19"(Firavun) dedi ki: "Biz seni yeni doğmuş bir çocukken içimizde büyütmedik mi? Sen ömründen bir hayli seneler bizim aramızda katmadın mı? O yaptığı fiili de sen yapmıştın. Sen nankörlerdensin!'. Bil ki, bu sözde şöyle bir hazif vardır: "Onlar Firavuna geldiler ve Allah'ın emrettiği şeyi söylediler. İşte o zaman Firavun bu sözü söyledi." Rivayet olunduğuna göre, ikisi Firavunun kapısına gitmişler, fakat bir sene geçtiği halde onun huzuruna alınmamışlar. Ta ki kapıcı, "burada kendisinin, âlemlerin Rabbinin elçisi olduğunu söyleyen birisi var" deyinceye kadar. Kapıcı böyle deyince, "içeri bırak bakalım. Belki biraz eğleniriz" demiş. Hazret-i Musa (aleyhisselâm) ile Harun, Firavuna söylemekle görevli oldukları şeyi yerine getirdiler. Tam o sırada Firavun, Musa (aleyhisselâm)'ı tanıdı ve peşinden önce ona yaptığı iyilikleri sayıp döktü, sonra onun kendisine yaptığı kötülükleri sıraladı. Firavun'un ona yaptığı iyilikler, "Biz seni yeni doğmuş bir çocukken içimizde büyütmedik mi? ifadesi ile anlatılmıştır. "Velîd", doğması yaklaşmış çocuk demektir. Ebû Amr, mimin sükûnu ile (......) şeklinde okumuştur. Ayetteki "sinîn" kelimesinin tefsirine gelince, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'ın Firavun hanedanının yanında otuz yıl kaldığı ileri sürüldüğü gibi, Kıptiyi tokatlayıp öldürdüğünde on iki yaşında bir çocuk olduğu, bu hadiseden sonra kaçıp gittiği de söylenmiştir. Bu hususta en doğrusunu bilen Allahü teâlâ'dır. Şa'bî'nin, fâ'nın kesresiyle, "fi'leteke" şeklinde okuduğu rivayet edilmiştir ki bu, (masdar binâ-ı nev'i) olup, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'ın kıptiyi öldürmesi manasını ifade eder. Çünkü o, kıptîyi tokatla öldürmüştür ve bir çeşit (nev) öldürmedir. Fakat bu kelimenin "fa'lete" şeklinde okunması, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'ın onu "tek" bir tokatla öldürmesinden ötürüdür. (Bunun masdar binâ-ı mevre olmasından ötürüdür.) Firavun Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'a yaptığı iyilikleri, onu terbiye ettiğini, yetiştirip büyüttüğünü söyleyerek ifade etmiş ve onu, fırıncısını öldürdüğü için kınayarak bunun büyük bir suç olduğunu, "O yaptığın fiilide sen yapmıştın (yapacağını yaptın gittin)" diyerek ifade etmiştir. Ayetteki, "Sen nankörlerdensin" ifadesi ile ilgili olarak şu izahlar yapılmıştır: a) Bunun hal cümlesi olması mümkündür, yani, "Sen böyle yapmakla bir nankör olarak onu öldürdün" demektir. b) Bu, "Sen, işte o sırada onları kâfir kabul edenlerdendin" demek olup, Firavun, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'a iftira etmiş veya onun işinin ne olduğunu anlayamamıştır. Çünkü Hazret-i Musa (aleyhisselâm) onlara, nezîh bir şekilde muamele ediyordu. Zira küfür peygamberlikten önce de caiz değildir. c) Bu, "Sen nankörlüğü adet haline getirmiş kimselerdendin. Bu halde olanın, veli nimeti olan belli kimseleri öldürmesi de şaşılacak birşey değil" demektir. d) Bu, "Sen Firavunu ve onun Hanlığını inkâr edenlerdendin" veya "Firavunun dinine göre kâfir olan kimselerdendin" demektir. Çünkü onların da taptıkları ilahları vardı. Onların ilahları (putları) olduğuna, "Seni ve ilahlarını terkediyor (o Musa)” (Araf. 127) ayeti de delâlet eder. |
﴾ 19 ﴿