7"Allah'ın yardımıyla, kimi dilerse ona yardım eder. O, aziz ve rahimdir. Allah bunu kesin olarak vaadetti. Allah vaadinden caymaz. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. Onlar bu dünya hayatından, bîr dış görünüşü bilirler. Ahiretten ise onlar gafillerin tâ kendileridir.". Cenâb-ı Hak, ifadesinde, masdarı fiilden önce zikretmiş, "Allah seni yardımıyla destekledi" (Enfal, 62) ayetinde ise, fiiti "yardım" masdarından önce getirmiştir. Çünkü bu ayette murad, yardımın ondan Allah'ın elinde olduğunu, o isterse yardım edeceğini, o istemezse yardım etmeyeceğini beyan etmektir, yoksa, yardımın bizzat kendisini, meydana geleceğini haber vermek değildir. Enfâl süresindeki ayetten murad ise, Cenâb-ı Hakk'ın, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e olan nimetini ortaya koymaktır. Çünkü Allah O'na bilfiil yardım etmiştir. O halde orada maksad, bu "yardım" fiilinin bizzat kendisi ve tahakkukudur. Dolayısıyla Cenâb-ı Hak orada önce, fiili zikretmiş, sonra da bu fiilin kaynağının Kendi katında olduğunu beyan etmiştir. Burada maksad ise, bu kaynağın ancak Allah katında olduğunu, Allah isterse, bunu yapacağını beyân etmektir. Dolayısıyla burada masdarı fiilden önce zikretmiştir. Hak teâlâ daha sonra, "O, azîz ve rahimdir" buyurup, bu iki ismini zikretmiştir. Çünkü eğer O, sevdiklerine yardım etmez, aksine onlara düşmanlarını musallat kılarsa, bu O'nun azîz oluşundan ve hicbirşeye muhtaç olmayışından ötürüdür. Yok eğer sevdiklerine yardım ederse, bu da O'nun ona rahmetinden ötürüdür. Yahut şöyle diyebiliriz: Allah'ın, sevdiği kimselere yardım etmesi azîz oluşundan, düşmandan müstağni oluşundan ve sevdiklerine rahmetinden dolayıdır. Eğer O, sevdiklerine yardım etmezse, bu da yine O'nun izzetinden, sevenlere ihtiyacı olmayışından ve rahmetinin, sevdiklerine âhirette ulaşacağından ötürüdür. Daha sonra Cenâb-ı Allah, buyurmuştur. Bu, "Onlar gâlib geleceklerdir. Bunu Allah onlara va'detmiştir. Allah va'dinden dönmez. "Fakat İnsanların çoğu bilmezler" yani, O'nun va'dini ve va'dinden caymayacağını bilmezler" demektir. Daha sonra Allahü teâlâ, "Onlar bu dünya hayatından, bir dış görünüşü bilirler"yani, "Onların ilimleri, dünyaya mahsustur. Hem sonra onlar dünyayı da olduğu gibi bilemezler. Çünkü onlar dünyanın ancak dış yüzünü, zahirini sinler. Bu zahir de, dünyanın lezzetleri ve eğlenceleridir. Ama dünyanın iç yüzünü göremezler. Bunlar da dünyanın zararları ve yorgunluklarıdır. Yahut onlar dünyanın görünen tarafını bilirler. Onun yok olacağını bilmezler." "Ahirette ise onlar gafillerin kendileridir" demektir. Yani "Onlar âhiretten habersizdirler. Ayetteki ikinci hüm gafletin bizzat kendilerinden kaynaklandığını ifade eder. Yoksa âhireti atacak şeyler vardır. Bu tıpkı birisinin birisine, "Benim işime aldırmadın, gaflet ettin" dediğinde, o da, "Falanca beni meşgul etti" deyince, evvelki, "Seni o meşgul etmedi. Ama sen meşgul oldun" demesi gibidir. |
﴾ 7 ﴿