17

"Allah, "Hayır dedi, ikiniz de ayetlerimizle gidin. Şüphesiz ki biz sizinle beraberiz, işitidyiz. Haydi Firavun'a gidin de, "Biz, İsrailoğullarını beraberimizde yollayasın diye, alemlerin Rabbinin gönderdiği gerçek peygamberiz" deyin".

Bil ki Hazret-i Musa (aleyhisselâm) şu iki şeyi istemiştir:

a) Kendisinden onların serlerini def etmesini.

b) Hazret-i Harun (aleyhisselâm)'ı da kendisiyle birlikte göndermesini... Cenâb-ı Hakk, onun bu iki isteğinden birincisine VS" "Hayır" ifadesiyle cevap vermiştir ki, bunun anlamı, "Ey Musa düşündüğün şeyden vazgeç" şeklindedir. İkincisine de "İkiniz de gidin" emriyle cevap vermiştir ki, bu, "sen ve istediğin Harun, birlikte çekip gidin" demektir. Buna göre, eğer "bu ifade, ne üzerine atfedilmiştir?" denilirse, biz deriz ki: "bu, "hayır" kelimesinin ifade ettiği fiile atıftır. Buna göre Cenâb-ı Hakk sanki, "Ey Musa düşündüğünden vazgeç ve Harun'la birlikte git" demek istemiştir.

Allah'ın Beraberliğinin Manası

Ayetteki "Şüphesiz ki biz, sizinle beraberiz, işiticiyiz" ifadesi, mecazî bir ifade olup, Allahü teâlâ bununla şu manayı kastetmiştir: "Ben sizin ve düşmanlarınız için, size düşmanınız aleyhine yardım ederim. Sizin aranızda geçen şeyleri hazırlar, düşmanınıza karşı size yardım eder, sizi galip getirir ve düşmanınızın size karşı olan şevket ve saltanatını kırarım." Biz burada "işitme" işini mecaz kabul ettik. Çünkü "istimâ", kulak verme ve dinleme demektir. Bu ise Allahü teâlâ için söz konusu değildir.

Resul Kelimesinin Müfred Olmasının İzahı

Ayetteki "Biz, âlemlerin Rabbinin gönderdiği peygamberiz" ifadesi ile ilgili olarak şöyle bir soru sorulabilir: "Biz, Rabbinin iki peygamberiyiz" Tahâ, 47) ayetinde olduğu gibi, burada da, "resul" kelimesi tesniye olarak getirilmeli değil miydi?" Buna şu birkaç şekilde cevap verebiliriz:

a) Resul o mâhiyetin bir mi, daha çok mu olduğunu beyân etmeksizin bir mâhiyete verilen isimdir. Elif-lâm, istiğrak değil, vahdet (tek oluş) ifade eder. Bunun delili senin "İnsan, gülendir" deyip, "Her insan, gülendir" dememen gibidir. Yine "Şu insan, gülendir" de denilemez. "Resul" lafzının, sadece bir mahiyet ifade ettiği, mahiyetin de bire ikiye hamledilebildiği sabit olunca, ayetteki "Biz, alemlerin Rabbinin Resulüyüz" ifadesinin doğruluğu sabit olmuş olur.

b) Resul kelimesi bazan, "risâlet" manasına da gelir. Nitekim şâiri

"Andolsun ki jurnalcılar, yanlarında söylediğim sırrı yalanladılar. Ben onlara bir risâlet (bir haber) de göndermedim" demiştir. Buna göre ayetin manası, "Biz, alemlerin Rabbinden gelen bir risâlet (elçilik) sahibi kimseleriz" şeklinde olur.

c) Onlar aynı şeriatı getirdikleri ve kardeş olarak beraber oldukları için, her ikisi sanki bir peygamber gibi kabul edilmişlerdir.

d) Bundan "Bizim her birimiz bir resuldür" manası kastedilmiştir.

e) Bazıları bunun şu manaya olduğunu söylemişlerdir: "Özellikle Hazret-i Musa (aleyhisselâm) peygamber olduğu için, burada tesniye değil, müfred ifade kullanmıştır. Bunun başındaki "biz" de, tıpkı azamet ifade eden, "Hiç şüphesiz o Kur'ân'ı biz indirdik" (Kadr. 1) ayetindeki "Biz" gibidir. Bu görüş zayıftır.

Ayetteki "İsrailoğullarını beraberimizde yollayasın diye" cümlesindeki "İrsal" (yollama) ile, salıverme, bırakma, boşaltma manaları kastedilmiş olup, tıpkı "Şahini sal" demen gibidir. Hazret-i Musa (aleyhisselâm) bu ifadesi ile, "İsrâiloğullarını artık bırak, bizimle gelsinler" manasını kastetmiştir.

Firavun'un Musa (aleyhisselâm)'ya Serzenişi

17 ﴿