11

"O, sizin için gökten su indirendir, içilecekler bundandır ve içinde hayvanlarınızı otlattığınız otlar da bundandır. (Allah) onunla, sizin için ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyve bitiriyor. Bunların herbirinde tefekkür edecek kimseler için elbette birer ayet vardır".

Bil ki yeryüzündeki maddelerin hayvanlardan sonra en kıymetlisi bitkiler olup, Allahü teâlâ da hakîm bir yaratıcının varlığına daha önce hayvanların dikkate değer railerini anlatarak delil getirince, bu ayette de, o hakîm yaratıcının varlığına, bitkilerin enteresan halleri ile delil getirmiştir.

Yağmurun Mahiyeti

Bil ki "gökten inen su"dan murad, yağmurdur. Yağmurun buluttan mı, gökten mi yağdığı meselesini, bu kitapta defalarca anlattık. Binâenaleyh yağmur iki kısımdır: Allahü teâlâ'nın hem bizim için, hem de bütün canlılar için içecek su kıldığı ki bu, ayette minhu şerâb "İçilecekler bundandır" ifadesi ile anlatılmıştır. Cenâb-ı Hak bir başka ayetinde, bunun çok kıymetli bir nimet olduğunu bildirerek, "Her diri şeyi sudan yarattık" (Enbiya, 30) buyurmuştur.

Eğer, "Siz mahlûkatın içeceği suyun ancak yağmurdan olduğunu mu, yoksa bu çeceğin bazan yağmurdan, bazan başka şeyden, yani yerin derinliklerinden mevcut olan su kaynaklarından olduğunu mu kabul ediyorsunuz?" denilirse, Kâdî buna şöyle cevap verir: "Allahü teâlâ, yağmurun bizim içeceğimiz olduğunu beyân buyurmuştur; yağmurun dışındaki şeylerden içmemizi nehyetmemeştir." Birisi şöyle diyebilir: "Ayetin zahiri, hasr (sadece) manasına delalet eder. Çünkü ayetteki uslûbu hasr ifade eder. Çünkü bu, "Ondan, başkasından değil" demektir."

Bunun böyle olduğu sabit olunca biz diyoruz ki: Yerin altında biriken o tatlı su oynaklarının, orada biriken ve toplanan yağmur sularından olması imkansız değildir. Bunun delili, "Gökten de yetecek kadar su indirdik ve onu yerin (altında) yerleştirdik" (Mü'min, 18) ayetidir. Bunun, tatlı suların dışındaki sular hakkında olması da imkansız değildir. Buna göre denizin suyu da, yağmur suları cinsinden olur.

Şecer Kelimesinin Manası

Gökten inen ve Allah'ın kendisi ile bitkileri bitirdiği ikinci kısım suya, ayette 'İçinde (hayvanlarınızı) otlattığınız otar da bundandır" ouyruğu ile işaret edilmiştir. Bu cümle ile ilgili birkaç bahis vardır:

Birinci Bahis: Ayetin zahiri, "Şeceri" otlatmanın mümkün olduğu manasına gelir. Bu, ancak ayetteki "şecer" sözü ile, kuru ve yaş ot manası kastedildiği zaman mümkün olur. Bu hususta iki görüş vardır:

Birinci Görüş: Zeccâc şöyle der: "Yeryüzünde biten herşeye "şecer" denir. Nitekim şâir, 'Bitki kıt olduğunda o, onlara et yedirir" demiştir. Yani, "Onlar, yeryüzünde kıtlık olduğunda, bitki bulunmadığında, atlarına süt içirirler" demektir. İbn Kuteybe, "Ayetteki "Şecer" ile "ot" manası kastedilmiştir. Nitekim Ikrime'den gelen bir hadiste, "Şecer bedeli para alıp yemeyin. Çünkü bu haramdır" yani buyurulmuştur Buradaki "şecer"ot manasınadır.

Birisi şöyle diyebilir: "Allahü teâlâ, " "Necm" ve "şecer" (Allah'a) secde ederler" (Rahman, 6) buyurmuştur. Buradaki "necm" ile, gövdesi, kütüğü olmayan, yeryüzü üzerinde gözüken ve parlayan bitkiler; "Şecer" ile de, gövdesi olan bitkiler (yani ağaçlar) kastedilmiştir. Müfessirler böyle demektedirler. Binâenaleyh Cenâb-ı Hak, bu ayette "Şecer"i, "necm" üzerine atfettiğine göre bu, bu ikisinin birbirinden başka olduğuna delalet etmiştir!'

Buna şu şekilde cevap verilebilir: Cinsin, türe; türün de cinse atfedilmesi, yaygın ve meşhur bir üslûbtur. Hem sonra "Şecer" lafzı, bir karışma, birbirine girme manasını ihsas ettirir. Nitekim insanların sesleri birbirine karıştığında, "Millet münakaşaya tutuştu; mızraklar birbirine girip karıştığında, denilir. Hak teâlâ da, "Aralarında ortaya çıkan davalarında, senin hükmüne başvurmadıkça"(Nisa.65) buyurmuştur. Bu karışma, birbirine girme manası kuru ve yaş otlarda da vardır. Şu halde "şecer" lafzının, bu manaya da gelmesi gerekir.

İkinci Görüş; Develer, büyük ve yüksek ağaçların yapraklarından otlanabilirler. Dolayısıyla birinci görüşte zikrettiğimiz izahlara hacet kalmaz. (O zaman buradaki "Şecer" kelimesi ağaç manasına olmuş olur.)

İkinci Bahis: Cenâb-ı Hak yani "O, o seçerlerde (otlarda ve ağaçlarda) hayvanlarınızı otlatırsınız" buyurmuştur. Arapça'da, hayvanlarını otlatmak için salıverdiğinde dersin. Yine hayvanlar istediği gibi otlayip, gezip tozduğunda da,denilir. Zeccâc şöyle der: "Bu kelime, damga ve alamet manasına gelen, "Süme" kelimesinden alınmıştır. Bunun izahı şöyledir. O hayvanlar otladıkları yerlerde bazı izler, alametler bırakırlar." Başkaları da şu izahı yapmışlardır: "O hayvanlar, otlağa salıverilmek için damgalanırlar." Bu kelime ile ilgili geniş izahı, (al-i imran, 14) ayetinin tefsirinde yapmıştık.

Cenâb-ı Allah "(Allah) onunla, sizin için ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler bitiriyor" buyurmuştur. Bu ifade ile ilgili birkaç bahis vardır:

Birinci Bahis: Cenâb-ı Hakk'ın yağmur suyu vasıtası ile bitirdiği bitkiler ikiye ayrılır:

1) Hayvanların otlaması ve diğer canlıların otlaması için olan bitkiler. Bu, ayetteki "içinde (hayvanlarınızı) otlattığınız" cümlesi ile anlatılmıştır.

2) İnsanın yemesi için yaratılmış olanlar... Bu da, " (Allah) onunla, sizin için ekin, zeytin..." ifâdesi ile anlatılmıştır.

Buna göre eğer, "Allahü teâlâ bu ayette önce hayvanlar için olan bitkileri zikretmiş, bunun peşinden de insanlar için gıda olacak olanları zikretmiştir. Bir başka ayetinde ise, bu sırayı değiştirmiş, önce insanların yiyeceğinden, sonra hayvanların otlayacağı şeylerden bahsederek, "Hem siz yeyin, hem davarlarınıza yedirin" (Tâha. 54) buyurmuştur. Bunun hikmeti nedir?" denilirse, biz deriz ki: Bu ayette bahsedilen sıra ile, bir güzel ahlaka dikkat çekmek istemiştir. O güzel ahlak da, insanın, eli altındakilere, kendinden daha çok ve daha fazla ihtimam göstermesi, dikkat etmesidir.

İkinci ayet ile ise, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, "Önce kendinden başla, sonra geçimini üzerine aldığın kimselere bak' Müslim, Zekât, 41. 106 (2/693, 721). hadis-i şerifinde anlatılan -ıana kastedilmiştir.

İkinci Bahis: Ebu Bekir'in rivayetine göre. Âsim, bunu nûn ile, azamet ifâde etsin diye, nünbitu "Biz... bitiriyoruz" şeklinde okurken, diğerleri, yâ ile yünbitü "(Allah) bitiriyor" şeklinde okumuşlardır. Vahidî, bunu yâ ile okumanın, önceki ifâde ve fillere daha uygun düştüğünü söylemiştir.

Hayvan? Ve Nebatî Gıdalar

Üçüncü Bahis: Bil ki insan, gıdaya muhtaç olarak yaratılmıştır. Gıdalar, ya hayvansal, ya bitkisel olur. Hayvansal gıdalar, bitkisel gıdalardan daha kıymetli (ve kuvvetli)dir. Çünkü, hayvansal gıdaları yediğinde insanın uzuvlarının gelişip büyümesi, etkisel gıdaları yediğinde gelişip büyümesinden daha hızlı ve kolay olur. Çünkü insanla hayvan arasındaki müşabehet (benzerlik-yakınlık) daha ileridir. Hayvansal gıdalar, ancak hayvanların otlaması ile elde edilir. Bu gıdayı artırma çabası da, otlatma sayesinde olur. İşte Cenâb-ı Hakk'ın bahsettiği otlatma da bundan dolayıdır. Bitkisel gıdalar ikiye ayrılır: Tahıllar ve meyveler... Tahıllar: Bunlara ayette "Zer" (ekin) kelimesi ile işaret edilmiştir. Meyvelere gelince, bunların en kıymetlisi zeytin, hurma ve üzümdür. Zeytin, bir açıdan meyve, bir açıdan gıda (esas yiyecektir). Çünkü zeytinde çok yağ vardır. Yağların yemede, yağlamada ve kandilin yanmasında kullanımı çoktur. Hurma ve üzümün, diğer meyvelerden farklı ve üstün oluşu, açık ve malumdur.

Allahü teâlâ, insanların istifade ettiği hayvanları tafsilattı olarak zikredip, sonra diğer hayvanlar hakkında, "Sizin bilmeyeceğiniz daha neler yaratıyor O" (Nahl, 8) buyurduğu gibi, bu ayette de insanların istifâde ettikleri bitkileri ayrıntılı bir şekilde sıralamış, diğer bitkilerin cinsleri, türleri, özellikleri ve faydalan ile ilgili mufassal açıklamanın ciltlere sığmayacağına dikkat çekmek ve bu hususta uygun olanın öz bir ifade ile yetinmek olduğunu belirtmek için 'Ve her türlü meyveden bitiriyor" buyurmuştur!

Cenâb-ı Hak, daha sonra "Bunların her birinde tefekkür edecek kimseler için elbette birer ayet vardır" buyurmuştur. Bu ifade ile ilgili iki bahis vardır:

Tohumdan Bitkinin Çıkması

Birinci Bahis: Bu bahis, bütün bu sayılan şeylerin, Allah'ın varlığına delil olan ayetler oluşunu izah hakkındadır. Buna göre biz diyoruz ki: '"Tek bir tane,toprağa düşer. Bu halde bir müddet zaman geçince, onun içine, yerin (toprağın) rutubet ve neminden bir miktar geçer. Böylece o şişer ve bunun peşisıra üst tarafından ve alt tarafından çatlar. Derken onun üst tarafından, toprağın içinden yukarı, göğe doğru yükselen bir fidan, alt tarafından da yerin derinliklerine dalan bir başka fidan çıkar. Yerin derinliklerine doğru dalan kısım, o ağacın kökleri adını alır. Derken onun yukarı çıkan fidanı büyüyüp, gelişip, güçlenir. Böyece ondan yapraklar, çiçekler,tomurcuklar ve meyveler çıkar. Sonra o meyveler, mesela üzüm gibi, farklı farklı niteliklerde olan maddeler ihtiva ederler. Çünkü meselâ üzümün kabuğu ve çekirdeği soğuk, sert ve katıdır. Fakat eti sıcak, nemli ve latifdir. Bunu iyice kavradığında biz diyoruz ki: Hem toprağın özelliği, hem de feleklerin ve yıldızların hareket ve tesirleri, bütün bu maddelere aynıdır. Bu şeylerin tesir ve alâkalarının aynı olmasına rağmen, o meyvelerin karakter, tad, renk, koku ve sıfat bakımından farklı farklı olduklarını görürsün. Binâenaleyh akıl, açıkça bütün bunların ancak, hakim, rahîm ve kadir bir fâil-i muhtardan (Allah'dan) ötürü olduğuna delâlet eder. İşte bu delilin izahı bundan ibarettir.

İkinci Bahis: Allahü teâlâ bu ayeti, "Tefekkür edecek kimseler için" diye bitirmiştir. Bunun sebebi Allahü teâlâ'nın, bundan önce gökten su indirip, onunla ekin, zeytin, hurma ve üzüm bitirdiğinden bahsetmiş olmasıdır. Birisi şöyle diyebilir: "Biz, onları bitirenin Allah olduğunu kabul etmiyoruz. Bütün bu şeylerin ancak dört mevsimin birbirini takip etmesi ve güneş, ay ve yıldızların tesiri ile meydana gelmiş olduklarını söylemek niçin mümkün olmasın?" Sen bu soruyu iyice anladığında, bu ihtimalin yanlışlığına dâir bir delil bulunmadığı müddetçe, ayetteki delil (izah), bu neticeyi tam ve mükemmel bir şekilde ifâde etmiş olmaz, aksine bu hususta tefekkür ve teemmül işi devam etmiş olur. İşte bu sebebten ötürü Cenâb-ı Hak bu ayeti, 'Tefekkür edecek kimseler için" diye bitirmiştir.

Bütün Kâinatın İnsana Hizmeti

11 ﴿