7

"Hani Rabbiniz şunu bildirmişti: "Şükrederseniz, elbette size olan nimetimi arttırırım, ve eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz benim azabım pek çetindir".

Bil ki, ayetteki, "Hani Rabbiniz şunu bildirmişti" ifâdesi, Hazret-i Musa'nın, kavmine söylediği sözler cümlesindendir. Buna göre sanki, Hazret-i Musa (aleyhisselâm), kavmine "Allah'ın size olan nimetlerini hatırlayın" dediğinde, "ve şunu da hatırlayın ki Rabbiniz şunu bildirmişti" demiştir. Buradaki (......) (......) manasınadır. (......) ile (......)'nin bir benzeri de (......) ve (......) fiilleridir. Tefa'âle vezninde, (......) vezninde bulunmayan fazla bir mananın olması gerekir. Buna göre sanki, "Rabbiniz size, kendisinde şek ve şüphe bulunmayan çok kesin bir bildiri ile bildirmiştir ki" denilmektedir. Dolayısıyla ayetin manası, "Rabbiniz size bildirdi ve buyurdu ki: "Eğer şükrederseniz..." şeklindedir. O halde, buradaki, "Dedi" manasında zikredilmiştir. Çünkü bildirmek de, bir bakıma "demek"tir. İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)da (......) şeklinde okumuştur.

Şükür Nimeti Artırır

Bil ki ayetten maksad, Allah'ın nimetlerine şükreden kimseye, Allah'ın, nimetlerini artıracağını bildirmektir. Burada gerçek şükrü tanımak, şükür ile meşgul olunduğunda fazladan verilecek olan nimetleri incelemek gerekir. Şükür, saygı ile ve nefsi o yola alıştırmak sureti ile, nimet verenin nimet verdiğini itiraf ve tasdik etmek demektir. Nimetin artması birkaç şekilde olabilir. Manevi ve maddi nimetler bunlardandır.

Manevi Nimetler

Manevi nimetlere gelince, bu, şükreden kimsenin devamlı bir şekilde Allah'ın çeşitli nimetlerini, O'nun çeşitli fazl ve keremini düşünüp görmesinde olur. Bir kimseye çokça iyilikte bulunanı, hiç şüphesiz o kimse sever. Binâenaleyh nefsin, çeşitli ilahî fazl ve ihsanı düşünüp görme ile meşgul olması, o kulun Allahü teâlâ'yı iyice sevmesini gerektirir. Sevgi (muhabbet) sıddıkların en üst makamıdır. Sonra kul, bazan bu halden nimet verene olan sevgisinin, nimete bakmaktan alıkoyduğu bir hâle yükselir. Saadetlerin ve bütün hayırların kaynağının, Allah sevgisi ve marifetullah (Allah bilgisi) olduğunda şüphe yoktur. Binâenaleyh şükür ile meşgul olmanın, manevi nimetlerin artmasına sebeb olduğu sabit olmuştur. Maddi nimetlerin artmasına gelince, "istikra" (tam bir araştırma), Allah'ın nimetlerine şükretmekle çok meşgul olan kimsenin, nimetleri daha çok elde ettiğini gösterir. Netice olarak diyebiliriz ki: Şükür makamı, ancak kul ma'bûdunu tanımakla meşgul olduğu için güzel bir makam olmuştur. Kulu, aldanış yurdu dünyadan, kutsi âleme sevkeden her makam, hem dini, hem de dünyevî saadetleri gerektiren yüce ve kıymetli bir makamdır.

Cenâb-ı Hakk'ın "Ve, eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz benim azabım pek çetindir" ifâdesindeki, "küfür" ile, "nankörlük" manası kastedilmiştir, inkâr değil. Çünkü şükrün mukabilinde zikredilen "küfür", "nankörlük" manasına gelir. Bunun sebebi şudur: Nankörlük, ancak insanın o nimetlerin Allah'dan olduğunu bilmemesi durumunda tahakkuk eder. Nimetleri inkâr etmek, bilmemek, Allah'ı inkâr etmektir. Allah'ı inkâr etmek de, en büyük ikâb ve azabı gerektiren şeylerdendir. Hem buradaki bir başka incelik de şudur: Hak olan Bir'in dışında kalan her şey, zâtı gereği mümkindir ve zatı gereği mümkin olan herşeyin var olması, ancak zatı gereği vâcib olanın var etmesi ile; yok olması da O'nun yok etmesi ile olur. Durum böyle olunca da Hakk'ın dışında kalan herşey, Hakk'a boyun eğmiştir. Mümkin varlıkların hepsi, Hak teâlâ'ya boyun eğip, kendisinde Hakk'ı tanımanın nuru ve Hakk'ın celâlinin şerefi bulunan her kalb, Hakk'ın dışında kalan her şey de bu kalbin sahibine boyun eğer. Çünkü bu nurun O'nun kalbinde mevcut olması, tabiî olarak, Allah dışındaki her varlığın O'na hizmet etmesini gerektirir. Kalb bu nurdan boş ve uzak olduğunda, zayıflar ve değersizlesin Böylece de, Hak dışındaki her varlık, ondan kendisine hizmet etmesini bekler ve onun dışındaki herşey onu hakir görür. İşte bu zevkî yolla, Hak bilgisi ile meşgul olmanın, dünya ve âhirette bütün hayır kapılarının açılmasına; sırf maddî şeylerle meşgul olmakla, marifetullah'dan yüz çevirmenin de dünya ve âhirette çeşitli âfet ve korku kapılarının açılmasına sebeb olacağı öğrenilir.

Önceki Kısımla Münasebet

7 ﴿