63

"Yahut o kara ve denizlerin karanlıkları içinde, size yolunuzu bulduran, rahmetinin önüsıra rüzgârları müjdeci gönderen mi? Allah ile beraber bir tanrı öyle mi? Allah onların ortak koştukları şeylerden çok yüce, çok münezzehtir".

Dördüncü Husus, mahlûkatın belli vakitlerdeki belli ihtiyaçları ile ilgilidir ve bu ayet ile ifade edilmiştir.

Bil ki Allahü teâlâ bu ayette de şu iki şeye dikkat çekmiştir:

a) "Size yolunuzu bulduran mı?" ayetinin ifade ettiği husus... Bu, "O, siz karada ve denizde yolculuk ederken, gece, karanlığını üzerinize döktüğünde, size, gökteki yıldızları ve yerdeki çeşitli alâmetleri ile yolunuzu buldurandır" demektir.

b) "Rahmetinin önüsıra rüzgârları müjdeci gönderen mi?" ayetinin ifade ettiği husus... Çünkü, rüzgârları harekete geçirerek, bulutları önce yayıp, sonra onları dilediği yere götüren Hak teâlâ'dır. Eğer, "Biz rüzgârları harekete geçirenin Hak teâlâ olduğunu kabul etmiyoruz. Çünkü felsefeciler şöyle demektedirler: "Rüzgârlar, dumanlardan (buharlardan) oluşur. Dumanların hepsi ateş ile yanan şeylerden yükselen siyah madde değildir. Aksine ister ateşin sıcaklığından, ister güneşin sıcaklığı sebebi ile olsun, sıcaklığın artması ile yükselen yeryüzü maddelerinin hepsi dumandır. Rüzgârların dumanlardan doğuşları da, birisi çok, diğeri az olmak üzere ikiye ayrılır. Çok olanlarına gelince, şöyledir: Çok miktarda duman yukarı doğru yükselip, soğuk bir tabakaya ulaştığında ve dumanların sıcaklığı, o soğuk hava tabakasının soğukluğu ile ya kırılır (azalır), ya kırılmaz. Eğer kırılırsa, şüphesiz o zaman ağırlaşır, aşağı doğru iner ve onun inişinden hava dalgaları meydana gelir. Bundan da rüzgârlar meydana gelir. Yok eğer o dumanların sıcaklığı, o hava tabakasının soğukluğu ile kırılmaz ise, mutlaka o dumanlar, feleğin hareketi ile hareketlenen ateş küresine ulaşıncaya kadar yükselmeye devam ederler. Buraya ulaşınca da, o ateşin hareketi sebebi ile artık yükselme imkânı bulamazlar ve geri dönüp rüzgârları oluştururlar. Şu da iddia edilemez: Eğer o dumanların geriye dönüşleri, üstteki havanın hareketi sebebiyle olmuş olsaydı, o zaman dumanların hareketleri aşağı doğru değil, aksine yukarıdaki havanın hareket yönüne doğru olurdu. Çünkü biz diyoruz ki: Bunun şu iki şekilde izahı vardır:

1) Çoğu kez o dumanların yükselmesine onlara katılan şeylerin hepsi, karşı çıkan hareketin yönünün aksi yönünde hareketi gerektirir. Bu tıpkı, hareket eden bir cisme isabet eden ve onu bazan, eğer o karşı çıkan engel, hareket edeni kendisine doğru gelmekten çevirmeye kadir olduğu gibi, kendisinin hareketi yönüne çevirmeye de kadir olursa, o oku bazan kendi yönüne doğru, bazan da, o karşıt kuvvet onu engellemeye kadir, ama geri çevirmeye kadir olmadığı zaman, o cihetin aksi yöne dönen bir ok gibi olur.

2) Çoğu kez, alttan yükselen dumanların bir kısmı, üstten aşağı doğru inen dumanlara mâni olur. İşte bu sebepten ötürü de, diğer taraflara doğru hareket eder" denilirse, bil ki müslümanların burada yapacakları şu iki iş vardır:

a) Bu gerekçenin yanlışlığına delil getirmek... Bunu şu iki şekilde yapabiliriz:

1) Yeryüzündeki dumanların parçaları, sıvılara ait buharların parçalarından daha ağırdır. Hem sonra bu buharlar soğuduklarında "hatt-ı müstakim"i takib ederek (düz olarak) yağmur şeklinde inerler. O halde duman, soğuduğunda, niçin düz olarak inmez de, sağa sola gider?

2) O parçaların aşağı doğru hareketleri tabiîdir. Sağa sola doğru hareketleri ise, arızîdir. Tabii olan, arızî olandan daha kuvvetlidir. Kuvvetli olmasa bile, en azından eşittir. Sonra o rüzgâr sağa sola hareket ettiğinde, çoğu kez ağaçları kökünden söker, duvarları yıkar, hatta tepeleri bile götürür. O halde, dumanlara ait o parçalar, kendilerine ait tabii hareketlerini, yani aşağı doğru hareketlerini yaptıkları zaman, tavanları delip-yıkıp inmeleri gerekir. Fakat biz, pek çok toz toprağın havadan inip, damlara dolduğunu görürüz ama, bunun bacaları yıkması şöyle dursun, indiğini bile hissedemeyiz. Böylece felsefecilerin ileri sürdükleri şeylerin yanlışlığı anlaşılır.

b) Farzedelim ki durum onların söyledikleri gibidir. Fakat gerek etkili olan sebepleri ve gerek (onların etkilerine maruz kalan) alıcı durumundaki sebepleri yaratan Allahü teâlâ'dır. Çünkü eğer o buharların ve dumanların yükselmesinde tesirli olan güneş ve hava tabakaları olmasaydı, bu işler olamazdı. Halbuki bilindiği üzere, bir kimse birtakım sebeplen yaratır, o sebepleri de akla hayale sığmayan enteresan menfaatler ve üstün hikmetler sağlarsa, o kimse, o faydalı şeyleri de yapmış sayılır. Binâenaleyh bütün durumlarda bu gibi hadiselerin, ihtiyaçlar zincirini sona erdirmek için, zatı gereği var olan hâkim bir müdebbirin varlığına mutlaka şehadet ettiğini kabul etmek gerekir.

Haşr

63 ﴿