11

"Musa'nın annesi, yüreği (evladından başka bir şeyden) bomboş olarak, sabahladı. Eğer (Allah'ın vaadine) inananlardan olması için, kalbini pekiştirmeseydik, az kalsın onu açığa vuracaktı. Musa'nın ktekardeşine dedi ki "Onun izini takibet." O da, berikiler farkına varmaksızın, onu uzaktan gözetledi",

"Kalbin Boş" Olması Deyimi

Alimler, ayetteki, ifadesi hakkında şu izahları yapmışlardır:

1) Hasan el-Basrî buna, "Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'yı düşünme dışında her türlü düşünceden uzak ve boş" manasını verirken;

2) Ebu Müslim, "Kalbin fariğ (boş) olması, korku ve heyecanla dolu olup (başka şeye yer olmaması)" demektir. Bu tıpkı,"Kalblerinin içi ise bomboş..." (İbrahim, 43) ayeti gibidir" demiştir.

3) Keşşaf sahibi de buna, "Akıldan boş" manası vermiştir. Buna göre mana, "Musa (aleyhisselâm)'nın annesi, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın, Firavunun eline düştüğünü duyunca, aşırı sabırsızlık ve korkudan ötürü aklı uçtu" şeklinde olur.

4) Hasan el-Basrî ve Muhammed b. İshak, bu tabire, "Onun kalbi, kendisine, "Kendisini denize bırak, korkma, kederlenme. Çünkü biz onu yine sana geri döndüreceğiz" (Kasas, 7) şeklinde vahyimizi unutmuş olduğu halde..." manasını vermiştir.

Derken, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın annesine şeytan gelerek ona, "Sen, Firavun'un, çocuğunu öldürüp, böylece de bir ücret almaktan hoşlanmadın ama, kendin onu yok etmiş oldun" dedi. Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın annesine, çocuğunun Firavun'un eline düştüğü haberi gelince, bu büyük musibet ona, Allah'ın kendine verdiği o sözü unutturdu.

5) Ebu Ubeyde şöyle der: "Onun kalbi, hüzünden boş ve uzak olarak sabahladı. Çünkü o, Allahü teâlâ'nın, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın faydasına olan şeyleri garanti ettiğine güvendiği için, onun öldürülemeyeceğini biliyordu."

İbn Kutebye de şöyle der: "Bu, şaşılacak şeydir. Allahü teâlâ, "Kalbini pekiştirmeseydik" demiş olduğu halde, onun kalbi nasıl hüzünden boş olabilir. Rabt (pekiştirme) ancak hüzünlü ve sabırsız kalbe yapılır." Buna şöyle cevap verilebilir: Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın annesi, Allah'ın vaadine alabildiğine güvendiği için onun ismini açıklamaktan korkmamış ve Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın annesi, onun ismini açıklasa bile, Allah'ın vaadinden ötürü, salim kalacağına, kötülüklerden uzak olacağına kesin olarak inanmıştı. Fakat Musa (aleyhisselâm)'nın kimliğini açıklamasının zahiren zarara sebebiyet vereceği için, Allah onun kalbine bir kuvvet ve sabır verdi.

Ayetteki ifadesi, "Eğer biz onun kalbini vahyile pekiştirip, teskîn edip, böylece de o kendisini bu konuda emin hissedip, kalbinden o hüzün ve keder gitmemiş olsaydı, neredeyse onun kimliğini açığa vuracaktı" manasına gelebilir. Bu izaha göre, "onun kalbi, Hazret-i Musa (aleyhisselâm) için üzülmekten kesinlikle uzak oldu" şeklinde te'vil edilebilir.

Burada bir üçüncü izah olarak da şu yapılabilir: Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın annesi, Firavun'un hanımının, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'ya şefkat duyup evlat edindiğini duymuştu..

Eğer biz, o mel'un Firavun'un hanımının Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'yı evlat edinmesi ve ona şefkatli davranmasına değil, Allah'ın vaadine güvenenlerden olsun diye, onun kalbindeki aşırı sevinç ve memnuniyeti yatıştırmamış olsaydık, duyduğu o şeyin sevincinden ötürü kendisine hakim olamayarak, onun kendi çocuğu olduğunu açıklayabilirdi."

Ayetteki fâriğa kelimesi, "boş ve uzak" manasında olarak, firğâ şeklinde de okunmuştur. Bu, Arapların "Kabın ve avlunun boş olmasından Allah'a sığınırım" şeklindeki sözlerinde olduğu gibidir. Yine Araplar, "Aralarındaki kan davası boştur" manasında, yani "Aralarında akan kanlar boşa akmıştır" derler. Buna göre ayet, "Onun kalbi, kalbe gelen şeylerin şiddetinden ötürü, bozuldu, heder oldu" demektir.

Neredeyse Açıklayacaktı

Ayetteki, ifadesine gelince, bil ki ayetteki "fariğ" kelimesini, kalbin kederden ve üzüntüden boş manasına tefsir edenlere göre, bu ifadenin ne manaya geleceğini biraz önce zikrettik. Fakat bu kelimeyi, kalbi korkunun sarması manasına tefsir edenlere göre ise, bu ifade hakkında şu izahlar yapılmıştır: İbn Abbas (radıyallahü anh) şöyle der: "Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın annesi neredeyse, "Sizin bulduğunuz o çocuk benim oğlumdur" diye haber verecekti." İkrime'nin rivayetine göre yine İbn Abbas buna, "O, bu sebeple uğradığı vecdin (kendinden geçmenin) şiddetinden ötürü, Nil'in dalgalarının Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'yı kaldırıp indirdiğini gördüğünde, neredeyse "vah evladım!" diyecekti" manasını vermiştir. Kelbî şöyle der: "Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın annesi bunu, insanların "Musa, Firavun'un oğludur" dediklerini duydukça yapacaktı." Süddî buna, "Firavun'un, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'yı Nil'den alınca, neredeyse Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın annesi, "o benim oğlum" diyecekti. Fakat Allah böyle söylemekten onu korudu" manası vermiştir.

Cenâb-ı Hak daha sonra, "Kalbini, pekiştirmeseydik" buyurmuştur. Rabt koparılmış, çözülmüş birşeyin oradan ayrılmaması için, bağlanması, çivilenmesi demektir. "İnananlardan olması için" ifadesi, "Allah'ın vaadine güvenen, tasdik edenlerden olması için" demek olup, bu vaad, Hak teâlâ'nın, "Biz onu yine sana geri döndüreceğiz" şeklindeki sözüdür.

Ayetteki "O (Musa'nın) kızkardeşine dedi ki: "Onun izini takib et" ifadesi, "Onun peşinden izle, nereye takılıp kalacağına ve o (sandığın) kimin eline geçeceğine bak" demektir. Bu, Musa (aleyhisselâm)'nın ana-baba bir kızkardeşi olup, ismi Meryem'di. "O, (Musa'nın içinde bulunduğu) sandığı gözetledi." İbn Abbas, bu kelimenin, (onu gördü) manasında olduğunu söylerken, Müberred, veaynı manayadır" demiştir. ifadesi, "uzaktan" demek olup, şeklinde de okunmuştur. Her ikisi aynı manaya olup, "O, uzaktan, farkettirmeden gözetledi ve izledi" demektir. "O Firavun'un adamları ise, o kızın durumunun ve maksadının farkında değillerdi" manasınadır.

Annesine Kavuşması

11 ﴿