlar fasık olarak öldüler... ".

Bil ki Allahü teâlâ. Resulüne, onları yardımsız bırakma, hor ve hakir kılma, zelil etme hususunda sa'yü gayret göstermesini emretmiştir. Önceki ayette bahsedilen, "Onların peygamberle beraber savaşa çıkmaktan men edilmeleri" hususu, onların zelil, hor ve hakir kılınmasını gerektiren sebeplerin en güçlüsüdür. Cenâb-ı Hakk'ın bu ayette bahsetmiş olduğu, "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, onlardan ölen kimselere namaz kılmaktan men edilmesi" hususu da, onlam zelil kılınıp yardımsız, kimsesiz ve çaresiz bırakılmalarını gerektirecek diğer bir güçlü sebeptir.

İbn Abbas (radıyallahü anh)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "İbn Selûl hastalanınca Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu ziyaret etti. Bunun üzerine Abdullah İbn Ubeyy, Hazret-i Peygamber'den. öldüğünde namazını kıldırmasını ve kabri başınaa dua etmesini istedi. Daha sonra da, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kendisine kefen olsun diye, gömleğini istetmek üzere birisini yolladı. Hazret-i Peygamber de ona, dışından giydiği gömleğini gönderdi. Abdullah bunu gen yollayarak, içten giydiği ve derisine dokunan gömleğini istedi. Bunun üzerine Hazret-i Ömer fradıyallahü anh): "O pis, necıs kimseye, gömleğini niçin veriyorsun?" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Benim gömleğim, ondan, Allah'ın azabından herhangi bir şeyi savuşturamaz. Fakat umulur ki. Cenâb-ı Hak. bu sayede o münafıkların bin adedini İslâm'a girdirir" dedi.Zira münafıklar, Abdullah dan ayrılmazlardı. Onlar onun, bu gömleğin peşinde olduğunu ve ondan bir fayda umduğunugörünce. o gün onlardan bin adedi müslüman oldu.

Abdullah öldüğünde, oğlu, bu haberi Hazret-i Peygamber'e duyurmak için geldi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de, oğluna: "Namazını kıldır ve onu defnet!" deyince, oğlu: "Ya Resulallah, eğer sen onun namazını kılmazsan, hiçbir müslüman kılmaz!" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namazını kıldırmak için ayağa kalkınca, Hazret-i Ömer de ayağa kalktı ve Hazret-i Peygamber onun namazını kıldırmasın diye, Hazret-i Peygamber ile kıblenin arasına geçerek durdu. İşte bunun üzerine, bu ayet nazil oldu. Cebrail (aleyhisselâm) de, Hazret-i Peygamberin elbisesinden tutarak "Onlardan, ölen hiçbir kimsenin cenaze namazını kılma" dedi.

Vahyin Hazret-i Ömer'i Teyid Etmesi

Bil ki bu husus, Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'in, medhe değer hususiyetlerinden büyük bir menkîbesine delâlet eder, Gerçekten vahiy, birçok ayette, Hazret-i Ömer'in görüşüne uygun olarak gelmiştir. Meselâ bunlardan birincisi, daha önce de bahsedildiği üzere, Bedir esirlerinden fidye alınması; ikincisi, içkinin haram kılınması; üçüncüsü, kıblenin değiştirilmesi; dördüncüsü, kadınların örtünmesini emreden ayetin inmesi; taşincisi de işte bu ayetin nüzulüdür. Böylece ayetlerin. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'in görüşüne muvafık olarak inmesi, onun dindeki mertebesinin çok yüksek ve derecesinin çok kıymetli olduğuna delâlet eder. İşte bundan dolayı Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ömer hakkında: "Ey Ömer. şayet ben peygamber olarak göderilmeseydim, peygamber olarak mutlaka sen gönderilirdin" Keşfu'l-Hafa (2/163). demiştir.

Hazret-i Peygamber Neden İbn Übey'in Namazını Kıldırmak İstedi?

Şayet, "Onun kâfir olduğunu ve küfür üzere öleceğini ve bir peygamberin böylesi bir Kirtisenin namazını kılmasının onu tebcil ve tazim etme yerine geçeceğini bilmesine rağmen, Hazret-i Peygamber'in onun namazını kıldırması nasıl caiz olur? Hem, Peygamber onun namazını kıldığı zaman, ona dua edecektir; halbuki bu, sakıncalı bir şeydir. Çünkü Allahü teâlâ, Peygamberine, kâfirleri kesinlikle bağışlamayacağını bildirmiştir. Yine, gömleğini ona vermesi, ona değer verilmesi manasına gelir?" denilirse, buna şöyle cevap verilir;

Bunun sebebi, belki de şudur: O, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den, kefenlenmek için, iç gömleğini yollamak üzere, ona adam gönderdiğinde, Peygamber, zann-ı galibiyle, onun iman ettiğini düşünmüş olabilirdi. Çünkü ömrün sonu, günahkârın tevbe, kâfirin de iman edeceği bir vakittir. Binâenaleyh, Hazret-i Peygamber, Abdullah ibn Übeyy'in, müslüman olduğunu izhâr ettiğini görüp, ondan İslâm'a girdiğine dair bu emareleri de müşahede edince, zann-ı galibiyle, onun müslüman olduğunu düşünmüş, buna binâen de onun namazını kıldırmayı arzulamıştır. Ama. Cebrail (aleyhisselâm) gelip ona, onun küfrü ve nifakı üzere öldüğünü haber verince, onun üzerine namaz kılmaktan çekinmiştir.

Hazret-i Peygamber'in, Gömleğini İbn Übeyy'e Göndermesi

Hazret-i Peygamber'in. gömleğini Abdullah İbn Ubeyy ibn Selûl'e vermesi meselesine gelince, alimler bu hususta da şu izahları yapmışlardır:

1) Hazret-i Peygamberin amcası Abbas, Bedir'de esir alındığında, üzerine giydirecek bir gömlek bulamadılar. Zira o, uzun boylu bir kimse idi. Derken, Abdullah İbn Ubeyy, ona gömleğini giydirdi.

2) Müşrikler Hudeybiye Günü Abdullah'a: "Biz Muhammed'e boyun eğmiyoruz. Ancak seni tanıyoruz " demişlerdi. Bunun üzerine de: "Hayır, benim için, Allah'ın Resulünde güzel örnekler vardır " dedi. İşte bundan dolayı, Allah'ın Resûl'ü ona (gömleğini vermekle) teşekkür etmiş oldu.

3) Allahü teâlâ, Hazret-i Peygambere: "İsteyeni sakin azarlayıp kovma" (Duha, 10) buyruğu ile, dileneni geri çevirmemesini emretmiştir. Abdullah İbn Ubeyy Hazret-i Peygamber'den gömleğini isteyince, işte bu sebeple, isteğini yerine getirmişti.

4) Gömleği vermemek kerem ehline yakışmaz.

5) Abdullah İbn Ubeyy'in oğlu Abdullah, salih ve iyi kimselerdendi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de, oğlundan ötürü, ona ikramda bulunmuştur.

6) Belki de Allahü teâlâ Hazret-i Peygamber'e "Sen ona gömleğini verdiğinde, bu, münafıklardan binlercesinin İslâm'a girmesine sebep olur" diye vahyetmişti. İşte. Hazret-i Peygamber de bu maksatla böyle yaptı. Rivayet olunduğuna göre onlar, bunu görüp müşahede edince, binlercesi müslüman oldu.

7) Hazret-i Peygamber'in, genel vasfı, şefkat ve merhamet etmektir. Nitekim Cenâb-ı Hakk "Biz, seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik..."(Enbiya, 107) ve "Sen Allah'dan bir merhamet sayesindedir ki, onlara yumuşak davrandm.." (Âl-i imran 159) buyurmaktadır. Böylece, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'ın emrini göstererek, onun namazını kılmaktan kaçındı re'fet ve rahmetini, şefkatini izhar etmek için de, ona gömleğini verdi.

Bunu iyice kavradığında biz deriz ki, "Cenâb-ı Hakk'ın, "Onlardan ölen hiç bir kimsenin asla cenaze namazını kılma!" ayetindeki mâte fiilinin, Vahidî, mecrûr makamında olduğunu, zira bunun belirsiz olan ehad kelimesinin sıfatı olduğunu, buna göre sanki, "Onlardan ölmüş olan hiçkimse üzerine namaz kılma, dua etme.." denilmek istendiğini söylemiştir. Cenâb-ı Hakk'ın, ebedâ kelimesi, ehad kelimesiyle alâkalı bir kelimedir. Buna göre kelamın takdiri, "Onlardan birisi üzerine ebediyyen, asla namaz kılma, dua etme" şeklinde olur. Bil ki Cenâb-ı Hakk'ın, ifadesi, ya nefy işinin, ya da nefy edilen şeyin tebîdini (ebediyen yapılmamasını) ifade edebilir. Ama bu ayetin maksadı, birincisidir. Çünkü, bu ayetin vermiş olduğu ipuçları ve karineler, bundan maksadın, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, onlardan herhangi birisinin namaztnı kılmaktan, onun için dua etmekten ebediyyen ve tamamen men edilmiş olduğuna delâlet etmektedir.

Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Kabrinin başında da durma" buyurmuştur. Bu hususta şu iki izah yapılmıştır:

a) Zeccâc şöyle demektedir: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bir ölüyü defnedip gömdüğünde, onun kabri başında durur ve ona dua ederdi. İşte burada, bundan men edilmiştir."

b) Kelbî, bunun manasının, "Sen onun kabir işlerini düzenlemekle uğraşma" şeklinde olduğunu, bunun, bir kimse birinin işini üstlenip onu deruhte ettiğinde, Arapların söylemiş oldukları deyiminden alındığını söylemiştir.

Daha sonra Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i onun namazını kılmaktan ve onun kabri başında durmaktan men edişini, Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü inkâr ile kâfir oldular ve onlar fasık olarak öldüler ayetinin muhtevasına bağladığını beyan etmektedir. Bu ifadeyle ilgili birkaç soru bulunmaktadır

Fısk, Küfürden Beter midir?

Birinci soru: Fısk, küfürden daha aşağı derecededir. Binâenaleyh Cenâb-ı Hak. bu yasaklamanın sebebi olarak onun kâfir olduğunu beyan edince, bundan sonra onu fasık olarak vasfetmesinin fayda ve hikmeti nedir?

Cevap: "Kâfir", dini hususunda bazan adil olabilir. Bazan ise fasık, adi ve kavmince merdûd olabilir. Yalan söylemek, nifak, hilekârlık, tuzak ve düzenbazlık v.b bütün dinlerde çirkin görülmüş bir husustur. Binâenaleyh münafıklar bu sıfatları taşıyınca, Cenâb-ı Hak, nifak yolunun herkes nezdinde kötü, kınanmış bir yol, davranış şekli olduğuna dikkat çekmek için. onları küfürle vasfettikten sonra da, fıskla vasfetmiştir.

Münafığın Cenaze Namazının Hükmü

İkinci soru: Kâfir olduğu halde münafık iman izhar ettiğinden, öldüğünde ona namaz kılınmaz mı?

Cevap: Mükellefiyetler, zahire bina edilmiştir. Nitekim Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) "Biz zahire göre hükmederiz. Gizli haller ise Allah'a aittir" buyurmuştur.

Üçüncü soru: Cenâb-ı Hakk'ın, "Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü inkâr ile kâfir oldular, ve onlar fasık olarak öldüler" buyruğu, bu men'in, yasaklamanın, bu illete bağlanmış olduğu hususunda sarih bir ifadedir. Bu ise, Allah'ın hükümlerinin bir sebebe bağlanmasını iktiza eder. Halbuki bu, olamaz, mümkün değildir. Zira, Allah'ın hükümleri kadimdir. Halbuki illetlerse. muhdestir. Kadîmi muhdese bağlamak ise imkânsızdır.

Cevap: Allah'ın hükümlerini, kulun yararına olan şeylere, maslahatlara bağlamanın caiz olup olmadığına dair söz, uzundur. Ayetin zahirinin buna delâle: ettiğinde şüphe yoktur.

84 ﴿