49

"(Yûsuf) dedi ki: "Yedi sene, âdet üzere ekin ekin. Yiyeceğiniz az bir miktar müstesna, biçtiklerinizi başağında bırakın, sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, (tohumluk için) saklayacağınız az bir miktar müstesna, önceden biriktirmiş olduklarınızı yiyip götürecek. Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, insanlar o yılda yağmura kavuşturulacak ve o anda sıkıp sağacaklar".

Bil ki Hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm), bu rüyayı tabir etti ve: "Ekin ekersiniz" dedi. Bu tıpkı, "Boşanmış kadınlar (....) beklerler" (Bakara, 228) ve "Analar emzirirler..." (Bakara, 233) ayetlerinde olduğu gibi, emir manasında, bir haber cümlesidir. İyice kabul görüp benimsensin diye, emir yerine haber cümlesi; haber cümlesi yerine de emir cümlesi zikredilebilir. Böylece sanki o iş, tahakkuk etmiş de, kendisinden haber veriliyormuş gibi olur. Bu ifadenin emir manasına olduğunun delili "(Onları) başağında bırakın" cümlesidir.

"Deeb" kelimesi hakkında dilciler şöyle demişlerdir:"Deeb"birşeyin aynı minval üzere devam etmesi demektir. Bir kimse kendi işine aynı tarz üzere devam ettiğinde "Falanca şöyle yapmaya devam ediyor" denilir. Yine birisi yıllar boyu ekin ektiği zaman ve"deebf fiili kullanılır. Ebu Ali el-Farisi şöyle demiştir: "Ekseri âlimler, bu kelimenin hemzenin sükûnu ile "de'b" şeklinde olduğu görüşündedirler. Belki hemzenin fethalı okunuşu da, başka bir lehçedir. Binâenaleyh bu tıpkı nehr veya neher, şem' veya şema' kelimeleri gibidir. Zeccâc: "Bu kelime, "Siz, bunu âdet edindiniz" manasında mef'ûl-ü mutfak olarak mansuptur" demiştir. Bu lafzın, hal mahallinde gelen, bir mef'ûl-ü mutlak olup, takdirinin "Adet edinmiş kimseler olarak, ekininizi ekersiniz" şeklinde olduğu da söylenmiştir. Buna göre manası, "Siz hasadınızı yapınca, yiyeceğiniz az bir bolümü müstesna, hasad ettiğiniz o şeyleri başağında bırakın (depolayın). Yiyeceğiniz kısmını harmanlayıp tanelerini çıkarın; kalan kısmı ise bozulmaması ve bitlenmemesi için başağında bırakın. Çünkü taneleri başağında bırakmak, onun uzun müddet bozulmadan kalmasını sağlar" şeklinde olur.

Daha sonra "Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek" demiştir. "Şiddâd", insanlara şiddetli ve zor gelen, çetin şeyler temektir. Onun, "(O yıllar), önceden biriktirmiş olduklarınızı yiyip götürecek" sözü mecâzi bir ifadedir. Çünkü yıl yemez. Binâenaleyh o senelerde yaşayan insanların bunları yeyişi, o senelerin yeyişi olarak ifâde edilmiştir.

O, "Saklayacağınız az bir miktar müstesna" demiştir. Bu fiilin masdarı olan, "ihsân" "koruyup muhafaza etmek ve saklamak" demek olup, her şeyi kaleye (korunacağı yere) koymak manasınadır. Nitekim "O, onu korunacağı yere koydu" manasında (......) denilir. Buna göre, bu tabir "Biriktireceğiniz, depolayacağınız az bir miktar müstesna" demektir. Bütün bu izahlar, İbn Abbas (radıyallahü anh)'a aittir.

Daha sonra "Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, insanlar o yılda yağmura kavuşturulacak" demiştir. Müfessirler şöyle serler; İlk yedi yıl, bolluğun ve nimetlerin çok olduğu yıllardır. İkinci yedi yıl ise, kıtlık ve yokluk yıllarıdır ki bunlar rüyadan anlaşılmıştır. Bu son bir yılın durumuna gelince, hükümdarın rüyasında buna işaret eden hiçbirşey yoktur. Binâenaleyh bu, vahiy mahsülüdür. Dolayısıyla sanki de Yûsuf (aleyhisselâm): "Bu yedi bolluk yılı ile, yedi kıtlık yılından sonra, hayrı ve nimetleri bol bir yıl gelecektir" demektedir. Katade den "Hazret-i Yûsuf'a, bu bir sene ile ilgili bilgiyi, Allah vahiy ile ilave etti" dediği rivayet edilmiştir.

Eğer, "Zayıf olan ineklerin sayısı yedi olunca, bu durum kıtlık yıllarının yediden fazla olmayacağını göstermiştir. Kıtlığın sona ermesinden sonra, bolluğun olacağı malumdur ki, bu da rüyanın gösterdiği hususlardandır. Binâenaleyh siz niçin, bunun vahiy ve ithamdan elde edilen bir bilgi olduğunu söylüyorsunuz?" denilir ise, biz deriz - Farzet ki kıtlık yıllarının, yerini bolluk yıllarına bırakması, hükümdarın rüyasından anlaşılmaktadır. Fakat bu husustaki, "İnsanlar o yılda yağmura kavuşturulacak ve orada (bol bol) sıkıp sağacaklar" şeklinde ifâde edilen tafsilat, ancak vahiy ile bilinebilir."

İbnu's-Sikkît şöyle der: "Arapça'da, bir yere çok yağmur düştüğünde "Allah, o beldelere bol bol yağmur yağdırdı"ve "Yer, bol yağmur aldı" denilir. O halde, ayetteki bu ifadenin -ianası "İnsanlar bolca yağmur alır" şeklinde olur. Bu kelimenin, Arapların, "Allah -a an kimseyi bir bela ve sıkıntıdan kurtardı" manasında söyledikleri şeklindeki sözlerinden alınmış olması da mümkündür. Buna göre ayetin manası insanlar o yıl, kıtlık sıkıntısından kurtarılırlar" şeklindedir. "Onda, sıkıp sağarlar" yani "onlar, susamı sıkar yağ çıkarır; üzümü sıkar şarap yapar, zeytini sıkar zeytin yağı çıkarırlar" demiştir. Bu tabir de, kıtlık yılının tamamen geride kalıp bolluk ve nimetlerin geleceğini gösterir. Bunun, "Hayvanların memelerini sağarlar" manasında olduğu da söylenmiştir. Bu fiil, "Onu kurtardı" manasına olan (......) fiilinden olmak üzere şeklinde de okunmuştur. Bunun manasının (Bulutlar yağmur yağdırdı) tabirinden olmak üzere, "Onlara yağmur yağdırılır" manasında olduğu da söylenmiştir. Cenâb-ı Hakk'ın "O, sıkıcı mengene (gibi bulutlardan) şarıl şarıl su indirdi" (Nebe, 14) ayeti de bu manadadır.

Hükümdarın, İşin Gerçek Yüzünü Açıklaması

49 ﴿