9

"Doğru yolu bildirmek Allah'a aittir. Onlardan bazısı ise eğridir. (Allah) dileseydi muhakkak hepinizi toptan hidayete erdirirdi".

Bil ki Allahü teâlâ, tevhidin delillerini izah edince, "Doğru yolu bildirmek Allah'a aittir.." buyurmuştur. Bu, "Ben her türlü mazeret ve sebebi ortadan kaldırmak için ve helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak (iman edecek) kişi de, yine apaçık delili görerek diri kalsın diye, bu delilleri gösterdim ve izah ettim" demektir. Ayetle ilgili birkaç mesele vardır:

Birinci Mesele

Vahidî şöyle demiştir: "Kasd, yolun dümdüz olmasıdır. Arapçada, "seni matlubuna, gayene ulaştıracak olan yol" manasında, denilir." Bunu anladığın zaman, bil ki ayette, takdiri, "Doğru yolu açıklamak Allah üzerinedir" şeklinde bir hazif vardır.

Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Ondan bazısı ise eğridir" buyurmuştur. Bu "meyleden, sapan yollar vardır" demektir. Arapça'da "cevr" haktan sapmak, meyletmek demektir. Minha (ondan) kelimesindeki zamir, "yol"a râcîdir. Yol (sebil) kelimesi, Hicazlılara göre müennestir. Bu, "Bazı yollar, haktan sapmıştır, hakka doğru değildir" demektir. O yollar da, küfrün ve dalâletin çeşitli yollarıdır. Allah en iyi bilendir.

İkinci Mesele

Mu'tezile şöyle demektedir: "Ayet insanları dine ve hakikata iletip, hertürlü (küfür) mazeret ve engellerini ortadan kaldırmanın Allahü teâlâ'ya vâcib (gerekli) olduğuna delâlet eder. Çünkü O, "Doğru yolu bildirmek Allah üzerinedir" buyurmuştur. Buradaki alâ edatı, vâcib oluşu ifade eder. Nitekim Cenâb-ı Hak bu manada "Beytullah'a Allah için haccetmek, insanlar üzerine borçtur" (Âl-i İmran, 97) buyurmuştur. Hem sonra ayet Allahü teâlâ'nın, hiç kimseyi azdırmadığına, saptırmadığına ve hak yoldan çevirmediğine de delalet eder. Çünkü eğer Allahü teâlâ, saptıran olsaydı, "Doğru yolu bildirmek ve ondan saptırmak Allah'a aittir" buyururdu. O böyle demeyip aksine, sadece doğru yola iletmenin kendine âit olduğunu bildirip, eğri yol için kendine âit olduğunu söylemeyip, "Onlardan bazısı ise eğridir" buyurunca, bu Hak teâlâ'nın hiç kimseyi dinden saptırmadığına delâlet etmiş olur."

Alimlerimiz buna şöyle cevap vermişlerdir: "Ayetteki "Allah üzerinedir, Allah'a aittir" ifâdesi ile, "Allah'ın fazlı ve keremi ile, hak yolu ve hak dini beyân etmesi, Allah'a aittir" manası kastedilmiştir. Allah'ın dalâlete sevketme ve saptırmasının nasıl olduğunu beyan etmesi ise gerekmez. İşte bu ifadeden kastedilen bu manadır. Allah en iyi bilendir.

Üçüncü Mesele

Cenâb-ı Hakk'ın "Eğer dileseydi, muhakkak hepinizi toptan hidayete erdirirdi" cümlesi, Allahü teâlâ'nın kâfirleri hidayete erdirmeyi dilemediğine ve onların iman etmelerini istemediğine delâlet eder. Çünkü lev (eğer) edatı, bir şeyin olmamasından ötürü, diğer bir şeyin de olmayacağını ifade eder. Binâenaleyh bu ayetin manası, "Eğer O size hidayet etmek isteseydi, hidayet ederdi" şeklinde olur ki bu, Allahü teâlâ'nın kâfirlerin hidayetini dilemediğini ve bu sebeple onlara hidayet etmediğini gösterir. İşte bu da biz (ehl-i sünnetin) söylemek istediğine delalet eder.

Esamm buna şu şekilde cevap vermiştir: "Bununla, "Eğer Allah sizi imân etmeye mecbur tutmayı dileseydi, sizi (öylece) hidayete erdirirdi" manası kastedilmiştir ki, bu da, Allah'ın onları imana mecbur tutmak istemediğini gösterir."

Cübbâî ise şu şekilde cevap vermiştir: "Bu, "Eğer Allah dileseydi, sizi cennet yoluna yahut mükâfaat elde etme yoluna iletirdi. Ama o bunu ancak, hakeden kimseler için diler" demektir. Binâenaleyh Cenâb-ı Hak, bu ayetteki "hidayet" ile, imana hidayet etme, sevketme" manasını kastetmemiştir. Çünkü iman bütün mükelleflerin gücü dahilinde olan şeydir."

Bazıları da şöyle cevap vermişlerdir: "Bununla, "Eğer Allah istese idi, sizi doğrudan doğruya, lütfü gereği cennetine hidayet eder, iletirdi. Ama O, size getirdiği ve izah ettiği deliller ile o büyük makamı tanıtmış ve anlatmıştır. Dolayısıyla kim o delillere tutunursa o makamı elde eder. Kim de onlardan yüz çevirirse o delilleri elden çıkarmış ve azaba düşmüş olur" manası kastedilmiştir." Allah en iyi bilendir. Bii ki bu görüşleri, cevaplan ile birlikte, daha önce defalarca ele aldık. Artık o cevaplan tekrar etmenin faydası ve gereği yoktur.

Bitkiler Alemindeki Tevhid Delilleri

9 ﴿