46(Zindandaki) iki (arkadaştan) kurtulanı, nice zaman sonra hatırladı ve dedi ki: "Ben size onun tabirini (yorumunu) haber vereyim. Beni gönderin." (Zindana gidip): "Yûsuf, ey doğru sözlü (adam) Kendisini yedi zayıf ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil ve yedi kuru başak hakkında bize bir yorum yap. Ümid ederim ki insanlara dönerim ve belki onlar anlarlar" dedi". Bil ki kral, o topluluktan rüyasının yorumunu sorup, onlardan hepsi de cevap veremeyeceklerini söyleyince, o şarap sakisi, "Hapiste, ilmi ve itaati çok, sâlih ve fazıl birisi var. Ben ve ekmekçi ona rüyalarımızı anlattık da, o bize o rüyaların yorumlarını yaptı. Aynen dediği gibi çıktı, hiç bir kelimesi şaşmadı. Eğer müsaade edersen, ona gideyim ve bu rüya ile ilgili cevabı getireyim" dedi. İşte ayetteki, "(Zindandaki) iki (arkadaştan) kurtulanı... dedi ki (.....)" ifadesi ile bu kastedilmiştir. Ümmet Kelimesinin Buradaki Manası Allahü teâlâ'nın "Nice zaman sonra hatırladı" ifâdesi hakkında diyoruz ki: (......) fiilinin tefsiri, (Kamer. 15) ayetinin tefsirinde gelecektir. Keşşaf sahibi, bu kelimenin dâl ile okunmasının, en fasih okunuş olduğunu söylemiştir. Hasan el-Basrî'den, bu kelimenin, aynı manada, zal ile (......) şeklinde okunduğu da rivayet edilmiştir. Ayette geçen "ümmet" kelimesi hakkında şu izahlar yapılmıştır: a) Bu, "bir zaman sonra" manasınadır. Çünkü "ümmet" nasıl büyük bir cemaatın biraraya gelmesi ile tahakkuk ediyor ise, "hîn" (zaman) da, pek çok günlerin biraraya gelmesi ile tahakkuk ediyor. O halde, "hîn", bir demet gün ve saat demektir. b) El-Eşheb el-Ukaylî, bunu hemzenin kesresi ile, Imme şeklinde okumuştur. Bu ise, "nimet" manasına gelmektedir. Nitekim Adiyy (......) demiştir. Buna göre ayetteki bu ifade, "Cenâb-ı Hak ona kurtuluş nimetini in'âm ettikten sonra" manasınadır. c) Bu kelime hâ harfi ile emeh şeklinde de okunmuştur. "Unuttu" manasında Arapçada, (......) denilir. Doğrusu, bunun mimin fethası ile olmasıdır. Ebu Ubeyde bunu, mimin sükûnu ile emh şeklinde okumuştur.Velhasıl diyebiliriz Bundan maksad "Hazret-i Yusuf (aleyhisselâm)'un, kendisine, melîkin yanında kendisinden bahsetmesini istediği kişi, üzerinden pek çok zaman geçtikten sonra bunu hatırladı" manasıdır, yahut da, "O saki, meliğin yanında nimet bulduktan sonra bunu hatırladı", yahut da, "O, bunu unuttuktan sonra tekrar hatırladı" manasıdır. Buna göre eğer "Ayetteki, "Nice zaman sonra hatırladı" tabiri, unutan şahsın, şarap sakisi olduğuna delâlet ediyor. Siz ise, unutanın Yusuf (aleyhisselâm) olduğunu söylediniz" denilir ise, biz deriz ki: İbnü'l-Enbarî şöyle demiştir: (......) hatırladı ve haber verdi demektir. Bu, unutmanın daha önce olduğuna delâlet etmez. Belki de o saki bunu meliğe bunun Hazret-i Yusuf'un hapsolmasına sebeb olan o günahı hatırlatacağından ve böylece de, Hazret-i Yusuf'a daha çok kötülük yapılacağından korktuğu için söylememiştir. Unutmanın, hem Yusuf (aleyhisselâm) hem de o saki için söz konusu olduğu da söylenebilir. Ayetteki "Beni gönderin" sözü, ya "Kral'a ve oradaki topluluğa" yahut ta sadece meliğe bir hitap olup, saygıdan ötürü cemi olarak getirilmiştir. Ayetteki (......) ifadesinde bir hazif vardır ve takdiri: "O gönderildi ve Yusuf'a gelip "Yusuf, ey doğru sözlü (adam)" dedi" şeklindedir. Sıddîk, "sıdk" (doğruluk)'ın mübalağa siğasıdır. Sakî, Hazret-i Yusuf'da hiç bir yalan görmediği için, böyle nitelemiştir. Böyle nitelemesinin, rüyasını dosdoğru tabir etmiş olmasından ötürü olduğu da söylenmiştir ki bu, herhangi bir kimseden birşey öğrenenin, öğretene yçı göstermesi, onun şanının yüce olduğunu gösterecek hitablarla ona konuşması tetiğine delalet eder. Sonra o, sorusunu, meliğin kullandığı aynı lafızlarla tekrarladı, bunu çok güzel becerdi. Çünkü rüya tabiri, o ilimde de bahsedildiği gibi, anlatmada tondan lafızlara göre değişir. Ayetteki "Ümid ederim ki insanlara dönerim ve belki onlar anlarlar" ifadesi, "Ümid ederim ki, senin fetvan (yorumun) ile insanlara döner ve belki böylece onlar, senin faziletini ve ilmini anlarlar" demektir. O, "Belki ben, senin fetvanı insanlara götürürüm" demiştir. Zira o, diğer rüya tabircilerinin bu hususta birşey söyleyemediklerini gördüğü için, Hazret-i Yusuf'un da buna cevap veremeyeceğinden endişelenmiştir. İşte bundan ötürü "Ümid ederim, insanlara (senin fetvanı) götürebilirim" demiştir. Rüyanın Tabiri |
﴾ 46 ﴿