9"Kur'ân'ı biz indirdik biz.. Onun koruyucuları da, şüphesiz biziz". Ayetle ilgili birkaç mesele vardır. Allah Hakkında Cemî Sigasınin Kullanılması Müşrikler, Hazret-i Peygamberi, "Allahü teâlâ bana zikri, Kur'an'ı indirdi" derken duydukları için, "Ey kendisine zikr (kitap) indirilen"(Hicr, 7) demişlerdir. Daha sonra Cenâb-ı Hak sözünü bu ayette geliştirerek, "Kur'an'ı biz indirdik biz. Onun koruyucuları da, şüphesiz biziz" buyurmuştur. Cenâb-ı Hakk'ın "Kur'an'ı biz indirdik, biz" ifâdesine gelince, bunun sîgası her ne kadar cemî ise de, bu tazîm ve ululuğu izhar etme esnasında, hükümdarların söylemiş olduğu söz kabilindedir. Çünkü, onlardan birisi bir iş yapsa veya bir söz söylese, "Biz şöyle yaptık; biz şöyle söyledik" derler. Burada da böyledir. (......) kelimesindeki zamir neye râcidir? Bu hususta iki görüş bulunmaktadır: Birinci Görüş: Bu, yukarıda geçen "zikr"e râcidir. Yani, "Biz bu zikri, Kur'an'ı tahriften, ziyâde ve noksandan muhafaza edeceğiz" demektir. Bunun bir benzeri de, Cenâb-ı Hakk'ın, Kur'an-ı Kerim'den bahsederken buyurmuş olduğu, "-ki ne önünden, ne ardından ona hiçbir bâtıl gelemez" (Fussilet, 42) ayetiyle, "Eğer o, Allah'dan başkası tarafından olsaydı, elbette içinde birbirini tutmayan birçok şey bulurlardı" (Nisa, 82) ayetidir. Koruma Garantisine Rağmen Mushaf Niçin Cem Edildi? Buna göre eğer, "öyleyse niçin, sahabe Kur'an'ı Mushaf'ta toplamakla meşgul olmuştur? Halbuki Allahü teâlâ onu muhafaza edeceğini vaadetmiştü... Allah'ın muhafaza edeceği şey hususunda, endişe etmeye de gerek yoktur" denilirse, buna şöyle cevap verilir: Besmelenin Sûrelerden Ayet Olup Olmadığı Onların Kur'an'ı cem etmeleri, Allah'ın onu muhafaza sebeplerinden birisidir. Çünkü Allahü teâlâ, onu muhafaza ettiğinde, sahabeyi buna sevketmiştir. Alimlerimiz (Şâfiîler) "Bu ayet-i kerimede, her sûrenin başındaki besmelenin, Kur'an'dan bir ayet olduğuna dair kuvvetli bir delil vardır. Çünkü Allah Kur'an'ı muhafaza edeceğini vaadötmiştir. Muhafaza etmenin manası ise, onun ziyâde ve noksanlıklardan korunmuş olarak kalmasıdır. Binâenaleyh, eğer besmeleler Kur'an'dan olmasaydı, Kur'an değişikliklerden korunmuş, ziyâdelerden muhafaza edilmiş olmazdı. Eğer sahabenin ziyâde ve ilâve yaptığını zannetmek caiz olsaydı, aynı şekilde noksanlaştırdıklarını düşünmek de caiz olurdu. Bu ise, Kur'an'ın bir hüccet olmamasına yol açardı" demişlerdir. Zamirin Hazret-i Peygambere Raci Olması ikinci Görüş: daki zamir, Hazret-i Muhammed'e râcidir. Ayetin manası da, "Biz, mutlaka, Muhammed'i koruyacağız" şeklindedir. Bu Ferrâ'nın görüşüdür. İbnu'l-Enbarî, bu görüşü şöyle diyerek takviye etmiştir: "Allahü teâlâ, inzâl'dan, vahiy'den bahsettiğine ve indirilen şey de, kendisine vahiy indirilen kimseye delâlet ettiğine göre, bu zamirin ondan kinaye, ona raci olması güzel olur. Çünkü o, malûm bir şey olmuştur. Nitekim, Cenâb-ı Hakk'ın, "Muhakkak biz onu, Kadir gecesinde inzal ettik" (Kadr, 1) ifâdesi de böyledir. Çünkü buradaki huve zamiri, daha önce bahsedilmemiş olmasına rağmen, Kur'ân'a râcidir. Onun, malûm ve meşhur olması sebebiyle, ondan zamirle bahsetmek güzel olmuştur. Burada da böyledir." Fakat birinci görüş, bu iki görüşün en çok tercihe şayanı olup, ayetin zahirine de en uygun olanıdır. Allah en iyisini bilendir. Kur'anın Muhafaza Edilme Şekilleri Biz buradaki zamirin Kur'an'a raci olduğunu söylersek, alimler, Allahü teâlâ'nın, Kur'an'ı nasıl muhafaza etmiş olduğu hususunda İhtilâf ederler. Bazıları: "Allahü teâlâ onu, bir mucize, insanların sözünden farklı bir söz kılmak suretiyle muhafaza etmiştir. Böylece insanlar, ona bir ilâvede bulunmaktan veya ondan bazı şeyleri eksiltmekten aciz kalmışlardır. Çünkü, eğer ona bir şey ilâve etseler, ya da ondan bir şeyi eksiltseler, o zaman Kur'an'ın nazmı bozulur, böylece ner akıllı insan bunun Kur'an'dan olmadığını açıkça görüp anlar.Binâenaleyh, onun mucize oluşu bir şehrin surlarla çevrilmesi gibi olmuştur. Çünkü bu, onu korumakta ve muhafaza etmektedir. Bazıları da: "Allahü teâlâ, insanlardan herhangi birinin ona muâraza etmeye (benzerini söylemeye) kadir olmasından onu korumuş, muhafaza etmiştir" demişlerdir. Diğer bazıları ise: "Allah bir cemaati (topluluğu), onu muhafazaya, tedrise (öğrenip-öğretmeye) ve mükellefiyet zamanının sonuna kadar, insanlar arasında meşhur etmeye sevkederek, insanları, onu iptal ve ifsâd etmekten âciz bırakmıştır" demişlerdir. Başkaları ise şöyle demişlerdir: "Bu muhafaza ve korumadan murad şudur: Eğer bir kimse onun bir harfini, yahut bir noktasını değiştirmeye kalksa, bütün dünya "Bu yalandır ve Allah'ın kelamını bozmadır" der. Hatta eğer heybetli bir alimin, Allah'ın kitabında bir tökezlemesine ve bir kıraat (okuyuş) hatasına rastlansa, ona bütün çocuklar bile "Hoca efendi" yanlış okudun, doğrusu şöyle şöyledir" derler. İşte, "Onun koruyucuları da, şüphesiz biziz" " ayeti ile bu kastedilmiştir." Bil ki hiçbir kitabtn böylesine muhafaza edilip, korunduğuna rastlanmaz. Çünkü mutlaka her kitaba az-çok, tashîf (yanlış yazma veya okuma), değiştirme ve tahrif girmiştir. Dinsizlerin, yahûdilerin ve hristiyanların. Kur'ân'ı bozmak ve iptal etmek için onca gayretlerine rağmen, her türlü tahriften korunmuş olarak kalması, en büyük mucizelerdedir. Hem sonra Allahü teâlâ, onun tağyir ve tahriften korunmuş olarak olacağını haber vermiştir. Şu âna kadar, yaklaşık 600 sene (Râzi'nin dönemi itibari ile) geçmiştir. Binâenaleyh bu bir gaybtan haber verme olur ki, bu da kesin bir mûcizedir. Ayetle Yapılan Zayıf Bir İstidlal Kadi, "Kur'an'ı biz indirdik biz. Onun koruyucuları da, şüphesiz biziz" ayetini, İmâmiyye'den (Şia'dan) bazılarının, "Kur'an'a tağyir (değiştirme) arız olmuş, fazlalık ve noksanlık girmiştir" şeklindeki sözlerinin yanlışlığına delil getirerek, "Eğer bu böyle olsaydı, Kur'an korunmuş olarak kalmış olmazdı" demiştir. Kâdî'nin bu istidlali zayıftır. Çünkü bu, birşeyi yine kendisi ile isbat etmek demektir. Kur'an'a değişikliğin, fazlalığın ve noksanlığın girdiğini söyleyen Imâmiyye belki de, "Bu ayet, Kur'an'a katılan fazlalıklar cümlesindendir" demek istemişlerdir. Böylece bu ayet ile, bu gayeyi isbat etmenin, birşeyi yine kendisi ile isbat etme gibi olduğu ve bu isbat yolunun yanlış olduğu sabit olmuş olur. Allah en iyi bilendir. |
﴾ 9 ﴿