65"Metâlarını açtıkları zaman, sermayelerini kendilerine geri gönderilmiş buldular. "Ey babamız, dediler, daha ne istiyoruz, işte sermayemiz de bize iade edilmiş. (Biz onunla tekrar) ailemize zahire getiririz. Kardeşimizi koruru; Bir deve yükü zahire de fazladan alırız. Bu (seferki aldığımız) az bir ölçektir. Bil ki "meta", kendisinden faydalanmanın elverişli olduğu şeylerdir; bu kelime, her şey için kullanılan genel bir terimdir. Burada ise onunla, onların taşımış oldukları yiyeceğin kasdedilmesi mümkün olduğu gibi, yine yiyecek kaplarının murad edilmiş olması da mümkündür. Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Sermayelerini kendilerine geri gönderilmiş buldular" buyurmuştur. Kıraat alimleri rüddet kelimesi hususunda ihtilaf ettiler. Ekseri âlim râ'nın dammesiyle rüddet şeklinde okurken, Alkame ise, râ'nın kesresiyle riddet şeklinde okumuştur. Keşşaf sahibi şöyle demektedir: "İdğâm edilmiş olan dalın kesresi, burada (Alkame'nin okuyuşunda), râ'ya nakledilmiştir. Tıpkı "satıldı" kelimesinde olduğu gibi." Kutrub, Arabların, bizim sözümüz hakkında râ'yı sakin okuyan kimsenin, râ'nın kesresini dâda naklettiğini, (yani (......) şeklinde) söylediklerini anlatmıştır. (......) ifadesine gelince, buradaki mâ hakkında iki görüş bulunmaktadır: Birinci Görüş: Bu, olumsuzluk ifâde etmektedir. Buna göre de, bu tabir hakkında birkaç izah şekli bulunmaktadır: 1) Onlar, Yusuf'u büyük kerem ve cömertlikle vasfetmişler ve: "Biz öyle bir adamın yanına vardık ki, son derece cömert. Bize, biri öylesine ikramda bulundu ve bizi öylesine güzel ağırladı ki, şayet o, Yakub sülalesinden olsaydı bunu yapmazdı" demişlerdir. İşte onların, ma nebgî sözü, "Yaptığımız bu vasıf ve nitelemeyle yalan oeşinde değiliz; olmamış olan bir şeyi de anlatmıyoruz" anlamındadır. 2) Bunun anlamı şudur: "O, ikram ve izzette öyle bir mertebeye ulaşmıştır ki, bundan öte başka bir şey olamaz. Bize son derece ikramda bulunduktan sonra, bir de üstelik sermayemizin bize geri verilmesini emretmiştir!." 3) Bunun manası "Sermayemizi bize geri verdi. Bu sebeple, ona tekrar varacağımız zaman, senden başka bir sermaye istemiyoruz. Çünkü yanımızdaki şu sermaya bize yeter" şeklindedir. İkinci Görüş: Buradaki mâ istifham, soru içindir. Buna göre mana şöyle olur: Onlar sermayelerinin kendilerine iade edildiğini görünce: "Bundan sonra daha ne stiyoruz ki?!" dediler. Yani, "O bize, yiyecek verdi. Sonra da bu yiyeceğin bedelini en güzel biçimde bize iade etti. Bunun ötesinde daha ne istiyoruz ki?" Bil ki biz, mâ'yı istifham manasına alırsak, kelâmın takdiri şöyle olur: "Bu ikramın üzerinde daha ne istiyoruz? Zira adam, paralarımızı bize iade etti. Ona tekrar vardığımızda ailemize zahire getiririz. Kardeşimizi koruruz. Kardeşimizin de orada bulunmasıyla, bir deve yükü daha fazla zahire alırız." Esma'î şöyle demiştir. Arapça'da bir kimse ailesi için yiyecek kazanıp getirdiği zaman denilmektedir." Yine bu ifadeden alınmış olmak üzere Arapça'da yani, "Onun yanında ne hazır bir yiyecek, ne de sonradan gelecek olan bir yiyecek bulunmamaktadır" denilir Ayetteki "Bir deve yükü zahire de fazladan alırız" ifadesinin anlam ise şudur: "Yusuf (aleyhisselâm), her adama bir deve yükü yiyecek veriyordu. İşte onun kardeş Bünyamin de oraya giderse, hiç şüphesiz bu yük artacaktır." Buradaki mâ kelimesini olumsuzluk manasına hamledersek o zaman mana, "Biz başka bir şey istemiyoruz. İşte sermayemiz bize iade edilmiş. İkinci gidişimizde alacağımız yiyeceğin bedeli olarak o bize yeter. Sonra da, şöyle şöyle yaparız... şeklinde olur. Cenâb-ı Hakk'ın, "Bu (seferki aldığımız) az bir ölçektir" tabirine gelince, bunun birkaç izah şekli bulunmaktadır: 1) Mukâtil şöyle demiştir: Bunun manası "Bu ölçek, böylesi cömert ve infak edip harcamaya böylesi düşkün bir kimse için azdır" şeklindedir ki bu, Zeccâc'ın tercih ettiği görüştür. 2) Bu, az bir ölçektir. Yani, "Çok az dayanır. Mahsur kalma ve gecikmele' sebebiyle, böyle bir yiyeceğin çok fazla dayanması mümkün değildir" demektir. 3) Bundan maksadın, "kardeşimiz olmaksızın bu bize verilen şey azdır. Bunun için, kardeşimizi bizimle yolla da, bu azlığı çoklukla değiştirelim" şeklinde olmasıdır Hazret-i Yakub'un Bünyamin'i Göndermek İçin Garanti İstemesi |
﴾ 65 ﴿